- 25.03.2014 00:00
Sanayi toplumunda en güçlü iki sınıfı vardı bunun birisi burjuvazi diğeri de işçi sınıfıydı.
Bu sınıflardan hangisi medyaya yön veriyor kamuoyunu etkiliyor içte ve dış dünyadan destek alıyorsa genellikle burjuvazi bu konuda çok etkili olur,devlete de o hakimdi.
İşçi sınıfının başarı olduğu dönemlerde yok değildi.
Sanayi toplumunda bilginin ve iletişimin belirleyici gücü devlette olurdu.
Devleti kim yönetiyorsa o yön veriyordu,devletin ideolojisine ve formatına uygun olmayan medyanın yayınına,düşünce kuruluşlarının ve örgütlerin başı beladan kurtulmazdı,bunun bizim tarihimizde yüzlerce olumsuz örnekleri vardır.
Düşünce ve ifade özgürlüğü soğuk savaş döneminde siyasi erkin iki dudağının arasındaydı.
Soğuk savaş döneminde çoğunluk kavramı üzerinden sosyal ve siyasal yorumlar yapılır ama bireyin özgürlüğü çoğunluk dalgasının içinde boğulur ve hiç gündeme gelmezdi.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçilince kimse Bilgisayarın ortaya çıkarttığı internetle toplumların üzerinde yaratacağı,dünyayı global bir köy haine getireceğini, sosyal medyanın bu kadar belirleyici olacağı konusunda kimse öngörüde bulunamadı.
Şunu da belirtmekte yarara var üretim biçimindeki değişiklik tam bir kırılma noktası oldu sanayi toplumu açısından.
Sanayi toplumunda toplumların zenginliği ”Çelik Üremi iken” bilgi toplumunda toplumların zenginliğinin ölçüsü “AR-GE” olması ile sanayi toplumunda insanların üç yüz yıllık alışkanlıklarının ezberini bozdu.
Üretim biçimindeki değişiklikler insanların tüketim alışkanlıklarından,sosyal yaşamına kadar her şeyi altüst etti ve insanlar sosyal örgütler yaşamlarını, adına yeni çağ denen sürece göre kendine ve topluma format atmak zorunda kaldı.
Sıfır stoksuz bir üretime geçildi.
Sanayi toplumunda son model ve diye bir şey vardı ve her yıl yeni çıkan son model olarak görülürdü.
Bilgi toplumuna geçilince son model değil bu yıla göre tasarlanmış olarak sunuldu, bunun yansımalarını otomotiv sektöründe ve dijital teknolojide görülmeye başladı.
Bu çağın mesleği “tasarımcılık” olurken hastalığı da stres oldu.
Bilgi toplumunun teknolojisi gücünü sosyalist sistemde Faksla kendini gösterdi ve sosyalist sistemi faks ile insanlar örgütlenerek sokaklara döküldü.
1989 yılında Belirlin duvarının yıkılması yeni çağın farklı bir çağ olacağı,buna kimsenin ömür biçemeyeceği açık tartışılmaya başlandı.
Çünkü bilgisayarın son sisteminin olmadığı ve günden güne çok fonksiyonlu olarak kendini gösterdi.
Bilgi çağı öyle bir toplumsal hayatımıza girdi ki,cep telefonlarının devreye girmesiyle,bilginin sermaye,paranın plastik,kameranın güvenlik görevlisi,anahtarın şifre ve antensiz-kablosuz teknolojilerin hayatımıza yön verir oldu.
Bilgi çağının teknolojisini kullanan her birey ve toplumlar kendini yeryüzüyle kıyaslar oldu.
Faksın PTT’yi tarihe karıştırması, cep telefonunun ev telefonlarının etkisiz kalması, internetten herkesin bir bilgi hesaplarının açılması, GOOGLE’nin internette ansiklopedi görevi yapması,,Yutoobun görüntülü bir ortak videoyla hayatımıza girmesi,e-mail adreslerinin kişisel hesaplarını ortaya çıkması önü alınamayacak bir iletişim ağının içine düştük.
Peşinden cep telefonun çok fonksiyonlu etkisi kalem-kağıt taşımaz olurken, fotoğraf makine görevi yapma özelliğinin yanında ,kameransın yerini alması,MSJ’la her bireyin bir gazeteci olması beklenmedik bir ama tartışılmaz bir vaka olarak hayatımıza sirayet etmeye devam ediyor.
