Özel hayatın ve namusun metaforu neden kadın olur?

  • 9.11.2013 00:00

 Diyanet işler başkanlığı ve laiklik üzerinden yazıma devam edecektim ama gündem öyle hızlı değişiyor ki bizde, peşinden yetişene aşk olsun.Gündem Başbakanın kız ve erkek öğrenci evleriyle ilgili açıklamalarını ıskalamak imkansız gibi,bende gündeme döndüm ve devam edeceğim yazıma bir başka güne bırakmış oldum.

Sanayi devrimini tamamlamamış,feodalitenin etkisi altında olan sosyal olmayan ataerkil toplumlarda; orta doğu ve  özellikle İslam ülkelerinde namus ve ahlak hep kadın üzerinden tanımlamalar ve yorumlar yapılır,önlemler alınır.

Kadının bedeni,kıyafeti,takısı,kaç çocuk doğuracağı,nasıl doğuracağı ve hareketi, egemen erkek toplumlarının  ahlakı ve namusu olur..

Bu ülkelerin politikacıları da kadın üstünden özel hayatı ve sosyal yaşamı yine kadına bakışlarıyla anlatırlar bizim Başbakanın son açıklamalarında olduğu gibi..Finlandiya da bir gazetecinin özel hayat sorusuna Erdoğan şöyle cevap verdi:bir meşru hayat vardır birde gayri meşru” nasıl bir hayatsa bu..

Biz gayri meşru işleri duymuş,legal ve illegal örgütleri biliyorduk ama meşru ve gayri meşru hayat tanımlamalarını da Erdoğan’ dan öğrenmiş olduk.Herhalde Erdoğan evlilikler üzerinden yapıyor bu meşru ve gayri meşru hayat yorumlarını,gerçi imam nikahıyla yaşayan Erdoğan gibi düşünen binlerce evlilikler var buna nasıl bir hukuki bağlantı kuracak Başbakan, bu da ayrı bir soru?

Başörtüsü üzerinden başörtülü bacılarım edebiyatının bitmesi;başka  bir tartışmayla gündem girdi Başbakan 2014 yerel seçimlerde kazanmanın stratejisi olarak.

Toplumun sinir uçlarıyla oynayan bir gündem belirledi Başbakan, kız ve erkek öğrenci evleri konusunda açıklamalarıyla.

Bu evlerde kalan öğrencilerin cinsiyeti fark etmeksizin reşit kişiler olmasını önemsemeden müdahale edeceklerini açıklaması;toplumda yüzde yüz özel hayata müdahale olarak bir tepkiye dönüştü;hatta partisinin içinden ve yandaş medyasında da çatlak yarattı.

Başbakan biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz,ettirmeyiz diyor ama başkalarının müdahale etmesine fırsat kalmadan, kendisi etmiş oldu son açıklamasıyla.

 Özel hayat müdahale edemeyiz sözünü Başbakandan ve onun yandaş medyasının tetikçilerinden okuyup duydukça, aklıma hep başarısız antrenörlerin işine son verilmesi gelir.

Eğer bir kulüp başkanı ve yöneticileri biz antrenörümüzün arkasındayız, diye açıklamalar gelmeye başladıysa ,o antrenör gidici demektir,der futbol otoriterleri.

Başbakan da kimsenin yaşam tarzına karşı değiliz müdahale etmeyiz dedikçe,günden güne özel hayata müdahale edecek açıklamalar ve çoğunluk üzerinden,kendine muhalif olan ve yaşam tarzını beğenmedi başka toplum kesimlerine mahalle baskısı yapmaya başlanmış olarak algılamak gerek.

İşte Başbakan Erdoğan’ın söyledikleri ve çeliştikleri.

Devlet vatandaşına forma atmamalı,diyor Başbakan..

Bizim neslimiz bozdular dindar nesil yetiştireceğiz,diye de açıklamalar yapıyor;bu devlet eliyle  topluma format atmak olmuyor mu?

Özel hayata müdahale topluma format atmak değil mi?

Biz din,ırk,ve mezhep üzerinden politika yapmayız diyor..

Bir başka açıklamasında da “Tek dinden bahsediyor,Reyhanlıda benim 53 Sünni vatandaşım şehit oldu,Caminin dışında başka bir ibadet yerini tanımayız, diye Alevilerin ibadet yeri olan Cem evini tanımıyor.”

Daha tehlikeli açıklaması ise Başbakan Erdoğan’ın “temel hak ve özgürlükleri hukuk üzerinden “değil de kendisinin teminatı altında diye dillendirmesidir.

Burada başbakan biat ediyorsanız özgürlükleriniz Erdoğan’ın özgürlükleriyle de ötüşüyorsa sorun yok;biat etmeyip başbakanın sosyal hayatına uymuyorsanız, sizin özgürlüğünüz hukukla değil, başbakanın çizdiği sınırla geçerli.

Yargıya talimat verdim açıklamasından sonra gelinen sonucu yadırgamamak gerek.

Erdoğan 1994 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanı iken ben bu şehrin İmamıyım,diyordu artık ben bu ülkenin Müftüsüyüm,demeye hazırlanıyor herhalde..Diyanet işler Başkanlığına verdiği önem de bunun işaretleri değil mi?

Alkol açıklamalarını hatırlayın,yüce dinimizin emrine mi uyacağız, yoksa iki ayyaşın çıkarttığı yasalara mı demesi,alkol alan herkes alkoliktir,aksırana tıksırana kadar içiyorlar,içeceksen git evinde iç,sözleri hukuk içerikli değil de, hep din referanslıdır.

Başbakan Erdoğan ekonomik politikalarını büyük bir oranda;yeryüzünün gelişmiş demokratik ülkelerinin ekonomi politikalarıyla kıyaslarken;sosyal politikalarını ise;hukuk değil de, din ve mezhep üzerinden çoğunluk gücüne dayanarak, devlet eliyle topluma format atmaya çalışıyor..

Erdoğan, rengini ve niyetini  iyice belirten sosyal politikasının adı artık siyaset bilimcileri tarafından  “biyo politikası” (inanç ideolojisi) olarak tanımlanıyor.

Çokta yerine oturuyor bu tanım Başbakanın sosyal politikalarını tanımlamak açısından.

Erdoğan her yerde ve her ortamda her iki kişiden birinin oyunu alıyorum çoğunlukta benim arkamda,devlet imkanları elimin altında,devletin direksiyonunda da ben oturuyorum;toplumun her kesimi değil her bireyi ;kadınlar benim kızlarım ve karım gibi giyinecek, erkeklerde beni izleyecek diyor kısacası bu.Dolmabahçe ofisimden bakıyorum,Kadıköy vapurundan  inen kadınların kıyafetleri içime sinmiyor dediğini hatırlayalım.

Kızılcahamam konuşmasını yalanlamaya kalkan Siyasi Baş danışmanı yandaş medyasına ayar çeken ve hükümet sözcüsü ve yardımcısı devlet bakanı Bülent Arnç’ı nasıl yalanladı ve ters köşeye yatırarak zor duruma bıraktı,ben söylediklerini inkar etmeyen bir karaktere sahip farklı bir  siyasetçiyim,diyerek.

Gazeteciler Bülent Arınç’a basın toplantısında artık şunu sormalılar; bugünkü sorulara verdiğiniz açıklamaları mı yazalım, yoksa yarını mı bekleyelim,demeliler..

Vaka olan Erdoğan’ın tek parti ve tek adam iktidarlarını ve askeri darbeleri hatırlatan,siyasal bir İslamcı yolda dini bir otoriter sistem kurmanın peşinde yürüyor olmasıdır.

Bu gidişat hayra alamet değil,var olan kutuplaşmayı daha da çatışmayı yakınlaştıran,iç barışı tehdit eden ve tetikleyen bir yolda hızla ilerliyor Başbakan.

Komşularımıza ve sınırımızda süren iç savaşlar ve çatışmalar bize ayna tutmuyor mu?

Daha üzerinden üç ay bile geçmeyen dumanı tüten gezi olaylarından çıkartılacak bir ders yok  mu;Erdoğan ve hükümeti açısından.

Gezinin ruhu 2.5 milyon insanı sokaklara döken özel hayata müdahale olarak ortaya çıkmadı mı?

Bunlar,demokratik hukuk devleti olmadığımızın tartışmalarıdır  ve kadınlarda bunun metaforudur.

Sistem demokratikleşmezse değişen sadece oyuncuları oluyor.

Not:bu yazıyı bitirdiğimde Bülent Arınç Belgrat’tan TRT muhabirine verdiği açıklama Başbakan Erdoğan’ı topa tuttu ve açıklama bekliyorum,diye zehir zemberek bir mülakat verdiğini de belirteyim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums