Başbakan Erdoğan 12 Eylül askeri faşist darbesinin 33. Yıl dönümüyle ilgili darbeler konusunda çarpıcı açıklamalar yaptı ama darbe deyice bizim Başbakanın aklına bir tek 28 şubat geliyor, darbelerin  atası olan 12 eylül darbesinin gerçekleştirenlerin çıkarttığı anayasayla ve kurumlarıyla ülkeyi yönetmeye devam ediyor.

Erdoğan 28 şubat darbesinin medya ayağının çıkartılmasını yani yargılanmasını isterken,yargıya da bir yerde talimat veriyordu…

Halbuki hatırlanırsa ,DTP’nin  listesinden bağımsız İstanbul Milletvekili seçilen Ufuk Uras tüm darbecilerin yargılanması konusunda TBMM Başkanlığına bir önerge vermişti ama AKP’liler tarafından reddedilmişti.

Erdoğan bir şey yapılacaksa kendisi yapmalı eğer bir olayı veya konuyu kendisi savunuyorsa doğrudur kendinden önce bir başkası onu gündeme getirdiyse ona karşıdır her şey onun yönetiminde ve denetiminde olacak; işte başka bir tezadı Başbakanın ve partisinin tutumunu ele veren konu..

AKP’e her yerde başörtüsü gündeme gelince seçmenini ve medyasını ayağa kaldırır gündemi belirler ama yine 2012 yılında  TBMM başkanlığına BDP milletvekillerinden Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan başörtüsünün  tüm kamuda kullanılmasını hatta TBMM’de de bir hak olarak istemişler; bu önerge de AKP’liler tarafından reddedilirken;Erdoğan baş örtüsünün nerede takılacağı veya takılmayacağını onlar mı belirleyecek, diye sert açıklamalar yapmıştı.

Aslında başbakan darbecilerin yargılanmasını istemiyor ,28 şubat’ın rövanşını almak istiyor;Erbakan’ında fabrika ayarlarına dönme sevdasında.

Darbecilere karşı olan kendi iktidarına verilmiş  27-e muhtırasını veren dönemin Genelkurmay başkanı orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın  niye yargılanmasını istemiyor?..Katıldığı bir televizyon kanalında Büyükanıt 27-e muhtırasını ben yazdım ve genelkurmayın sitesine ben koydurdum dedi..27 Nisan-e muhtırasından sonra  ülke erken seçime gitmedi mi? Seçim sonucundan sonra AKP’ye Yargıtay Cumhuriyet Baş savcısı kapatma davası açamadı mı?

Eğer AB ve ABD, AKP’ye açılan kapatma davasına karşı çıkmasaydı; bugün AKP gibi bir parti olmayacak Erdoğan ve 72 arkadaşı en az on yıl yasaklı konumuna düşecekti.Erdoğan o günleri unutmuş gibi..

Erdoğan bunları unutmuş olacak ki 27 Nisan e-muhtırasına şimdi o muhtıra değil, bildiri diyor.Çünkü askeri vesayetin siyasetten uzaklaşması ve devletin dümeninde kendisinin oturmasıyla,Kemalizm’in din versiyonunu uygulamaya çalışıyor.

28 Şubat darbesinin medya ayağının çıkartılması yetmez, birde bu süreçte kamu bankalarının içi boşaltıldı ve tam hazineden 50 milyar dolar götürüldü;o dönemde kamu bankalarının yönetiminde bulunan emekli  generallerin kim olduğu ortaya çıkartılmalı ve bu paralar kimin hesabına geçirildi bu da sorgulanmalı?

Komik olan ne biliyor musunuz biz diyoruz darbeciler yargılansın, Başbakan diyor darbeciler yargılansın, peki iktidarda olan kim ?

Erdoğan!.

Başbakan askeri darbelere karşı değil,adet yerini bulsun diye konjonktürel konuşuyor,gündeme geldiği için.

Askeri darbecilerin yargılanmasında Erdoğan   samimi ise mecliste çok büyük destek görerek ,darbecilerin yargılanmasının önündeki tüm yasaları bertaraf eder.

Çok açık söyleyelim Erdoğan bu konuda samimi değil,darbecilerin yargılanmasını isteyen basın özgürlüğünü bu hale sokmaz; şuan ki Erdoğan’ın basın üzerindeki baskısı 28 şubatın değişik din versiyonunu uyguluyor;28 şubatta merkez ana akım medyanın manşetini genelkurmay belirliyordu,şimdi Erdoğan belirliyor..

Gezi olaylarından sonra bu daha açık bir şekilde yapılıyor ve medya Ankara’dan yönlendirildiği ayan beyan ortada.Kovulan ve işsiz bırakılan gazetecileri hatırlayın; Mehmet Altan ben 28 şubatta bile böyle baskı görmedim ve işsiz kalmadım,diyor.Ya medyaya el atan yeni gazete patronlarına ne demeli!.

Hatırlanırsa Gezi olaylarının sıcak yaşandığı süreçte ; AKP’ye yakın  yüksek tirajlı sekiz gazete aynı manşetle çıktı,birkaç hafta sonra yine aynı gazetelerden 5’yine aynı manşetle çıkması tesadüf olabilir mi veya bir yerden yinelendirilmeden, bu çıkabilir mi?

Başbakanın demokratikleşme paketi darbecileri yargılayacak, temel hak ve özgürlükleri referans alacak bir paketi olması mümkün değil.. Katılımcı,çoğulcu,çağdaş demokrasiyi içselleştiren bir siyasetçi basını bu hale getirir mi, kendi siyaseti doğrultusunda ayar vermeye çalışır mı,muhalefeti çapulcu görür mü,gösteri hakkını kullananları evlerinde yüzde 50’yi zor tutuyoruz,diye tehdit eder mi?

Darbecilerin yargılanmasını isteyen askeri darbecilerin çıkarttığı  yasalarla  ve kurumları olan MGK ve YÖK ‘ü korur mu?

Neden bu kurumları devre dışı bırakmıyor,artık MGK’da karışık oturuyoruz, ramazan ayında yapılan toplantılarda masada su bardağı bulunmuyor,YÖK’ün  başına da benim adamım geldi ;sistem şuan bana çalışıyor ve ben yönetiyorum anlamına gelmiyor mu?

Şuan da başbakanın aklında Suriye olayı birinci sırayı alıyor,son birkaç günde de KCK’nın çekilmeyi durdurması kafasını allak- bullak etmiş vaziyette, darbecilerin yargılanması şöyle dursun,Erdoğan Ergenekon davasının bir yerde bitirilmesi için çaba sarf ediyor,yeni de değil bu çabası bir ara göz altına alınan emekli ve muvazzaf subaylar için demedi mi;bu dalgalar ülkeyi boğuyor diye,Erdoğan’ın bu açıklamasından  sonra operasyonlar durduruldu ve kendisini destekleye liberallerle ve demokrasiden yana olan güçlerle de, köprüleri attı.AB’den de uzaklaşması tesadüf bir şey değil.

AB’den uzaklaşmasaydı Erdoğan 2013 bütçesini Sayıştay’ın denetiminden geçirmeden parlamentoya getiremezdi,böyle bir lüksü olamazdı..

Çünkü AB üyesi ülkelerin bütçesini Bürüksel onaylıyor.

Darbelere karşı olan AB’den uzaklaşmaz demokrasinin kuvvetler ayrılığını önünde engel görmez.