- 13.11.2012 00:00
Başbakan Erdoğan ABD’de yapılan Baişkanlık seçimleirnden etkilenmiş olmalı ki; medeni tartışmalar üzerine şöyle bir açıklmada bulunuyor,” darıs başımıza” diyor.
Bizim toplum olarak bir liyakat sorunuzmuz var bu başta da Başbakanımız için de geçerli .. Siyasileirmizin grup konuşmaları neredeyse rüştüne ermemiş çocukların seyrettirlmeyeceği düzeyde konuşmalar yapılıyor.
Başbkan kendisini eleştiren ana muhalefet partisi i başkanına”çölde bahtsız bedevi” diyor..
Açık söyleyim ben bu “çölde bahtsız bedevi” sözünün ne olduğunu bilmiyordum..Çölde ayının düzdüğü bir bedevi anlamına geliyormuş..Anlamını öğrenince inanın öğrendiğime de utandım..Bu sözü insan düşmanına kullanmaz kamuoyunun önünde.. Gerçi Kışlçdaroğlu da geri kalmadı ama başlatana bakacaksınız ilk önce..
Bir Başbakan olarak böyle konuşarak toplumu gereceksiniz, ardından da çıkıp ABD yapılan başkanlık seçimleirindeki i medeni ilişkiden etkilenerek darısı başımıza diyeceksiniz..Böyle bir sözü konuşan insanın darısı başımıza demesine kim inanır.. ilk önce sen çık “çölde bahtsız bedevi” sözünden dolayı hakaret ettiğin insandan ve kamoyundan özür dile.. Çetin Altan’ın bu toplumu analiz eden güzel bir tespiti vardır “bu ülkede bir değerliler vardır bir de önemliler.”Başbakan ve bizim siyasileirmiz önemliler katagorisinde gözüküyor.Çünkü değerlilere bu ülkede önemli bir yere gelmek nasip olmuyor..Bir toplum laik olduğu şekilde yönetilir sözü de, değerlileri hatırlatıyor.
ABD deki seçimlerden etkilenmiş olan Erdoğan bir de ikinci defa ABD başkanı seçilen Obamanın konuşmasını bir okusun da,grup konuşmalarında toplumsal sorunlara nasıl yaklaştığını gözden geçirsin..
Obama seçimi kazandıktan sonra şöyle konuşuyor: ”bizim gücümüz dünyanın en zengin ülkesi olmaktan gelmiyor..Bizim gücümüz dünyanın en güçlü ordusu olduğumuzdan gelmiyor.Amerika’yı istinai yapan,dünyadaki en fazla çeşitliliği sahip milleti bir arada tutan bağlardır.Ortak kaderi paylaştığımıza dair,bu ülkenin sadece birbirimize ve gelecek nesillere karşı belli yükümlüklerimizin oklduğunu kabullenmemiz halinde işleyebileceğine dair inançtır.Amerika’yı büyük yapan bunlardır” diyordu.
Yani ırktan,mezhepten,dinden bahsetmiyor çeşitliliğe vurgu yapıyor..Tek din,tek vatan,tek bayrak deyip,toplumda olan farklılıkları yok sayarak; iri olacağız,diri olacağız bir oalcağız gibi terenalardan söz etmemesi bizm Başbakanın da acaba dikkatini çekmişmidir.
Şemdin Sakık’ın Ergenekon davasında ki tanıklığı mı,yoksa konuşturulması mı denmeli!..
Sakık’ın iftiraları bir üçgen oluşturuyor;,dinci Akit gazetesi,Başbakan Erdoğan’ın Taraf gazetesinden ayrıldıktan sonra Orhan Miroğlu ile görüşmesi,Miroğlu’nun Akit gazetesinin internet sayfası olan Habervaktime yaptığı açılamlar;Altanlar PKK’ya destek veriyorlar demesi ve Ak Parti hükümetini içinde olan bir güç,Taraf gazetesi ve AB’den yana olan liberal aydınlara karşı bir linç ve hedef gösterme politkası başlatıldı.Başbakan ve onun dalkavuk medyası da bunun içinde yer alarak ..Hem de Başbakan,uçağından indirmediği dinci Akit gazetesinin asparagaz haberleirni referans göstererek, hatta yaptığı haberlerin küpürleirini keserek cebinde taşıması manidar ve tesadüf olan bir şey değil.Bir planın hayata geçirilmesinin yol haritası gibi gözüküyor.
