- 18.01.2015 00:00
Türkiye’de din üzerinden konuşmaya başlayıp ta içinde; Yahudi, gayri Müslim geçmeden, kadını aşağılamadan, batı düşmanlığı yapmadan, İslam dinin de ‘insanı’ öne alan, kendi çıkarları için dini siyaseten yorumlamayan; istisnalar hariç bir dindara veya kendini İslam alimi olarak tanıtan, birine rastlamak neredeyse yok denilecek bir süreci yaşıyoruz, buna Diyanet İşler Başkanlığı( DİB) da dahil.
Bizde öyle bir İslam dininin tanımı ve tartışmaları yapılıyor ki ; tartışanlar dini değil de siyasi partilerinin sosyal ve ekonomik programları üzerinden politikalarını tartışılıyormuş gibi bir ortam yaratılıyor.
İşin üzüntü veren yanı, tartışanlar aynı kitaptan ayet okuyorlar, peygamberin hadislerinden söz ediyorlar ama bir türlü; sosyal hayata inançlı insanları çağımıza uygun, nasıl yansıyacağı konusunda bir formül üzerinden mutabakata varamıyorlar.
Varılamayacak ta;çünkü din üzerinden siyaset yapılıyor,Türkiye’de din artık iyice siyasallaşmış ve bir sektöre dönüşmüş;hem potansiyel oy getiren bir kitlede karşılık gördüğü gibi aynı zamanda; ekonomik getirisi olan ticari geniş bir alanı kapsamaktadır..Hac,ümre,kurbanlık ve kurban derileri,zekat,fitre,cami inşatları ve Diyanet İşler Başkanlığının bütçesi bir iştah kabartan durumda ve 11 bakanlığın bütçesine eşit..Bu saydıklarımız toplumun değişik kesimlerinde bir ekonomik ve siyasal getirisi var.
Karıncayı incitmeyen,kimseyi aç ve açıkta bırakmayan İslam dini nasıl oluyor da;kendi inancından olmayanlara veya farklı bir dinden olanları; ya da kendi dinini eleştiren aynı dinden olanları tekbir getirerek kellesini kesiyor?Bu sorunun cevabı verilmiş değil,herkes İslam dininde katillere,hırsızlara,zalimlere yer yok deniliyor ama tam tersi katmerleşerek yol alıyor?
Bizde din üzerinden siyaset yapılmadan siyaset yapılamayacak bir noktaya geldik ve herkes dini anlatırken körün fili tarif ettiği bir duruma düştük.
Artık din AKP’nin, son beş yıllık siyasetiyle toplumun her kesimine din ve mezhep üzerinden bir format atılmaya çalışılıyor,böyle olunca da ortaya saçma sapan görüşler ortaya çıkıyor, din böyle emrediyor diye..
Aşağıda sıralayacağımız kadın üstünden dini tanımlayan sarf edilmiş sözler, söz de kendini din adamı olarak ortada dolaşandan tutunda; içinde Erdoğan’ın da bulunduğu siyasilerden incilere bir gözatalım ne demişler:
“Bir ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkar da kadın erkekle eşit değil derse..”
“Kadının kaç çocuk doğuracağına,nasıl doğum yapacağına,kürtaja,doğum kontrol hapından,kadının eteğinin ölçüsüne ve kıyafetine kadar; kadının bedeni üzerinden siyasetin konumlandırıldığı bir ülkede bunun arkası kesilir mi?”
Erdoğan ve partisi kadını Rusların meşhur yılda beş kuzu getiren Ramonof koyununa benzetiyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıkıyor;kadın toplum içinde kahkaha atmamalı iffeti açısından,diye açıklama yapıyor...
Sağlık Bakanı Müezinoğlu kalkıp,bir kadının en büyük kariyeri annelik diyerek, kadını üretimden ve temsilden kopararak sosyal hayatın dışına itip eve hapsetmenin altyapısının işaretlerini veriyor.
Bir milletvekili kalkıp dinimizin emri diyerek;yolsuzluklar da ve adam kayırmada, yakınlarımıza sahip çıkmalıyız diyerek kamuda adam kayırmayı dinin emrine bağlıyor.
Siyasiler böyle konuşur da buna destek çıkan AKP iktidarından pay almak ve koltuk kapmak için, parti müftüleri ve sözde alim geçinen müsveddeler durur mu?
Bir ilahiyatçı hem de profesör kimlikli adam kalkıp ,iktidarın parti müftülüğünü yaparak;yolsuzluk,hırsızlık değildir diyerek,AKP’lilerin yolsuzluk ve rüşvetine aklamak için dinden hadisler vermeye kadar götürüyor.
Sözde din alimi geçinen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız denilen yobaz bir adam katıldığı bir toplantı da şöyle diyor: “ 6 yaşındaki küçük kız çocuklara nikah düşer diyor.” İnsan böyle kişilere ancak cinsel sapık demekten başka bir söz bulamıyor.
Yine TRT’nin kanallarında fetva veren bir başka yobaz, kadını cinsel obje gören biri; hamile kadınların sokakta toplumun içinde dolaşmamaları gerekir, eğer gezecekse kadın,kocası özel arabayla gezdirmeliymiş; kadınların çalışması da dinen caiz değilmiş.Bu fetvayı veren adamın kızı bir şirkette yönetici olarak çalıştığı ortaya çıktı.
DİB’nı kalkıp iş kazaları üzerine alınan aşırı önlemleri, bunlar Allah’a şık koşmak diyecek kadar,insan hayatını yok sayan ve binlerce işçi ölümünü AKP’ye yararlanmak için,oturduğu koltuğu dine uyarlıyor.
Hangi birini saysak, akılla mantıkla örtüşmeyen, saçma sapan görüşleri;bir de din böyle emrediyor demiyorlar mı?
İnanan insanı dinden çıkartır bunlar.
Bizde geçmişten beri bir ilkel gelenek vardır; erkekler ahlak ve namus kavramlarını hep eşleri, kızları ve kızkardeşleri üzerinden tanımlarlalar ama dürüstlük ve güven hiç geçmez konuşmalarının içinde.
Neden hep sosyal hayatı anlatırken; dini referans gösterip te kadın gündeme gelir?
Amaç kadını üretimden, yönetimden ve sosyal hayattan çekerek eve kapatıp, çocuk bakan, kocasına hizmet eden, ekonomik özgürlüğü elinden alınan, sözü olmayan ve erkeğin kölesi yapmaktan başka ne anlam çıkartılır bundan?
Çalışır yaşta olupta evde oturan kadın sayısı tam 12 milyon.. Parlamento da milletvekilinin sadece yüzde 10’u kadın iken,81 İlin Belediye Başkanlarından 3’ü kadın,81 ilin valisinden sadece bir ilin valisi kadın,957 ilçenin kaymakamından da sadece 20’si kadın..İşte bu rakamlar kadının üretimden,yönetimden ve temsilden nasıl etkisiz hale getirildiğini ve ataerkil bir toplum olduğumuzu göstermiyor mu?.
Yukarı da verdiğimiz rakamlar, konuşmalar; Din ve kadın tartışmalarının ve uygulamalarının hepsi kadını ikinci sınıf gören, sosyalleşmesini ahlak bozucu algılayan,zihniyetin bir yansımaları değil mi?
Yasakların devreye girdiği bir yerde, özgürlükler boğulmaya başlayınca ilk önce kadın haklarını vurur;bunu da dine dayandırırlar.
Son yıllar da kadınlar potansiyel suçlu ilan edildiler.
Toplumda önlenemeyen kadın cinayetleri de bunu kanıtlamıyor mu?
Yorum Yap