Devlet,kadrolaşma ve liyakat...

  • 17.01.2014 00:00

 Ülke gündemi  17 Aralık 2013 tarihinde başlayan  “yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan” sonra başka bir şey konuşmaz olduk ve ilk defa da bu kadar duraklayan  uzun ömürlü,değişmeyen ve krize dönüşen bir gündemimiz oldu.

Bu operasyon aynı zamanda bir yargı kriziyle dönüşüp hızla siyasi bir krize doğru sürükleniyoruz toplum olarak.

Başbakan bu operasyonunun bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değil,hükümetime ve bana karşı yapılmış bir “yargı darbesidir” diyor..

Devletin içine sızmış bir yargıçlardan ve polis teşkilatından  oluşan bir çete var, çete olarak  cemaati kastederek devlete karşı  “paralel  bir devlet” oluşturmaya çalışıyorlar,yargı darbesinin arkasında olan dış güçlerden destek gören küresel ayağı var içeride de işbirlikçileri var,diyor Erdoğan.

Başbakan kendisine biat eden tetikçi medya grubuyla bunu her gün demek ne kadar doğru her saat başı demek daha yerinde olsa gerek televizyonlarda ve gazetelerinde partisinin kontenjan kadrosundan gazetelerde yer alan, bir de yazar geçine saz ekibiyle tam bir kara propaganda yapıyor.

Başta şunu belirtelim başbakanın söylediklerinin hiçbir inandırıcılığı olmadığı gibi, mazeret üretme lüksü de yok.

12 yıldır iktidardasın ve tek başına hem de koalisyon hükümeti de değilsin, devleti yönetiyorsun eğer bir çete varsa bu çeteleşmeye sen yol vermişindir.Kendiniz diyorsunuz ne istediler de vermedik,istediklerini verseydiniz size karşı yargı darbesi olmayacak mıydı?

Hatırlanırsa başbakan 17 aralıkta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapıldığında ilk açıklamasını Konya’da yaptı ve yargıya intikal etmiştir bir şey söyleyemem dedi..

Ardından 25 Aralık’ta yapılacak olan ikinci operasyonda oğlunun da göz altına alınacağını öğrenince, oğlum üzerinden bana gelmeye çalışıyorlar deyip,yargıya müdahale etti ve adli kolluk kuvvetlerini devre dışı bırakarak savcının talimatlarını polis yerine getirmedi ve yargıya Başbakan darbe yaptı.

Olayı kısaca böyle özetledikten sonra “devlet,kadrolaşma ve liyakat” üzerine düşüncelerimizi ifade edelim..

Devlet:

Bir ülke de devlet nötr(tarafsız) değilse,hukukun evrensel ilkleriyle yönetilmiyorsa o ülkede misyon sahibi örgütler ve cemaatler o devleti kadrolaşarak yönetmeye hatta ele geçirmeye çalışırlar ,bu çokta doğaldır,çünkü devlet kendisi vatandaşına eşit davranmadığı için, o ülke de faaliyet gösteren örgütler de bunu hedefler,devleti kendi inancı ve ideolojisiyle yönetmenin yollarını arar ,devlete sızmalar yaparlar kadrolaşma anlamında,bundan da doğal da bir şey yoktur..

Batılı demokratik ülkelerde devlet ideolojilerden arınmıştır, toplumun tüm katmanlarına ve bireylerine karşı inanç ve düşünce boyutunda eşit mesafede durur ‘temel hak ve özgürlükleri’referans gösterir,bizde ise tam tersi uygulanır..

Demokratik hukuk devletinde, devlet bir sınıfın,inancın,ideolojinin,ırkın,mezhebin,azınlığın değil  çoğunluğun demokratik yoldan iktidara gelmesini anayasayla güvence altına alır ama çoğunluğun üzerinden de, çoğulculuk kavramını yok sayarak ,bireyi ve azınlıkları yok edemez klasik deyimle mahalle baskısı yapamaz.

Ama bizde Cumhuriyetin kuruluşundan bu tarafa devlet hiçbir zaman ideolojiden arındırılmadı toplumun bütün kesimlerini “Türk,Müslüman ve Sünni” olarak gördü homojenleştirme politikaları uyguladı,buna AKP’nin 12 yıllık iktidarı da dahildir, Erdoğan’da Kemalizm’in din versiyonunu uygulamaya kalktı.

