- 13.06.2013 00:00
Ben yazıya oturduğumda Polisin Taksim Gezi Parkında toplanmış kalabalığı dağıtmak için harekete geçtiğini tazzikli su, biber gazı ile kalabalığı dağıtmaya başladığını televizyon kanalları yayın akışlarını değiştirip canlı yayına geçtiler.Tabi dünya basını da bu gelişmeleri yayın akışını değiştirerek canlı yayından Taksimden haber yaptığını anlatıyordu bir televizyon muhabiri..Polisle göstericiler arasında çatışma gecenin geç saatlerine kadar İstanbul’un ara sokaklarında sürerken; diğer illerden de polisle göstericiler arasında çatışma haberler geliyor görüntüler veriyordu televizyonlar.
27 Mayıs 2013 günü Erdoağn’ın üç beş çevreci çapulcusu Taksim Gezi Parkında ağaçların kesilmesine karşı çıkması ve BDP İstanbul Milettvekili Sıırrı Süreyya Önder’in iş makinelerinin önüne kendini atmasıyla;ülkenin gündemi birden değişti ve bambaşka bir ruh haline büründük toplum olarak.
.Sorunlarımızla yüzleşmekten ve çözmekten çok; iç ve dış düşmanlar senaryoları yazmaya başladık…Ama bizde halk arasında bir güzel söz vardır;”el elin aynasıdır” diye..
İçeride böyle Gezi direnişiyle gündem olurken; dış dünya da bambaşka hiç hesap edilmeyecek düzeyde olumsuz haberler yayınlanıyor hem de ;Suriye iç savaşını ve diktatör Esad’la ilgili haberleri gölgede bırakırcasına…Yabancı yazılı basın Taksim direnişi haberlerini manşetten verirken, görsel medya da birinci sıradan canlı verdi tüm dünyaya.AB,ABD ve BMÖ direnişçilere yapılan devlet terörünü kabul edilmez olarak açıklamalar yaptılar.
İşte dış basından Gezi direnişiyle gündemden düşmeyen ve süreklilik arz eden; uzun ama kısaltarak etkili haberlerden bir demet:
Financial Times:”Erdoğan,son savaşını veren bir komutana benziyor..”
Guardian:”Sonunda hep meydan kazanır” diye haberler yaparken,birde yorumlar ve analizler yapılıyordu Türkiye deki sosyal patlamalar..İşte o yorumlar..
“Hükümetten duyulan büyük bir hayal kırıklını yansıttığı çok açık.Ama bu hayal kırıklığının kendini muhalefet partisinde değil de sokaklarda belli etmesi de çok önemli.Bu bize aynı zamanda şunu gösteriyor:Muhalefet partileri artık Türk politikasında anlamlı bir rol oynayamıyorlar.”
Meydanda killer kim?
“AKP’nin gidişatıyla aynı fikirde olmayanlar…İslam’ın Kamusal alanda büyüyen rolünden rahatsız olanlar…Bir çok gazetecinin hapiste olmasını eleştirenler…Belli şirketleri kokutmak için devletin gücünün vergilendirmede kullanılmasından endişe edenler…Türkiye’deki politik sistemin denge mekanizmasının giderek zayıflamasından kaygı duyanlar…”
İş Nereye Varır?
“Hükümetin nasıl cevap vereceğini bilmiyorum.Ama AKP’nin iktidara gelmesinin aşağı yukarı 10 yıl sonra nerede olduğumuzu gösteriyor.”
Başka Ülkelerdeki kalkışmalarla benzerlik var mı?
“Mümkün.Herkesin başka yerlerde neler olduğunu takip edebildiği bir dünyada yaşıyoruz.Ama bu olay başka protestolar olmasa bile yine olabilirdi.Çünkü dinamikler,bu hükümetin tüm güçleri elinde toplamasını yansıtıyor.Ayrıca ben bunun Wall Street işgalleirnden daha ciddi olduğunu düşünüyorum.Onların uyumlu bir politik ajandası yoktu.Bu daha ciddi.
