- 13.10.2014 00:00
Ne kadar veciz bir söz değil mi, her şeyi özetliyor.
Bu bir Arap Ata sözüymüş, bu sözü bir televizyon kanalında tartışmaya katılan HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’dan duydum, Güney Doğu ve Doğu Anadoluda ki olayları yorumlarken söyledi.
Gerçekten ata sözlerinin tarihten gelen tartışmasız bir anlamı vardır,deneyimin okulu yoktur ve bundan ders çıkartmazsanız size bedelini ağır ödetir; işte kurban bayramının ikinci gününden bu tarafa 37 ilde 68 ilçede halk ayaklanmasına dönüşen ve sokak çatışmalarının bir iç savaşa ramak kala, zamanın insanların keyfine göre akmadığını gösterdi.
Sorunların olaylara dönüşmeden ele almak ve çözmek hastalığa teşhis koymak gibidir.
Nasıl erken teşhis kanseri önlüyorsa, ölümcül bir kazalarda erken müdahalede ölümün önünü kestiği gibi..
Onun için zaman çok önemlidir.
Değişim zamanla at başı giden bir kavramdır.
Zamanın ruhuna ve hayattın temposuna ayak uyduramaz, sorunlarla yüzleşmeyip halının altına süpürmenin bedelini çok ağır ödersiniz, işte iç sorunlarımızın en başında gelen demokratikleşmeyi ıskalamanın bedelini 38 insanın hayatına mal oldu.Bu sayı ben yazıyı bitirirken 40’a çıktığı ajanslardan geçiyordu.
Bu kanlı olayları tetikleyen;Erdoğan’ın iç ve dış olayları ve sorunları okuyamaması, onun dalkavuk medyasının ve danışmanları ile Erdoğan’ın nobran anlayışı bu sonuçları ortaya çıkarttı.
Sokak çatışmalarının fitilini ateşleyen Erdoğan’ın ”Kobani düştü düşecek,IŞİD ne ise bizim için PKK’da odur” sözü,adeta infilak yarattı Kürtlerde.
Bu sözlerin Kürtlerde ve demokrasiden yana olanlarda; uluslararası koalisyon güçlerinde karşılığı yoktu ki, desteği olsun. Ve sonucu da malum.
Şu soruyu sormadan geçemeyeceğiz Erdoğan’a;Koalisyon güçleri IŞİD terör örgütünün lider kadrosuyla mesajlaşamadı ama Erdoğan ve hükümeti PKK’nın lideriyle aniden görüşerek ve HDP lideri Selahattin Demirtaş ile bir avukatın cep telefonuyla mesajlaştırarak olayların sonlandırmasını istedi.
Demek ki Kürtlerde IŞİD ne ise PKK’da o değilmiş.. Bunu şimdi Erdoğan öğrendi mi dersiniz?
Sanmam, aynı dili kullanmaya devam ediyor Erdoğan,hem de bir Cumhurbaşkanı gibi değil de, bir siyasi partinin lideri rolünde.
Tabi Erdoğan ve onun dalkavuk medyasının koro halinde; demokratik her tepkiyi ve çözüm sürecine yönelik bir darbe provası olarak görmesi ,darbecilikle suçlaması tuhaf bir durum..
Öyle tepki gösteriyorlar ki tam bir komplo teorisi;neredeyse işçi ölümlerini gündeme getirseniz,düşünün 12 yıllık AKP’nin iktidarında 14 bin işçi ölmüş, bu nasıl olur diyorsunuz hemen bunu fırsat bilip,Erdoğan’ı alaşağı etmek istiyorlar, hükümeti iktidardan uzaklaştırmak için darbe provaları yapıyorlar yaygarasına girmeleri yok mu,akıl tutulmasından başka bir şey gelmiyor insanın aklına.
Bu kadar havadan nem kapan bir tutum içerisindeler.
Erdoğan,demek gerekiyor AKP hükümetine, Bakanlar kurulu başkanı Davutoğlu için başbakan demek Davutoğlu’na da haksızlık ama o hala kendinin Başbakan görüyor yetkilerini Erdoğan kullandığı halde.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden bugüne kadar gelen süreçte, anayasada bir yetki karmaşası yaşandığı ayan beyan görünüyor;Erdoğan anayasayı yok sayarak hükümetin yapması gereken bütün yetkileri kendisi kullanıyor,dizginler Erdoğan’ın elinde.
Tam bir tek adam yönetimi, otoriter bir sitem görüntüleri her alanda sinyallerini veriyor.