Sayıları 20 milyon olan ne Alevileri gördü nede ibadet yerleri olan Cem evlerini tanıdı 17 milyon bir kitle olan Kürtleri de görmedi sadece Kürtlerin varlığını tanıdı ama anadilde eğitim talebini kabul etmedi.. Hele azınlıkları ve gayri Müslimleri ve bireyin özgürlüğünü ise vatandaş bile saymadı, bugün yaşadıklarımız da bunun sonucu  değimli?Hala 12 Eylül askeri faşist darbesinin anayasasıyla ülkeyi yönetmiyor mu Erdoğan?

Devlet’e dönersek toplumlar ve bireyler devlete benzerler,devleti örnek alırlar, devlette toplumun örgütlenme biçimidir..

Devlet aklının evrensel iple bağlanmadığı ülkelerde, devlet her zaman kendi ideolojisine biat eden ırka,mezhebe ve dine imtiyazlı davranır ve o toplumlarda devlet kutsanır..

İdeolojiden arınmayan devletler sürekli iç ve dış  düşman yaratırlar varlıklarını da düşmanlarına borçludurlar..

Demokratik olmayan devletlerin yöneticileri devlete gelen eleştirileri devlete ihanet olarak   görür, birey ve azınlıkları veya grupları çoğunluğun önüne atarak linç ettirir,bizim tarihimizde bunun çok olumsuz örnekleri vardır.

Hukukun evrensel ilkeleriyle yönetilmeyen devleti yönetenler  seçimle  gelseler bile,yöneticileri de buna ayak uydurur, temel hak ve özgürlükleri,devletin ali menfaatleri doğrultusunda, devlet geleneğimize değer yargılarımıza aykırı diye, aykırılıkları ortaya çıkartan düşünce ve sanatçıları ve sanat  eserlerini yasaklarlar..Erdoğan’ın heykel yıktırmasını hatırlayın,kitabın bombadan daha tehlikeli olduğunu söylemesi ya!..

Bizde devlet her zaman bir ordu ideolojisiyle yönetilmiş bu ideolojinin adı da kemalizm’dir.Kemalist ideolojinin bir ilkesi de din ve mezheptir.

Kemalist düşüncenin getirdi devlet algısı toplumda ve yeryüzünde Türkiye de devletin bir ordusu yok,ordunun bir devleti olduğu vakası vardır.Bu Erdoğan döneminde de çok değişmemiştir, sadece askeri vesayet geriletilmiş ama ana omurgası olduğu gibi duruyor.

Kadrolaşma:

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar devlette kadrolaşma tartışmaları hiçbir zaman kesilmemiş, hatta asker darbe yapanlar bile bunu çok sık kullanmışlardır, Kenan Evren eğer biz 12 Eylül da askeri bir hareketi hayata geçirmeseydik, şuanda bu meydanlarda ve televizyonda komünistler konuşacaktı,demişti.

Askeri darbeler sonucunda askeri okullarda devletin sivil ve  silahlı bürokrasisinde soğuk savaş döneminde revaçta olan  komünizm baş düşmandı ve nerede bir devletin ideolojinse yönelik bir söz söylendi veya yazı yazıldıysa, hemen göz altına alınır içeri tıkarlar yıllarca  kamusal haklardan mahrum ederlerdi hatta bu cezalarını çocukları bile çekmiştir.

Bunun başka bir versiyonu ise 28 şubat sürecinde dindar kesime uygulamıştır.

Kadrolaşma her zaman olur yukarıda da belirttiğimiz gibi çünkü devlet kendisi ideolojik davranıyor,toplumda kendini ifade etmek isteyenlerde bu yolu seçiyor..Devlet çok sesliliğe kısacası çok kültürlülüğe kapalı bir yönetim anlayışı hiç  değişmiyor.

Peki nerede kadrolaşma olur?

Kadrolaşma devlet kurumunun en önemli sayılan üç yeri seçilir ”Yargı,milli eğitim bakanlığı ve güvenlik örgütleri yani polis ve ordu da..”

Kadrolaşmak doğrumudur?

Doğru değildir..Ama devlet kendisi liyakati ölçü almayıp, kadrolaşmada ideolojinse göre bir yapılanmaya gidiyorsa böyledir, bu doğal olarak devletin ideolojinse karşı olan güçlerde bunun karşıtı bir örgütlenmeye ve kadrolaşmaya gideceklerdir.Çünkü devletin ideolojisine biat etmeyen ve aykırı olanların devlet kurumlarında çalışması ve yetkili yerlere gelme şansı yok gibi bir şey.

