- 3.05.2013 00:00
Taraf gazetesi yayın hayatına atılırken ‘Taraf’ başlığının altında bir cümle vardır belki de okuyanların da pek farkında olmadığı ama anlamlı önemli bir cümledir;”Düşünmek Taraf Olmaktır” diye..
Taraf gazetesi son 6-7 aydır haberleriyle,yayın politikasıyla değil de gazetede yaşanan yönetim değişiklikleriyle gündeme gelen bir gazete oldu.
Askeri vesayetin üzerine gitmesi,darbelerin izini sürmesi,bir kuvvet komutanına ait olan darbe günlüklerini gündeme taşıması,balyoz ve ıslak imza gibi askerlerin mevcut iktidara yani AKP’ye karşı darbe teşebbüslerini su yüzüne çıkartsa da;sadece darbecilerin değil,AKP iktidarının yanlışlarını söylemesiyle de Başbakan Erdoğan’ında hedefinde olan bir gazeteydi Ahmet Altan ayrılana kadar Taraf.
İlk önce gazetenin kurucu genel yayın yönetmeni Ahmet Altan,Yasemin Çongar ve Neşe Düzel’in gazeteden istifa etmesi,peşinden gazetenin hemen hemen tüm yazarlarını ayrılması ile gazete doğal olarak medyanın gündeminde oturdu,televizyon programlarında tartışıldı,köşelerde yorumlar yapıldı;fakat Ahmet Altan kısa ve özlü sade bir veda yazısı yazarak ayrıldı ve bir daha da hiç konuşmadı.
Sonradan gazeteye Oral Çalışlar’ın Genel Yayın yönetmeni olmasıyla Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın dışında ayrılanlar geri döndü.
Yalnız gazeteyi okuyanlar ve gazeteciler içeriden ve dışarıdan bakanlarda Ahmet Altan’ın yerinin,doldurulamayacağı, doldurulamadığı ortak bir görüş olarak hep konuşuldu.
Fakat gazetenin tirajının arttığı,reklam gelirlerinin birden yükselmesi hep bir soru işareti olarak hafızalarda kaldı.Sebebi de;Ahmet Altan’ın yeri doldurulmuyor da; gazetenin tirajı nasıl artıyor ve reklam gelirlerinin artması neyin nesi,diye de sorulmaya başladı ama gazete yönetiminden ve şuan da gazeteden ayrılanlardan tatmin edici bir yanıt gelmediği gibi hiç cevap verilmedi bu soruya?Bu soru havada kaldı asıl bu sorunun izini sürmekti kimse oralı olmadı..!
Oral Çalışlar bir gazeteye verdiği mülakatta; A.Altan ile karşılaştırılmasına,Ahmet sivri dilli ben ise daha uzlaşmacıyım,diyerek geçiştiriyordu bu soruyu.
Gazetede kıyamet Neşe Düzel’in röportajlarına gazete yönetimi tarafından müdahale edilmesi, özellikle de,Cengiz Çandar ile Düzel’in röportaj yapmasına gazete yönetimi karşı çıkıyor ve Çandar’ı barış karşıtı bir kişi olarak suçluyorlar bu röportajı yayınlamak istemiyorlar,peşinden Neşe Düzel her zaman olduğu gibi yine ezber bozan bir başka röportaj yapıyor; BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş ile yapılan söyleşiden gazete yönetimi rahatsızlığını daha yüksek dile getiriyor,hatta bu röportajın ikinci bölümünü birinci sayfadan vermiyor gazete yönetimi..Yine hükümetin politikalarını eleştiren gazeteden bazı yazarların yazılarına sansür uyguluyorlar,bunu Mehmet Baransu tarihleriyle açıkladı ve Oral Çalışların hatta kendinden özür dilediğini ama yine sansür yapmaya devam ettiğini yazdı köşesinden.
Bir başak sıkıntı gazetedeki bazı köşe yazarları tam bir AKP yandaşı yazılar yazmaya başladı;hatta Uludere katliamını gündeme getirenleri Erdoğan’ın diliyle tutturmuşlar bi Uludere demeye başladılar,bu kişiler AKP den milletvekili olma ve bazı yakınlarının AKP’de fiilen politika yapması,gazetede öyle o kadar ileriye gittiler ki;bir dönem AKP’ye destek verip AB den ve demokratikleşmeden uzaklaşmasını eleştirenlere hakaret etmeye başladılar;bunlar Aydınlık ve Sözcü gazetesinin yazarlarıyla aynı durumdalar gibi alçalmaya kadar vardılar.
Aslında gazetenin bugünkü geldiği yeri Ahmet Altan’ın ayrılış sürecini iyi irdelediğinizde her şeyi görürsünüz ama bizde fikri takip yapılmadığı için bunlar pek hatırlanmaz.
Başbakan Erdoğan’ın kendine övgü dizen ve haber yapan bir medya oluşturmasını görmemezlikten gelenlerin başında Taraf gazetesi de olmaya başladı,Oral Çalışlar döneminde.
İpleri kopartan süreç AKP’nin çözüm politikasından ve “akil insanların ağırlıklı” olarak Başbakanın Taraf gazetesinden seçmesiyle her şey gizlenmeyecek bir şekilde ortaya çıktı..
Gazetenin tirajının neden arttığı, reklam gelirlerinin yükselmesi, Taraf gazetesini ilkelerinden uzaklaştığı ve AKP’nin dalkavuk medyasının üvey kardeşi olma yoluna girdiğini gören gazetenin patronu müdahale etmeye başladı;basına yaptığı açıklamada gazetenin genel yayın yönetmenini Oral Çalışları’ı kastederek hiç gazeteye uğramadığını,AKP’nin memuru gibi il il dolaşmaya başladığını,yazı işlerinde sorumlu olanların ise editoryal bağımsızlığı devre dışı bırakıp ,keyfi hareket etmeye başladıkları için görevden aldığını;bu dikkate değer açıklaması ise başka bir tartışmayı daha açtı ama medya bu tarafı hiç irdelemedi.Medyanın peşine düştüğü konu ise dedikodu boyutu oldu,Ahmet Altan’ın gazeteden istifa ederek ayrılmasında olduğu gibi..!
Taraf gazetesiyle medya da bir şeyi daha iyi görüyoruz o da;gazeteci ve köşe yazarları siyasette kendine ikbal arıyor olması;bir gazeteci siyasetçi rolüne soyunup akçeli işlerin içine girdi mi;o gazetenin ve gazetecilerin objektif olması imkansız olduğu gibi artık soru sorulmasından bile rahatsız olmaya başlıyorlar.Tabi birde patronunun işini takip ederek köşesini ve konumunu koruyanları da ilave edelim,Hasan Cemal’in 45 yıl sonra işsiz kalmasını sıradan bir gazetecilik olayı gibi geçiştirmeleri, düşündürücü değil mi?
Taraf gazetesinden topluca istifa eden yazarların Başbakanın medya üzerindeki baskısını,özgürlükleri boğmasını ve özel hayata müdahale etmesini gündeme getirmemeleri, çok garip bir şey değil mi?
Bunları gündeme getirmek ve sormakta mı, barış sürecine zarar veriyor?
Soru sormadan,şüphe duymadan,çok sesli ve yönlü düşünmeden nasıl gazetecilik yapılır bunu anlatsınlar da dinleyelim?
Sevmediğiniz bir insan ve bir parti doğru bir şey söylüyorsa buna hak vermek, ona destek çıkmak onunla ittifak yapmak anlamına mı geliyor?Doğru kimin tekelinde Allah aşkına,söyler misiniz?
Tabi bizim gazetecilerimiz, gazeteci gibi değil de; iktidarın bir milletvekili veya patronunun işini takip eden şirket yöneticisi gibi konuşuyor veya yazıyorlar,istisnalar hariç.
Tekrar soralım ben bu soruyu Marmara akil insanlarla yapılan toplantıda sorduğum için burada da;okurlarımla da paylaşayım;.. Akil insanlara sordum siz,Başbakan ile dolma bahçede toplantı yaptınız şu soruyu sordunuz mu;dört ay önce Öcalan’ı asıyordu,idamı geri getiriyordu,BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırıyordu ve yargıya talimat verdiğini söylüyor,PKK ile görüşenin de,görüştü diyenin de şerefsiz,diyordu ve kendine oy vermeyen Kürtlere de zerdüşt,diyordu,Uludere katliamını aydınlatmadı,buraya nasıl gelindi,diye sordum?Akil insanların verdiği yanıt ise boyunlarını büktüler,ben masumum dercesine?
Bu soruları soran herkese başta hükümete yakın duran, Taraf gazetesinde köşeleri olanlar,hükümet ile uzlaşmacı bir yol arayanlar,çok rahatsız olmaya başladılar,bunlar barışa karşı çıkıyorlar,tutturmuşlar bir Uludere ve demokratikleşme,diye,PKK’nın silah bırakmasını istemiyorlar, Kürt sorunun üzerinden Hükümeti yıpratma ve etkisizleştirme politikası gibi,yaftalamalar yapmaya başladılar.
Ben Tarafta ikinci yol ayrımını bu süreçten geldiğini görüyorum şunu da belirteyim :Taraf Gazetesinin ilk çıkışına uygun bir yayın politikasını tutturması çok zor olduğu gibi birde ;Taraf Gazetesi, imaj ve güven sorunu yaşayacak, bunu sağlamak paradan ve tirajdan daha önemli olduğuna inanıyorum.Gazetenin adı değişmiyor, geçmişte yaptığı olumlu veya olumsuz yayınları bu gazeteyi bağlar,okurun böyle bir algısı vardır.
Gazetecilikte bir ekip işi ticaret ve siyaset gibi.Çalıştığınız ekip kendi içinde ilkeler bazında ipsiz bağlanmıyorsa güven olmaz.İnanmadığınız bir şeyi başkasına inandıramazsınız.
Yola çıktığınız insanlar yanlış yapsınlar ama yalan söylemesinler;yanlışı sizi sarsmaz ama yalanı ise bütün hayallerinizi altüst eder.
Taraf Gazetesinin yeni Genel Yayın yönetmeni Neşe Düzel’e ve ekibine başarılar diliyorum;Taraf’a ilk yayın hayatına başladığı objektif habercilik ve gazetecilik ilkelerini,dilerim bizlere yaşatırlar.
Not:Türkiye de o kadar olaylar oluyor ki,hangisine öncelik sırasına koymakta insan zorlanıyor.1Mayıs olaylarını yazacağım bir sonraki yazımda.
Yorum Yap