Sosyal Medya faktörü nerde?
“Sosyal medya bir şeylerinin sebebi olamaz.Sadece bir araçtır.”
Başbakan sosyal medyayı suçladı.
“Evet bence en ilginç sorulardan biri de AKP’nin içindeki farklı kişilerin nasıl reaksiyon gösterdikleri.Güç kullanmayı savunanlardan görmezden gelenlere..Bakın bu insanların bazı meşru talepleri var,bunları müzakere etmeliyiz diyenlere bir çok farklı tepki oluştu.Hükümetin bu farklı düşüncelerden nasıl etkileneceğini görmek çok ilginç olacak.Türkiye’yi izlerken bence en ilginç politik mücadele AKP ve muhalefet partileri arasındakinden çok AKP’nin içinde yaşanıyor.”
Ama kalabalık doğrudan Başbakanı alıyor.
“Başbakan eğer uzlaşmayı,müzakereyi reddederse,halkla karşı karşıya gelmeye karar verirse yenebilir de daha fazla muhalefet oluşmasını da tetikleyebilir.Ama bugünkü sistemde Başbakan elinde çok geniş bir otorite bulunduruyor.Ve tam anlamıyla bir sembol oldu.Erdoğan sadece devletin başı değil,devletin bir sembolü.
ABD’nin önde gelen bütün Amerikan yönetimleri üzerinde etkili Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass ile yapılmış ”Veletler işleri nasıl da karıştırdı” başlıklı bir röportajı Hürriyet Gazetesinden aldım bu açıklamalrı..
Bu röportajda altı çizilmesi gereken önemli tespitlerden biri Erdoğan’ın tek adama oynaması ve hiç kimseyi başta partisi olmak üzere ciddiye almadığı,olayların üstüne daha sert gideceğini okuyoruz.
Erdoğan, muhalefetsiz bir demokrasiyle ülkeyi yönetmek istiyor;sokağa çıkan her kişiyi provokatör,birden fazla çıkana üç beş çapulcu, göz altına alınanlara terör örgütü üyesi,terörist ve yakınlarını ve yanında yer alanları da illegal örgütün destekçileri,dış güçlerin oyununa gelenler,diyerek hak arama diye bir şey tanımıyor ve nobranlığa devam ediyor.
Başbakan’ın karşısına Gezi direnişinde olduğu gibi kitlesel bir eylemle karşı konulduğunda;Erdoğan, parti örgütlerini yandaş medyasını ve devletin kamusal gücüyle seçmenlerini sokak dökerek, kitlesel bir gövde gösterisi yapıyor Kuzey Afrika dan döndükten sonra yaptıkları gibi.
Bir sorun varsa bunu çözmedikçe isterseniz bir değil beş milyon insanı arkanıza alın o sorun sizi gölgeniz gibi sizi takip eder,peşinizi bırakmaz ve hiç beklenmedik bir anda karşınıza çıkacaktır…
PKK’ya da böyle bakıyordunuz ama en sonunda Öcalan ile masaya oturdunuz doğru da yaptınız, gelin ülkenin gündemine oturan Gezi direnişiyle gündeme gelen demokratik haklara da kulak verin yol yakın iken..
Taksim de ve ülkenin diğer illerinde meşru yollardan hak aryan insanlara uyguladığınız tam bir, devlet terörü..
Bizde muhalefette olan devletin güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanılması devlet terörü olarak analiz edilir;iktidara gelince de bu devlet terörünün ismi değişir ve kamu düzenin sağlamak,vatandaşın can ve mal güvenliği için yapılmıştır,demokratik ülkelerde de böyle yapğılıyor,diye polise övgüler dizerek değiştirilir.
Erdoğan, demiyor muydu Refah Partisi İstanbul İl Balkanı iken hazırlattığı Kürt raporunda;devletin Güneydoğu da yaptığı PKK’dan farkı yok fazlası var, Kürtlere tam bir “devlet terörü” uygulanıyor,diye..
Yorum Yap