Fecebook hesaplarımız girdi peşinde, Başbakan’ın deyimiyle bir Allahın belası “twetter” girdi; arması kuş olan bu özel hesapla dünyanın dört bir yanına, engellenemez bir kuş olarak uçmaya başladık.
Sosyal medya öyle bir girdi ki insanlığın dünyasına,zaman mefhumu diye bir olayı yaşamaz olduk.
Anında görüntü anında ses ve buluşacağımız kişilerle adres sormadan yola çıkmaya başladıkl seyahatlerimizde,bunları cep telefonunun sayesinde yaşıyoruz.
İnsanların birbirleriyle tanışmasını internette sosyal medya yarattı,yüz yüze olmadan çıkartıp görüntülü,sesli ve yazılı olarak 7 milyar dünya nüfusunun yüzde onu 700 milyon insan birbirleriyle tanışır, sorunlarını paylaşamaya ve tüm insanlığın ve doğanın sorunlarına duyarlı olmaya başladı.
Sosyal medya, insan haklarının bir ülkenin içişleri sorunu olmadığını ortak bir payda olarak paylaşıldı ve savunulmaya başlandı,tüm duvarları ve sınırları tünelsiz deldi.
Sosyal medya ile artık kimse birilerinden yani siyasilerden kendi sorunlarının çözümünü değil, tüm insanlığın sorunlarını çözmesi için sosyal medya üzerinden örgütlenmeye başladı..
Adına “Arap Baharı” denilen Orta Doğudan Kuzey Afrika’ya kadar halk ayaklanmalarının en etkili gücü sosyal medya ile oldu ve tüm on yıllardır iktidarda olan diktatörleri yerlerinden ve iktidarlarından ederek, toplumsal bir dönüşümün yolunu açtı,açan da sosyal medyaydı.
Başbakan Erdoğan’ın twetter’a getirmek istediği yasağın, bu çağda ancak ömrünün birkaç saat bile sürmediğini yaşayarak gördü.
Peki Başbakan neden sosyal medyadan korkuyor?
Sosyal medya ile yolsuzluklarının yayılması korkutuyor da ondan.
Saydam ve denetlenebilir toplumlarda sosyal medya neden yasaklanmıyor?
Çünkü sosyal medya kamuyu ait olanları denetlettirirken, özel hayata müdahaleyi bertaraf eden bir özelliğe sahip.Sosyal medya insanların birey olduğunu fark ettiriyor.
Erdoğan sosyal medyanın gücünü, Gezi direnişi ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ancak öğrendi.
Önceden böyle bir yasağı uygulamak şöyle dursun aklından bile geçirmiyordu,bir ara gezi olaylarında gündeme getirdi ama sonra vaaz geçti.
Sosyal medya olmasaydı Başbakanın ailesinin de içinde olduğu, iktidarında yapılan yolsuzluk ve rüşveti, toplumun öğrenmesi ve tepki koyması imkansız gibi bir şeydi.
Sosyal medya da 12 milyon twetter ve 35 milyon internet kullanıcı toplumsal bir tepki göstermeseydi,Başbakanın iktidarını sallayan ve korkutan bir sınıf veya siyasi bir muhalefet bu kadar zorlayamazdı.
Muhalefetin üretken olmaması ve statükocu olması Başbakanın en büyük avantajıydı.
Başbakanın yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu ortaya çıkartan internete düşen telefon tapeleri sosyal medyada yayılmamış olsa idi,30 Mart’ta muhalefetsiz bir yerel seçim yaşayacaktık.
Yolsuzluk ve rüşvet olmasaydı muhalefet ne konuşacaktı meydanlarda?
Başbakan görüldüğü gibi sosyal medyaya boşuna Allahın belası demiyor!.
Şeffaf ve demokratik olmayan, hukukun denetiminden kaçan,medya özgürlüğünü tanımayan ve ifade özgürlüklerini boğan diktatörlere ve seçimle gelip otoriterleşmeye yönelenlere, Sosyal Medya göz açtırmıyor kevgire çeviriyor tek başına.
Çağın en büyük muhalefeti Allahın belası sosyal medyadır.
Yolsuzluğunuzu ve rüşveti yargıdan kaçırabilirsiniz ama sosyal medyadan asla..
Erdoğan, nasıl teleğini yolup kanadını kırmasın o bücür kuşun.
Ama tWETTER kuşunun pençesi demirdendir.
Yorum Yap