Topraklarından koparılan insan hikayeleri

  • 25.05.2013 00:00

 Sizleri bilmem ama ben zorla doğduğu topraklardan koparılmış ve parçalanmış ailelerin hikayelerini dinlerken,böyle bir romanı okurken,bir filmi seyrederken çok duygulanır tüylerim diken diken olur.

Yanılmıyorsam üç yıl veya dört yıl önce aramızdan ayrılan rahmetli  ünlü gazeteci Mehmet Ali Birand kendisiyle özdeşleşen 32.Gün programını Ermenistan’ın bir üniversitesinde yapmıştı.. Ermeni gençlerle Türk-Ermeni meselesi ve iki ülke arasında yaşanılan siyasetten çok beni Ermeni gençlerin Türkiye’nin değişik il ve ilçelerini anlatmalarını hiç unutamam.Malatya,Muş,Sivas gibi illerden ve bu illerin ilçelerinden bahsetmelerini pür dikkat dinlemiştim,sanki daha dün ayrılmışlar gibi buraları anlatıyorlardı Ermeni gençler.

Birand usta bir gazetecilikle ayrıntıya girdi ve Ermeni gençlere sordu siz bu illeri ve ilçeleri nereden biliyorsunuz,diye?

Gençlerin hepsi anneannelerinden,büyük babalarından dinlediklerini ve bu ayrılık hikayelerini anlatırken de ağlayarak anlatırlardı,bizlere diyorlardı.

Ne kadar acı verici bir olaya düşüne biliyor musunuz?

Keşke bu program televizyonlarda tekrar verilse veya bir üniversite bu konuya eğilip bir tez konusu yapsa; insanlık dramı açısından ne kadar iyi olur,zorla yerinden yurdundan göçe zorlanmış,kültürlerinden koparılmış, bedenleri parçalı yaşayan insanların hayat hikayeleri,bilmeyenlere ve gelecek nesillere  belgesel olarak aktarılsa.

Tabi bir de kitlesel mübadele olayı var, onun dramı da bambaşka.

Radikal gazetesinin 19.5.013 tarihli Pazar eki Radikal İki de ilginç  olduğu gibi dramatik iki insan hikayesi yayınlandı “Toprak ile İnsan” başlıklı Karin Karakaşlı imzalı bir makaleydi ama siyasi bir gazete ekinde,  değil de; tam bir edebiyat dergisinde yayınlanacak  edebi bir yazıydı çok etkilendim.

Kürtçe,Arapça ve Ermenice halk şarkılarının unutulmaz sesi Aram Tigran,2009 yılında yurt dışında öldüğünde,Diyarbakır da gömülmeyi vasiyet etmişti izin çıkmadığı için,Bürüksel de Ermeni mezarlığında toprağa verilir .Demokratik toplum Partisi(DTP) İl Başkanı Fırat Anlı sonunda Diyarbakırdan götürdüğü toprağı sanatçının tabutunaun üzerine döker;sen toprağa kavuşmazsan toprak sana kavuşur misali unutulmaz bir örnek sergiler Anlı.

Anlı’nın sanatçının mezarının başında söylediği o güzelim sözleri hatırlayalım:”Mezopotamya bülbülü,senin için Amed’den selam ve sevgi getirdim.Senin vasiyetini yerine getiremediğimiz için özür diliyorum.Bizi bağışla,elimizde olmayan nedenlerden dolayı seni Amed’e getiremedik.Ama seni halkımızın gönlüne yerleştirdik.Sana söz veriyoruz,çok kısa bir zaman içerisinde vasiyetini yerine getirip topraklarına kavuşturacağız.”

Bir Süryaninin toprağına hasret ölümü ise ayrı bir yürek dağlıyor;Cemil Yaramış  daha 39 yaşında son nefesini verirken beni Şırnak’ın Beytüşşebab ilçesine bağlı,ceviz ağacı köyünün Kato dağının eteğinde toprağa verilmesini istiyor.Bu isteği iç savaş nedeniyle ilk önce yereine getirilememiş;şimdi  ancak ateşkesle birlikte aile Yaramış’ın cenazesini,Belçika’daki mezarından alıp Kato dağında toprağa verilmek üzere,Süryani Papaz  ve BDP’li Belediye başkanı ve BDP siyasetçilerden oluşan kırk kişinin omzundan hasret kaldığı toprağına kavuşuyor.

Nasıl bir ülke ki insanın ölüm vasiyeti için istediği toprağı bile hasret bıraktırıyor.

Bizim kadim devletimiz sadece gayri Müslimlere değil özünden ve inancından şüphe duymadığı ama kendine itaat etmeyen vatandaşlarına da az çektirmemiştir.

PKK ile başlayan güney doğudaki çatışmalardan köyleri yakılıp-yıkılan zorla göç ettirilip kentlere naylon çadırlara yerleşmiş,derme çatma bir barakalarda kalan insanlar, yığınlarca kentlerin kenar mahallerinde yaşam mücadelesi veriyorlardı.Onlarca Güney doğu insan hikayelerinden basına yansıyandan bir örnek.

Bunlardan birisi Kızılay’ın dağıttığı  yemekten almak için kuyrukta sıra beklerken, bir gazeteci ayak üstü 55-60 yaşlarında bir adamla röportaj yapmıştı.

Adam,ben köyümde 20 büyük baş hayvanı olan ve  80-90 küçük baş hayvanı olan bir adamdım ve evime gelen misafirime kuzu keserdim, şimdi Kızılay kuyruğunda yemek dileniyorum,bunu nasıl kabullenirim,nasıl devletle barışık olurum,diyordu.

Bana böylesi insan hikayeleri; kanın taşı içine emdiğini ve ne kadar yıkarsanız yıkayın emdiği kanı vermez, bir gün olur içine sızdırdığı kanı,taş tekrar dışa vururmuş.Taş-kan hikayesi toprağından koparılan insanların hikayesine benzemiyor mu?.Toprağından koparılan insanlar  ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, toprağına ya kavuşuyor veya bunu bir insanlık hikayesi olarak kuşaktan kuşağa aktarıyor edebiyat ve sanat yoluyla.Sanat ve edebiyatta insanlığın yaşadıkları ve hayal ettiklerini anlatmak değil mi?İyi ki edebiyat ve sanat var; yoksa siyasetçinin inkarıyla nasıl baş ederdik.

Hayalinin baharında hayal ettiği yere uçarken  genç denilecek 45 yaşında 1983 yılında; Esenboğa da  bir uçak kazasında yaşamını yitiren şair Ergin Günce’nin hem hayalini anlatan, hem de yaşadıklarını yansıtan bir şiiriyle yazıya farklı bir insan hikayesiyle düğümleyelim;1972 yılında yazdığı bir şiir de Ergin Günce şöyle diyor:

Dün burada üç abiyi asmışlar/Suç anayasayı devirmek/zor mudur acaba asılmak/Yusuf’un bende bir gömleği kaldı/rahatlarım bankanın camını kırsam/ben asılırken bile gülen adamım.

Acaba şair elim uçak kazasında ölürken gülmüş müdür?

İyi ki şairle var..

Şairler ölümü sevdiren insanlardır.

Ölümü beklemek doğumu beklemekten daha zordur!.

Ölüm sevilmeseydi korkusunu nasıl tarif ederdik?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums