- 14.08.2014 00:00
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girince yazılı ve görsel medyanın gündemine girmeyen ilginç haberlerle karşılaştım internette dolaşırken;bunlardan biri 2014-2015 yılı eğitim müfredatına Küreselleşmenin dış güçler tarafından başta bizim gibi ülkeleri böl-yönet kavramı olarak,çocuklara öğretilmesi için girdiğini okudum.AKP’liler tarafından bu haberi yalanlayan bir açıklama da olmadı.
Devleti yöneten AKP’liler Küreselleşme kavramını böyle algılıyor ve okuyorlarsa ki öyle gözüküyor müfredata girdiğine göre vay halimize;bu ormanda kaybolmuş Japon askerinin hikayesini hatırlatıyor insana
Bir başka dikkatimi çeken internetteki haberi ise o da yazıya konu ettiğim husustu..
AKP ‘yi kuranlar partinin kurulduğunda hedeflerine n koydukları üç “Y” ile mücadele olarak aldıkları üç ‘y’ olarak tanımlamışlar: “yoksulluk,yolsuzluk ve yasaklar” ı yok edeceklerini beyan etmişlerdi, bunu seçim bildirgesinde öne çıkartmış,seçimlerden başarıyla çıkınca da bu üç ‘y’i hükümet programlarına da almışlardı..
İnternette dolaşırken AKP’nin kurucularından AKP’den bir dönem de Bursa’dan milletvekilliği yapmış,partinin üst yönetimlerinde görev almış, Erdoğan ve kurmaylarıyla görüş ayrılığına düşerek partiden ayrılan Ertuğrul Yalçınbayır’ın AKP’nin yeni üç’y’si diye tanımladığı ve AKP’nin geldiği yere de cuk diye oturan “yalan,yalakalık ve yandaşlık” diye analizi gözüme çarptı ve bunu yazmakta kaçınılmaz oldu benim için.
İşin tuhaf yanı bu haber yandaş medya da yer alması mümkün değildi ama diğer muhalif basının da görmemesi dikkat çekiciydi..
İyi ki internet ve sosyal medya varda gözden kaçan manşet olacak haberlerden haberdar oluyoruz,yoksa bir şey öğrenemeyeceğiz.
Erdoğan boşuna demedi bu Allahın belası sosyal medya diye ve ardından da YOUTUP ve Tweter’e yasak getirmesi ve bu yasakları Anayasa Mahkemesi (AYM) anayasaya aykırı bularak iptal etmesi Erdoğan’ı çileden çıkartmadı mı,AYM verdiği kararı beğenmeyerek başkanını kastedip cüppeni çıkart ta siyaset yap diye küplere binmesi boşuna değil?
Yasakların üzerine gideceğim diyerek toplumdan büyük destek görerek iktidar olan, askeri vesayetin siyasete müdahalesi azalınca Erdoğan; devleti eline geçirdikçe yasaklara baş vurup yazılı ve görsel medyayı etkisiz hale getirdikten sonra, sosyal medyayı başına bela olarak görmesi ile çoğunluk üzerinden farklılığı etkisiz hale getirmenin yollarına girdi.
Toplumun soysal medya ile her şeyden haberdar olması “sosyal medya” Erdoğan’ın korkulu rüyası oldu..
Yolsuzlukları yeneceği yerde yolsuzluk ve rüşvetin içine boğazına kadar saplanan ve yoksulluğu yenip, hortumları keseceğim diyerek halka söz verip hortumların yönünü değiştirdiğinin kanıtı değil mi, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonu?
Yalan,yalakalık ve yandaşlıkla havuz medyasından beslenen, tetikçilik yapan gazeteci geçinenlerin ve kamu ihalesiyle zengin olan müttehat takımını tarif etmiyor mu,Ertuğrul Yalçınbayır haksız mı?
Başbakan kendine yakın havuz medyasından beslenen yalaka gazetecilerle yaptığı televizyon programlarında Erdoğan’ı eleştiren bir soru sorana rastladınız mı,rastlayamazsınız ve rastlamayacaksınız da,o gazeteci geçinen mesleğine ihanet edenlerin, sorduğu sorular önceden kendilerine ezberlettirilen sorular..
Bir gazeteci Başbakana Soma da ölen 301 maden işçisinin katliamını,Uludere de savaş uçaklarıyla öldürülen 34 insanımızın katillerini, Dink cinayetinin sonucunu,AKP’nin 12 yıllık iktidarında 14 bin işçinin cinayet ekonomisi sonucu öldüğünü sormaz mı?Bunların bir haber değeri yok mu?
Türkiye’de iş kazalarında ölen işçi sayısı AB ülkelerinin tam 7 katı,günde ortalama 4 işçi ölüyor 6 işçi ise iş göremez duruma düşüp sakat kalıyor, gazeteci olan bunları sormaz mı?
Sormaz,sorduğu anda tetikçiye akan hortum kesilir ve kapının önüne korlar.
Havuz medyasından beslenen yandaş,yalaka ve yalancı takım Erdoğan’ın politikalarına iyi demeleri yetmez, harika demeleri de yetmez mükemmel ve dünyada eşi benzeri olmadığı gibi, tarihte de olmadı demeleri gerekir, yoksa dostane bir eleştiri yapsınlar içlerine sızmış hainler,casusular ve tuzluklar listesine alırlar..
Başbakanın öve öve yere göğe sığdırmadığı birlikte yıllarca politika yaptıkları, kendisiyle görüş ayrılığına düşen insanlara neler demiyor ki,tuzluk,alim müsvettesi,sahte peygamber,arkamızdan vurdular,casusalr,vatan hainlerti..
Gerçi Erdoğan için muhalif olan toplumun hangi kesiminden olursa olsun potansiyel hainlik listesine giriyor da.
Medya içinde bu geçerli, kendisine biat eden medya özgürlüğünü Başbakanın anlayışıyla kalem oynatan ve televizyon kanallarında ötenler,nöbet tutanlar Erdoğan’a itaat ettikleri için malı götürüyorlar,yolsuzluk,yasaklar ve yoksulluğu hatırlatmıyorlar bile .
Bunları yaptıkları için Erdoğan onları her gittiği yere uçağına alıyor, seçim otobüsüne çıkartıp beraber meydanlarda halkı selamlıyorlar,bunu son cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında gördük yalakalar,yandaşlar ve yalancılar çekirge sürüsü gibi Erdoğan’ın etrafına üşüşürken,Irkından dolayı Erdoğan tarafından aşağılananlar gazeteciler bile bu kervana katıldılar.
Havuz medyasından beslenen sözde gazetecilik yapanların yeni üç y versiyonu,yalan,yalakalık ve yandaşlık değişmez ilkeleri olacaktır, başka da bir seçenekleri yok bu gazetecilik alalayışlarıyla..
Toplum ve birey olarak medyada profesyonel çalışan gazetecilerin kaç para aldıklarını öğrenemez isek, medyanın editoryal bağımsızlığını sağlamamız mümkün olmayacak ve hayatımıza bu havuzdan nemalanlar hep hükmedecek ve özgür medya haberciliğine de hasret kalacağız..
Unutmamamız ve unutturmamız gereken en önemli soru,17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla yargıya yapılan darbenin akıbetini ve başta başbakan olmak üzere yolsuzluk ve rüşvetle suçlananları yargının önüne çıkartılmasını gündemde tutmak, her yerde ve her ortamda gündeme getirmek vatandaşlık görevimiz olmalı;soran- sorgulayan, demokratik bir ülkede yaşamak temiz ve saydam bir toplum yaratmak için..
Yorum Yap