Böyle olunca iç politikadaki tutarsızlık dış politikaya da yansıyor, yaşadıklarımız da bunun sonuçları değil mi?
Kobani’nin Türkiye ile sokak gösteriler arasında hiçbir bağlantısının olmadığını söyleyen Erdoğan,aynı zamanda Suriye olaylarının bizim iç meselemiz diyebiliyor,Mısır da olan darbeyi kendine yapılmış kadar sahipleniyor, Gazze’de ölenleri kendi vatandaşı gibi görüyor ama karşı tarafta Türkiyeli Kürtlerin kardeşleri Kobani’de katliama uğruyor, buna sahiplenen Kürtlere ise ağzına ne geliyorsa sayıyor kavgada söylenmeyecek hakaretler ediyor.
Erdoğan’ın Kürt sorununa bakışı ile Orta Doğu politikasındaki ilkesizliği sınırımızdaki süren yangının sınırımızdan içeri doğru sıçramasının sonucu, Irak ve Suriye deki iç savaşlardan farklı bir görüntüsü var mı?
Komşularımızda olan sorunları bizim sorunumuz diyor Erdoğan ama Kobani’deki IŞİD saldırısına ise bizim sınırımızın dışındaki gelişmeler deyip işine göre ama vatandaşının talepleriyle örtüşmeyen bir siyaseti seçiyor.
Kürt sorununa kendisi gibi düşünmeyenleri Erdoğan ayırt etmeden hepsine total olarak demediğini bırakmıyor ardından da;bunu gündeme getiren muhalif olanlara ve yazanlara kandan beslenenler,nekrofiller diyerek hakaret ediyor iftiralar atıyor. Gezi olaylarında olduğu gibi önüne çıkanı yaftalıyor .
Dikkat ederseniz Erdoğan’ın Kobani’ye destek olaylarından çıkan kanlı çatışmalara bakışı ve kullandığı dil ve tavır birebir neredeyse Gezi olaylarındaki yaklaşımıyla örtüşüyor.
Erdoğan, bütün sorunların önüne geçerek kendisi bir sorun olmaya başladı ve krize dönüştü.
Erdoğan,Kardeşlikten,barıştan bahsediyor,Alevilerin çocuklarına zorunlu din dersi okutturuyor,Kürtlerin ana dilde eğitimini kabul etmiyor,Alevilerin ibadet yerini tanımıyor,Ruhban okulunu açmıyor,özel hayata müdahale ediyor,Roboıski’de savaş uçaklarıyla katledilen 34 Kürt vatandaşımızın katillerini bulmuyor;yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapanları gözaltına alan polisleri tutuklattırıyor, yolsuzluk ve rüşvetin üstüne giden yargıçları kendisine darbe yapmakla suçluyor,sürekli yasaklara baş vurarak düşünce ve ifade özgürlüğüne yasak getirerek medya özgürlüğünün yok sayıyor ve darbeciler döneminde bile olmayan akreditasyon uygulamalara baş vuruyor.
Erdoğan,din,mezhep ve ırk üzerinden çoğunluk beni seçiyor anlayışın, milli irade benim zihniyetiyle dini otoriterleşmeye doğru toplumu sürüklüyor olması;bunu kabul etmeyenlerle çıkan çatışmalarda işte 38 insanın ölümüyle karşılık görürken,Erdoğan bir politika değişikliğine gitmezse gelecek günler pekte parlak gözükmüyor.
İnsanın dili varmıyor söylemeye ama yaşadığımız kanlı olaylarının sonucu bölgemizde ve sınır komşularımızda yaşananların her an ülkenin bu bölgesinden diğer Bölgelerine ve illerine sıçrayacağının emareleri gözüküyor.
Bu da Erdoğan’ın rüzgar ekip fırtına biçmesidir..
İddia sahibi ise; AKP’nin kurucu kadrosunda yer almış iki dönem milletvekilliği yapmış ve AKP’de uzun yıllar partide iki numara ismi olan ve partiden istifa eden Dengir Mir Mehmet Fırat’a kulak verelim ne diyor: ”Hükümet aşırı, dinci grupları silahlandırdı ve AKP’li Kürtleri ‘de Kobani için ayaklandırdı” diye çok tartışılacak açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin artık en büyük sorunu Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Zaman, Erdoğan’ı da beklemediği bir anda öğütür ve bu sıcağa kar dayanmaz.
Zaman doğanın kanunudur bununla baş edemezsiniz ancak önlem alırsınız.
Ne güzel bir söz ”sen sabredebilirsin ama zaman sabretmez.”
Yorum Yap