Liyakat:

Peki bu devletteki  kadrolaşmanın önü nasıl kesilir,AB’liği ülkelerinde neden kadrolaşma olmuyor?

Demokratik ülkeler  devleti ideolojilerden arındırmış,demokrasinin kuvvetler ayrılığını yerleştirmiş,toplumun büyük bir çoğunluğu çağdaş, katılımcı, çoğulcu bir demokrasiyi yaşam biçimi seçmiş,medyanın özgürlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışma konusu olmaktan çıkınca, doğal olarak ta  ortaya saydam bir toplum ortaya çıkıyor,Devlet kadrosunda ve bürokrasisinde ise “liyakat” kavramı  değişmez kriter oluyor,dini,mezhebi,ırk akla bile  gelmiyor..

Liyakat kavramı bizde hiçbir zaman kriter olmamış,hep devletin ideolojisine bağlı olan devlete biat edenlerden ve siyasetçinin izinde yürüyenlerden seçilmiştir.

Diyanet işler başkanlığı(DİB) anayasamızda devletin laik olduğu yazılır ama bizim devlet DİB’lığı aracılığıyla tek dine ve mezhebe hizmet eder sağ ve İslamcı partiler bu kurum üzerinde hem kadro devşirirler devlete, soysala hayatı de din ve mezhep  üzerinden  zabturab  altına almışlardır, Tayip Erdoğan’da bunu yapmıyor mu?

Hatta bizde din,mezhep ve ırktan sonra devlet ve yerel belediyelere alınacak kadrolaşma da liyakat aramak şöyle dursun, birde hemşericilik ve bölgecilik kadrolaşmasına gidildiği aşikardır.

ANAP’ta siyaset yapmış bir politikacıyla yerel basında çalışırken bir  röportaj yapmıştım bana ANAP’ın neden kaybettiğini şöyle anlatmıştı,Özal ayrıldıktan sonra partinin başına gelen Mesut Yılmaz  81 ilde  hiçbir liyakat aramadan,  63 iline Karadeniz kökenli il başkanları getirdi demişti..

Görüldüğü gibi bizde liyakat, meslek erbabı kişiler devletin bürokrasisinde ve siyasette yer almadığı sürece ,devleti de ideolojiden arındırmadıkça bu tartışmalar bitecek gibi gözükmüyor..

Boşuna başbakan yargıdan şikayetçi oluyor,cemaati kastederek bana bu örgüt yargı ve emniyet içinde çeteleşerek yargı darbesi yaptılar diyor..

Ben bir vatandaş olarak cemaati suçlamam, sen devleti yönetiyorsan buna müsaade ettirmeyeceksin,eğer ettirdiysen suçun en büyüğünü sen işlemişin demektir.

Devletin içinde böyle bir örgüt ve üyeleri varsa ki öyle diyorsunuz, bunu ortaya çıkartmak ta sizin boynunuzun borcu? Yoksa,gezi deki  camide içki içtiler,başörtülü bacıma saldırdılar masalına döner,yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üstünü kapatamazsınız?

Beklentimiz toplum olarak başbakandan  devleti içindeki örgütü ve örgüt üyelerini yargının önüne çıkartması,yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna yol vermesi ve yargıya olan güveni de tesisi etmesidir…

Oğlunu da, biran önce yargıya ifade vermeye göndermesidir, eğer inandırıcı olacaksa Başbakan!.

Üyesi olmak istediğimiz ülkelerde başbakanların oğulları ve kocaları tutuklanıyor ama bu bir yargı darbesi demiyor o ülkenin siyasetçileri..

Hiç tartışmaya gerek yok sayın Başbakan,siz yargıyı yürütmeye  bağlatmak istiyorsunuz bunu hiç gizlemeyin..

Son üç yıldır da demiyor musunuz,demokrasinin  kuvvetler ayrılığı önümüzde engel diye..

Liyakati bir yerde değil, toplumun her kesiminde  başta da siyasete yön verenlerde  aramalıyız.

Japonların meşhur Kaizen kavramını uygulamak zorundayız yani toplam kaliteye geçmedikçe,AB standartlarında demokratik bir anayasa yapmadığımız sürece, bu ülke de ne yargı bağımsız ve tarafsız olur, ne komplo teorileri biter ne de kadrolaşma söylentileri kesilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums