- 3.10.2013 00:00
İnsan ne iş yaparsa yapsın,nasıl bir mücadelenin içinde olursa olsun,nasıl bir faaliyette bulunursa bulunsun ilk önce yaptığına,söylediklerine başta kendisi inanacak ki, karşısındakini inandırsın.
Kerhen yaptığın veya ayıp olmasın adet yerini bulsun diye bir iş yapıyorsanız, bunun hiç inandırıcılığı olmaz..Erdoğan ben Milli görüş gömleğini çıkarttım demişti ama Erbakan’ın fabrika ayarlarına geri döndü.
Başbakan Erdoğan’ın 30 Eylül 2013 tarihinde açıkladığı demokratikleşme paketinin içinde sistemi sorgulayan ve dönüştürecek kaç madde var?Hukukta AB standartlarında bir reform yapmadığınız sürece inandırıcı olamazsınız.
Neden AB standartlarında bir demokratikleşme paketi çıkmadı?
İnsana,temel hak ve özgürlükler babında bakmayan, evrensel bir hukukla hayata geçirmeyi ilke edinmeyenin demokrasi konusunda inandırıcılığı olmaz.
Başbakan, “demokrasinin kuvvetler ayrılığı önümüzde engel” demedi mi?
Yine Erdoğan “demokrasi gideceğin yere kadar bindiğin bir tranvay” demesinin hatırlayın.
Başbakan hatırlanırsa “AB bizi böler” demişti.
Başbakanın demokrasisinin içinde evrensel bir hukuk olmadığı gibi muhalefette olmayacak.
Başbakanın demokrasisi sadece sandıktan ibarettir ve makul olanda çoğunluktur,bireysel ve azınlık hakları çoğunluğun verdiği kadarıyla yetinmektir. Demokratik tepkiyi de çoğunluk kabul ediyorsa yapabilirsiniz.
Başbakanın hukukunda vatandaşlık hukukuna dayanan eşit vatandaşlık hakkı yoktur..
Onun vatandaşlık hukuku devletin değişmeyen ideolojisi olan” herkesin Türk,Müslüman ve Sünni” olmasıdır.Şimdi Kemalizm’in din versiyonu uyguluyor çoğunluk babında.
Ne kadar andımız olan ilkel o andı kaldıracağız dese de; o kadar bireyi dışlayan azınlıkları yok sayan ve muhalefeti etkisiz hale getiren, basın üzerindeki baskısı,yargının talimatla çalışması en önemli öne çıkanlardır.Hakimlerin ve generallerin maaşlarını hala öğrenemiyoruz,böyle bir hukuk devleti olur mu?
Özel hayata yönelik açıklamalarını insanın inanası gelmiyor ama bunu bir Başbakan söylüyor bu ülkede,kadınların kıyafetlerini içime sindiremiyorum demesini nereye koymalıyız.Ya içki için söyledikleri alkol alanlara ayyaş keş, demesi yenilir yutulur laflar olmasa gerek.
Demokratikleşmeye dönersek Kürtlerin çok ciddi talepleri olan ve çözüm sürecine dayalı olmazsa olmazlarının paketten çıkmaması; Kürtleri ayaklandırdı,başta Diyarbakır,Hakkari,Van gibi iller olmak üzere BDP’liler sokağa döküldü;Kürtlere statü Öcalan’a özgürlük,diye.
Dünkü yazımı bitirirken Başbakanın demokratikleşme paketine İmrallı ve Kandil nasıl bir tepki gösterecek diye bitirmiştim ve o açıklama geldi.
PKK’ya yakın internet sitelerine KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ın uzun açıklamasını önemli gördüğüm bölümlerden kısaca özetleyeyim.
Cemil Bayık:”Bşabakan Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketine tepki gösterirken;bu yaklaşım başlı başına Kürt Halk Önderinin başlattığı süreci sabote etme anlamına gelmektedir.
Çözüm ancak Kürtleri bir ulusal toplum olarak tanımak,siyasi iradesini muhatap olmak ve toplumsal haklarıyla birlikte kendi kendini yönetme tanımakla sağlanır.Kürtleri bir toplum olarak tanımayan,toplum olmaktan kaynaklanan haklarını kabul etmeyen,siyasi iradesinin muhatap almayan hiçbir yaklaşım ve politika Kürt sorununu çözemez.Paketi tanımadıklarını,paket süreci sabote etme anlamına gelmektedir…”
Cemil Bayık’ın açıklamalarından da anlaşıldığı gibi;çözüm sürecinde Erdoğan,Kürtlere çok büyük vaatlerde bulunmuş olmalı ki; Bayık ana dilde eğitimden falan bahsetmiyor; o kadar çıtayı yüksek tutmuşlar ki paketten çıkan maddeleri ciddiye bile almıyorlar.
BDP’nin taleplerinin içinde olan koruculuk sistemini kaldırılması,kale kolların yapımının durdurulması ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartından bile bahsetmiyorlar bile,pakette neden yer almadı diye..Artık o bölgeye yönelik bir statüden bahsediyorlar; sokaklara dökülen binlerce Kürtlerin ortak sloganı da “Kürtlere statü Öcalan’a özgürlük” olarak atılıyor.
Başbakanın demokrasi konusunda gerçekten bir inandırıcılık sorunu var bunu sadece BDP,KCK ile sınırlandırmak doğru değil,Türkiye demokrasi güçleri ve uluslar arası toplumlar bunu sık sık dile getiriyorlar; Gezi olayları ve basın üzerindeki baskı ve sansürü bunun en somut örneği.Demokratikleşme paketini açıklıyor muhalif basını salona almıyorlar salon dar diye,yandaştan yer kalır mı?
AKP’ye yakınlığıyla bilinen Star gazetesinde yazan, bir ayağı Fransa da bulunan eşi AİHM üyesi olarak Türkiye’yi temsil eden Prof.Dr.Eser Karakaş bir televizyon programında; Başbakan Erdoğan’ın demokratikleşme adımları uluslar arası topluluklara çok inandırıcı gelmez;çünkü başta AB ülkeleri olmak üzere ABD çok ihtiyatlı yaklaşıyor; Erdoğan Gezi olaylarından iyi bir sınav vermedi ve bu güveni kazanmak çok uzun süre istiyor;Erdoğan Gezi olaylarında çok büyük yanlışlar yaptı.
Başbakan sadece gezi olaylarında değil; Suriye de terör örgütü Ek Kaide’nin uzantısı El Nüsra’ya fiilen destek vermesi dış politikası değerli yalnızlığa dönüştü.Erdoğan,Orta Doğu da insan kanı akıyor demiyor Müslüman kanı akıyor diyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ABD gezisi boyunca iki soruyla karşılaştım; birisi Gezi olaylarında Hükümetin demokrasilerde kabullenilemeyecek orantısız polis şiddeti; bir de Türkiye’nin Suriye’de El Kaide örgütüne destek vermesi çok sık eleştiriliyor,diye açıklamalarda bulundu. Erdoğan, demokratikleşme paketinin inandırıcı olmadığını kendisi de biliyor.
Erdoğan, demokrasiye inanmıyor siyasal bir İslamcı ve bütün özgürlükleri din üzerinden tanımlıyor; sosyal hayatı da; din ve mezhep üzerinden zapturapt altına almaya çalışıyor, çoğunluk potansiyeliyle.
Basının şuan ki durumu askeri darbe ortamlarından farklı bir yanı var mı?
Sokakla devleti barıştıracak bir demokratikleşme gerekiyor ama Erdoğan’ın paketi,açık seçik bir seçim yatırımı üzerine açılmış paket.
Demokrat değilseniz demokratikleşme paketleriniz hava da kalır.
Yorum Yap