ADININ YARISINA GURBAN OLDUĞUM

  • 13.01.2013 00:00

 Yıl 1978 mevsimlerden yaz,aylardan da Haziranın 29’u;Anadolu’nun bozkırından Kırşehir’in adı Çiçekdağı ama çiçeği olmayan ilçesinin Beşikli köyünden belekte ve beşikte bakmakla mükellefi olmayan,yirmi iki yaşından bir ay almış bir genç ve kent kültürü olmayan biri olarak, İzmit petrol ofisi bölge müdürlüğüne işçi olarak iş başı yapmıştım..

Bu işçilik hayatı beni tarımdan sanayiye geçişle farklı bir üretim biçimi ve farklı kimliklerle, kültürlerle tanıştırmıştı ama ne tanışmaydı;çünkü o kadar farklı bir kültürdü ki,hem sınıfım olan işçi sınıfıyla tanışırken aynı zamanda Anadolu’nun farklı kültürlerinden toplanmış bir arada  olan bir mozaikle de iç içe yaşatıyor, tam bir ebruli hayatı veriyordu.. Bunu ilk yıllarda anlamam çok zordu ama zaman geçtikçe daha da iyi anlar oldum ve bu fabrika işçiliği sınıf mücadelesinin yanında  farklı kültürler, beni kendi pratiğimden teorimi çıkartacak ;insan odaklı bir anlayışa ve birey olmayı öğretecekti..İşin tuhaf yanı bize verilen devlet okullarında ki eğitimde bu ülkede yaşayan herkesin Türk,Müslüman ve Sünni olduğunu söylüyorlar ve sınıfsız imtiyazsız bir toplum olduğumuzu ezberletmişlerdi ama yaşadıklarım tam tersiydi bende ezber bozuyordu.

Fabrikaya ilk iş başı yaptığımda köy kültüründe köyde yaşayan her kişinin  bir lakabı veya aile eşrafıyla tanımlaması yapılırdı..

Fabrikada bunun  tam tersine kimlikleriyle tanınıyordu bine yakın fabrikada çalışan işçiler, bir birlerine hitap ederken veya adını anarken;Gürcü Süleyman,Boşnak Rasim,Abaza Hüseyin,Çerkez İsmail,Laz Hasan,Tatar Muammer,Bulgar kaleci Ahmet,Arnavut İsa,Manav Muharrem,Alevi Cemal,Çingene Vedat,Kürt Ali,Arap Aziz,Pomak Ruhi gibi ırklarıyla insanlar tanımlaması yapılırken:birde buna hemşericilik ve bölgecilik eklenir tam bir Birleşmiş Milletler topluğu içinde çoğulcu bir kültür yaşanıyordu ama çoğunluk üzerinden “din,ırk ve mezhep” kültürünün  ağırlığı mahalle baskısına dönüşüyordu.Tabi belirleyici güç olan ise “din faktörü” olduğunu da söylemeden geçemeyiz.

Biz bir grup işçi arkadaş grup derken üç veya dört kişiden oluşan Fabrikada İşçi sınıfının  mücadelesi doğrultusunda sınıf ve kitle sendikacılığı üzerine örgütlenme çalışması yapıp bu kimlikler üstü, emek değerli Marksın ütopyası olan komünizm üzerinden yaşamı anlatmanın mücadelesini verirken; bu gibi kimlikleri hiç önemsemezdik,İlerici Gençler Deneği(İGD)olarak, tabi biz yaparız da diğer sol fraksiyonlar yapmaz mı; onlarda böylesi kültürleri gericilik,ilkellik gibi yaftalaması içinde birbirimizle didişir durduk, ta ki 12 Eylül askeri faşist darbesi hepimizi çil yavrusu gibi dağıtana kadar.

 Fabrikadaki işçiler kendi ırkından,kimliğinden,inancından ve mezhebinden olanlarla kümeleşir bir araya gelir dayanışma içerisinde olur, hemşerisiyle doğduğu toprakların kültürlerini ve geleneklerini  yaşarlardı.Bizim anlattıklarımızı pekte ciddiye almazlardı..

Bir gün kendisi Gürcü kökenli olan çok yakını da sağ bir partiden milletvekilliği yapan   bir işçi arkadaş ben çay ocağında çay içerken yanıma yaklaştı ve selam ve hoş-beşten sonra direk şunu sordu:

“Sizler nasıl yaşarsınız” diye ipe sapa gelmez bir soru sordu bana..

“Ben  affaladım”  siz  derken neyi kastettiğini sordum?

“Yani siz Aleviler” dedi direk Gürcü olan işçi.

