- 25.04.2013 00:00
İnsanoğlu deneyimiyle yol alır,deneyimin okulu yoktur..
Hepimiz tarihte yaşanan olumlu veya olumsuz olaylar nerede olursa olsun bundan beslenerek,etkilenerek yol katediyoruz...
Tarih, insanlığın şitili,kökü olduğu gibi aynı zamanda kimsenin tekelinde olmayan yararlandığı ortak bütçesidir.
Faşizm neden insanlık suçudur çünkü;ikinci dünya savaşında 52 milyon insanın ölümüne mal olduğu için.
Tarihi sıçrama tahtası olarak kullanmayanlar; hamak olarak kullanırlar ama hamakta sallandıkça uyuyacaklarının farkında bile olamazlar.
Bizim toplumsal kültürümüzde tarihle uğraşana gerici derler,onun içinde biz tarih deyince hatırladığımız ve bize öğretilen atalarımızın dört kıtada at koşturması,hükmettiği hep yendiği ama hiç yenilmediği olarak anlatılır yani kısacası hep savaşlar akla gelir bizde..
İnsanlığın hizmetine sunulan gelişmelerin ve kullandığımız teknolojinin bizde tarihi bilgisi yok gibi bir şeydir;elektriğin,ampulün,telefonun ne zaman icat edildiği,matbaanın çıkışı ve bilgisayarın kaç yılında devreye sokulduğu pek umursanmaz; çünkü hamasette yeri yoktur bu teknolojilerin..Artı daha kötüsü bizde insan hakları bir ders olarak temel eğitimin müfredatına girmemiştir.
Her yazımızda ve bulunduğumuz ortamlarda şunu söylüyoruz söylemekten de dilimizde tüf bitti;1999-2004 yılını hatırlatıyoruz bu beş yıl süreçte de silahlar sustu ama demokratikleşme olmayınca;terör toplumun üstüne kar-boran gibi döndü,metropollerimiz kan revana çevirmediler mi, dedikçe;AKP’nin dalkavuk medyası ve patronunun iş takibini yapan sözde yazar geçinenler, hop oturup hop kalkıyorlar;neymiş efendim yıl 2013 imiş, şartlar değişmiş dünya konjonktürü farklıymış..Peki farklı da demokratikleşme boyutunda ve Kürt sorunuyla ilgili bir değişen bir şey var mı?Yok.PKK’yı vareden sorunlar duruyor mu,duruyor;o zaman ne değişti?
Tutturmuşlar AKP asimilasyonu durdurmuş;asimilasyonu durduran iktidar; niye Kürtlerin ana dilde eğitim talebini kabul etmiyor;en büyük asimilasyon bir toplumun dilini yasaklayarak uygulamak değil mi? Yüzde on barajı muhalifleri siyasetten izole etmekten başka ne olabilir?
Başbakan Erdoğan,Almanya Başbakanına; Almanya da ortak yaptıkları bir toplantıda demedi mi;okullarınızda Türkçe eğitim vermeyerek benim vatandaşlarımı asimile ediyorsunuz,diye?
Sormazlar mı adama sen kendi evinin içine bak ta öyle konuş!.
Biz barış sürecinin içini demokrasi,hukuk ve temel hak ve özgürlüklerle doldurulmazsa,bu süreç ne kadar iyi niyetli olsa da;kırılgan ve önü kesilmeye gebe dedikçe;AKP’nin dalkavukları bunlar iktidara, Kürt sorunun üzerinden muhalefet eden; PKK’ya silahı bırakmasın diyecek kadar alçaklaşarak yazılar yazıp,televizyonlarda da kanal kanal dolaşıp anlatıyorlar utanmadan,bu yaftalamalarını!.
Ama Taraf gazetesine 22 Nisan 2013 tarihinde Neşe Düzel’e iki gün üste üste röportaj veren BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş;bu süreç demokrasiyle,hukukla ve demokratik bir anayasayla örtüşmezse çok tehlikeli bir şekilde geri döner,diye açıklamalar da bulunuyor..Kandil ile İmrallı arasında gidip gelen tehlikeli ve dalgalı sularda yüzen, bir yerde mektup kuryeli yapan BDP heyetinin içinde bulunan Demirtaş’ı; sanki Allah söyletiyor derler ya tam da öyle sözler söylüyor ki;acaba demokrasiden yana olan Kürt sorunun böyle çözülmez diyenlerin yüzüne nasıl bakacaklar,bu arsız bukalemunlar.
Demirtaş,AKP’nin önerdiği başkanlık sistemine de sert bir yanıtla demokrasi,hukuk ve temel hak ve özgürlüklerle cevaplıyordu;AKP’nin Başkanlık sisteminde tek adam modelli olduğunu,parlamentoyu feshetme,yargı üyelerinin yarısından fazlasını atama gibi hukuk tanımaz antidemokratik önerileri olduğunun da altını kalın bir çizgiyle çiziyordu..En önemli vurgusu demokratikleşme olmadan bu barış sürecinin nihayi amacına ulaşamaz, demesiydi..
Bir başka önemli gördüğü ve üzerinde durduğu Demirtaş’ın;Diyanet işleri Başkanlığının işleviydi..DİB’nın bütçesi sekiz bakanlığın bütçesine eşit ve tek dine hizmet etmesi kabul edilemez olduğunu söyleyip,radikal bir öneri getiriyordu;DİB’tasfiye edilmesi ve din işlerinin cemaatlere bırakılmasının da, demokratikleşmenin olmazsa olmazları arasında gösteriyordu..
AKP ile kendileri arasında Kadınların her konuda yer alması açısından; hiç ortak bir yanlarının olmadığına dikkat çekiyordu, Demirtaş.
Bizim önemsediğimiz ama Demirtaş’ın değinmediği üç konu dışında BDP Eş Başkanı tam bir demokrasi manifestosunun yol haritasını çiziyor bu röportajda,demokratım diyen herkes altına imza atar bu düşüncelerin.AKP medyası bu röportajı nasıl yorumlayacak çok merak ediyoruz!..
Bizim eksik gördüğümüz bu röportajda Demirtaş’ın; iki gün tam sayfa süren söyleşisinde;Roboski katliamına değinmemesi,koruculuktan bahsetmemesi ve AB’liğinden hiç söz etmemsi kabul edilir bir şey değildi.Hükümet bir yandan PKK’ya silah bıraktırmaya çalışıyor,bir taraftan da yeni korucu kadrosu açıyor ve onları silahlandırıyor.Bunu sormak ve sorgulamak gerekmiyor mu,BDP bunu nasıl görmez?
Uludere katliamını BDP barış sürecinin başlamasıyla hiç gündeme getirmemesi ise ıskalayacak bir konu olmasa gerek.Roboski de bir insanlık suçu işlenmiştir,Uludere aydınlanmadan barış süreci işliyor demek ne kadar vicdanları rahatlatır?.
Demirtaş:”Demokratikleşme olmadan PKK dağdan inmez” dile getirmesini nasıl okuyacaklar;AKP’nin yazılı ve görsel medyadaki dalkavukları çok merak ediyoruz.
Barış sadece silahların susması değil ki;evrensel değerleri yaşam biçimine dönüştürecek demokratik AB standartlarında bir anayasanın, ivedi olarak hayata geçirilmesinden geçiyor.
Yoksulluğun,cehaletin sürdüğü; temel hak ve özgürlüklerin verilmediği bir yerde;terör her zaman mutlaka bir yer bulacak, PKK bitse de..!
Yorum Yap