AKP’e bir dönem kendine destek veren ve şimdi de AB’den uzaklaşmasını,Kürt sorununu çözmemesi ve demokratikleşmeyi askıya almasını eleştiren liberallere,”Kemalist Liberaller” yavtasını yapıştırıyor.
Şemdin Sakık’ın Ergenekon davasında tanıklık yapması aynı zamanda Ergenekon davasını da sulandırıyor..Dahası darbe girişiminde bulunanların da iştahını kabartıyor.
Çünkü Başbakan artık kendine karşı askerlerin darbe yapamayacağına inanmış olmalı ki;kendine en ciddi muhalif olan gazeteyi ve köşe yazarlarını etkisiz hale getirmek için,demokrasilerde olmayacak yöntemlerle baş vuruyor.Muhalif olan gazeteleri kongresine çağırmıyor,köşe yazarlarını işten attırıyor veya hedef göstererek,Kürt sorunununa duyarlı olan aydınları,PKK’lılar diyerek ırkçı,dinci, mezhepçi ve darbeci kesimleirn önüne atıyor.Kısacası yargısız infaz yapıyor, tıpkı 28 Şuıbatta yapılanın kemalist din versiyonunu uyguluyor.Hatrılanırsa 28 Şubat ta da aynı kişiler darbeci askerler tarafından hedef gösterilmişti.
İdama gelince..
Başbakan neden idamı gündeme getirdi?İdamın kalkması için çaba sarfeden kişi bugün nasıl oluyorda idamı savunuyor,Abdullah Öcalan’ı ben olsaydım asardım diyor..Kusura bakmasın ama Başbakan kendisi de iktidarda olsa asamazdı öcalan’ı çünkü ABD’e Öcaln’şartlı teslim etti; idam edilmeyecek,DGM’leirndeki asker hakimler çıkartılacak ve adil yargılanacak,diye iki sayfalık bir metinle teslim edildiğini kendisi de adı gibi biliyor.
Kürt sorunuyla ilgili önemli bir gelişme ve gündemi belirleyen bir kamuyo desteği oluştuğu anda Başbakan gündemi saptırmak için bunu yapıyor.65 ceza evinde 683 kişiyle başlatyıp 10 bin tutuklu PKK’lının desteğine dönüşen ve ardından da BDP’li milletvekileirnin de bu açlık grevlerine destek vermesi,içte ve dış dünyada gündemi belirler olması Erdoğanı ve hükümetini tedirgin etmeye başladı.
Başbakan Uluderde askeri uçakla katledilen 34 Kürt vatandaşının öldürlmesininden sonra da,gündemi değiştirmek için Kürtaj yasağını dillendirmiş,ardından da dindar nesilden ve tek dinden bahsederek,Kürt sorununu bir terör sorunu olarak göstermye çalıştı ama tutmadı.İdamı savunan zihniyet bundan önce yapılan idamların da doğru olduğunu kabul ediyor demektir.Dersim olyalarından Başbakan niye devlet olarak bu devlet katliamından özür diledi?..Sormazlar mı adama,bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.. Başbakanın hangi konuşmasını ve sözünü ciddiye almalıyız.
Başbakan Menderesi ve iki baknının askeri darbeyle asanlar;hazırlattıkları 61 anyasasını bu toplumun yüzde 65 kabul etti..O zaman bu toplum Başbakan Menderesin ve iki bakanın asılmasını onaylamış mı oluyor?
İdam başta olmak üzere ,temel hak ve özgürlükler referanduma götürülemez,çoğunluk kavramıyla da değerlendirilemez.En kutsal hak insanın yaşam hakkıdır.Başbakan artık evrensel hıukuktan değil de şeriat hukundan bahseder olmaya başladı..
Yorum Yap