“Ben Alevi değilim” sosyalist birisiyim ve benim felsefemde din,ırk,mezhep yok deyince..

“İnanmadı söylediklerime” niye gizliyorsun,dedi tekrar.

Ben gerçekten Alevi değilim sen Alevilerle ilgili hiçbir şey  bilmiyorsun; Aleviler çocuklarını İmam Hatibe göndermezler, ben İmam hatip orta ikiden terkim,deyince..

Birden durakladı sigarasından bir çekti, sigarasının dumanını ağzından daha tamamını çıkartmadan komünist olman önemli değil,benim yakınlarımdan da  “azili komönüst” olanlar var,bu  sorun değil, yeter ki Alevi olma,nasıl olsa bir gün cenazeni camiye getirirler, ne kadar komünist olursan ol ama Aleviysen camiye getirmezler,demesi karşısında şaşırıp kaldım.

Tabi ben yine Marksist anlayışımdan yola çıkarak Alevilik bir inanç ve kültürdür, Marksizm ise bir  dünya görüşü ve zihniyet devrimi, tüm insanlığı içine alan büyük bir felsefe,diye devam ederken,Gürcü işçi:”kafamiu kariştürma” deyip  yanımdan uzaklaştı.

Komünizmin halk nezdinde o kadar tehlikeli bir şey olmadığını anlamıştım ama devletin azılı düşman listesinin birinci sırasında göstertmesi topluma suni bir  korku saldığını fark ettim..

Azizi Nesin’in “bir sürgünün anıları” adlı eserini okumuştum; konu Bursa da geçer,kahvede sürgünde olan Aziz Nesin’i kendini  tanımayanlar arasında bir sohbete tesadüf kulak misafiri olur,konuşanlar Bursa’ya  İstanbul dan  sürgüne gönderilenler karısını kızını satan komünist kişiler gelmiş,diye sohbet  ederken,sohbet içinde sözü geçen birisi ben buna inanmıyorum;komünistler karısını-kızını sattıkları için sürgüne gönderilmemişlerdir; devletin işine gelmeyen bir şeyler yapıyorlar olsa gerek;yoksa ben Bursa da yakından tanıdığım çok karı-kız satan adamlar var ve emniyet çevresi de bu pezevenkleri biliyorlar,işin içinde başka bir işler var bizim bilmediğimiz,der..

Fabrikada geçen 25 yıllık işçiliğimde sosyalizm mücadelesi vermenin Alevi  ve Çingene kimliğiyle bir insanın mücadele vermesi  ve çevresine var olan kültürünü kabul ettirmesi,sosyalizm mücadelesinden daha zor olduğunu canlı yaşadım..

Sosyalizm mücadelesinde bir devlet korkusu yaşıyorsunuz ama kimse sizi aile mahreminizle ve inancınızla kültürünüzle  aşağılamıyordu..

Beraber aynı makineyi paylaştığım Alevi ve Çingene olan işçi arkadaşlar hiç kendi kültürlerinden bahsetmezlerdi,Alevi ve Çingenelerle ilgili bir konu veya sohbet  açılınca başlarını aşağı eğer, ya da ortamdan uzaklaşırlardı..

Sivaslı bir işçi arkadaş bir Alevinin fıkra gibi bir anısını anlattı:

“Alevi birisi Sivas’ta sazını tamir ettirmek için tamirci arar,esnafın birisi şu ara sokakta bir sazcı Ali Osman usta var” diye tarif eder..

Alevi sazcının dükkanına girince sazcıya “adının yarısına gurban olduğum” şu sazıma bir düzen ver” der.

Hepimiz şaşırdık meğer Aleviler çocuklarına hiç Osman,Ömer ismi vermezler ve bu isimleri de kolay kolay telaffuz etmezlermiş.Sivas’ın Kangal ilçesi yöresinde Alevilere “sırtı sarılar” derlermiş,ne anlama geliyorsa.İki Sivaslı tanışırken “yakanlardan mısın yakılanlardan mı” diye sorduklarına tanık oldum..

Acaba iki Kahraman Maraşlı tanışırken ”öldürenlerden misin ölenlerden misin” diye soruyorlar mı,diye de düşünmedim değil.

Artık benim için Alevi ve Romen vatandaşlara karşı fabrikadaki işçilerin yaklaşımı üzerine,gözlemleme,diye bir görev üstlendim.

Sabahları on paydosunda aynı ünitede çalışan sayıları on ile on beş arasında değişen işçiler olarak ortak kahvaltı yapardık,uzun bir ahşap sehpanın etrafına toplanır herkes evinden veya pastaneden, seyyar satıcıdan aldığı pasta,börek,çörek,pudra şekerli Kürt böreği gibi kağıtta sarılı paketleri açar,yiyecekleri sehpanın üzerine kor çaylarımızı yudumlardık..

Birden dikkatimi çekti Alevi arkadaşla Romen arkadaşın getirdiğini kendilerinin ve benim dışımda kimsenin yemediğini fark ettim..Ama onlar da bunun farkında olduğunu biliyorlar gibi geldi bana..

Ben bu olayı  birkaç gün yine gözlemledikten sonra bu konuyu kendisini din konuda ehil kişi gibi gören mütedeyyin, arkadaşlarının üzerinde saygınlığı olan ama bana karşı da son derece saygısı olan arkadaşa samimiyetimize dayanarak  bu olayı ikimizin bir arada olduğumuz bir ortamda açtım.

Konuyu dolaştırmadan; Alevi arkadaşın ve Romen işçinin getirdiği kahvaltılıklardan neden yemiyorsunuz,diye direk sordum?

İlk önce öyle bir şey yok nerden çıkartıyorsun Mehmet Tıraş bunu dedi, sofi diye hitap ettiğimiz arkadaş.

“Ben bunu günlerdir takip ediyorum” benim gözümden kaçmaz ama neden yemiyorsunuz,diye zorladım.

“Çok samimi olarak söyleyeyim,hatta aynı seyyar satıcıdan alıyoruz Alevi arkadaşla poğaçayı ama onun eline değince bir tiksinti geliyor” içimden dedi.

“Neden ama “ diye tekrar ısrar ettim arkadaşa?

“Vallahi çocuklukta aile ve etrafımızda  söylenen” bir söz hiç aklımdan çıkmıyor:”Alevinin ve çingenenin elinden kabuklu yumurta bile yenilmez” demesin mi?  Dili çözüldü, şuur altına yerleşmiş ne kadar alevi ve çingenelerle ön yargıdan oluşan olumsuz düşünceleri varsa sıralamaya başladı;Alevilerin ve Çingenelerin cinsellikten sonra yıkanmadıkları,gusül abdest almadıkları ve cenabet gezdikleri gibi mahrem alanlarıyla ilgili,birde, bunlarda mum söndü olayı varmış,diye  saçma sapan konuşmasına dayanmadım ve kırıcı olacak bir sözle sözünü kestim ve bayramlık ağzımı açtım;siz buna nasıl inanıyorsunuz bir hayvan bile mevsimi gelmeyince çiftleşmiyor,sonra her inançlı Müslimanın aile mahremi aynı mı,diyerek sitem ettim,sesini çıkartmadan dinledi ama hiçbir şey de değişmedi..

O gün bugündür Alevilerin ve Romen vatandaşların bu ülkede neden içine kapandıklarını ve kendi çevrelerinin dışına çıkmadıklarını daha iyi anladım.Yine istemim dışında iki Çingene işçi arkadaşın aralarında geçen bir konuşmaya kulak kabarttım,birisi tarikatçı olanların mescidine gidiyordu kuran derssi almak için, diğer arkadaşı beni iyi dinle;onların mescidinde din dersi alman bir şey ifade etmez,biz cami yaptıralım bizim yaptırdığımız Cami de namaz kılmaz onlar,çingeneler yaptırdı,diye..!

Bu ilkel gelenek hala sürmekte..Bir Pazar yazısı için uzun bir yazı olduğunu biliyorum ama sıkılmadan da okuyacağınız tahmin ediyorum;anlattıklarım bu toplumun çatışmacı çağ dışı kültürü, yani bizim birbirimiz öteleştiren hikayemiz.

 Yazıyı  fıkra gibi gerçek yaşanmış bir aşk öyküsüyle  bitirelim,Kelkitli bir öğretmen arkadaştan dinlemiştim:

“Adam gurbete çalışmaya gider aylar sonra evine döner uzun zamandır bir birlerine olan aşk özlemini gidermek isterler karı koca,çoluk çocuk aynı odada yattıkları için çocuklar bir türlü uyumaz ,adam çocuklarına kalkın trencilik oynayacağız,der.. Çocukları öne dizer karısını da çocukların arkasına, adam da karının arkasına geçer, karanlık oda da dönerek tren oyununa başlarlar, öndeki çocuk baba yoruldum  bu tren nerede duracak,diye bağırır..”

Babası: “bu tren ara istasyonlarda durmaz son durak Haydarpaşa” devam et oğlum,der.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums