- 11.10.2013 00:00
Son bir aydır ODTÜ’den geçecek olan yol ve ilişkili olaylar ODTÜ öğrencilerinin yerleşkeye gelmesinden itibaren yeni bir aşamaya girdi. Öğrenciler ODTÜ üzerinden geçmesi planlanan yolu protesto etmekteler. Hem fiziki olarak bölgede bulunuyorlar hem de fikri ürünleri yaygınlaştırma çalışmalarıyla toplumun konuya ilgisini çekmeye çalışıyorlar ve bu aşamada inşaat çalışmalarını engellemek için çaba sarfediyorlar. Basında yazmayan ve gözlerden kaçan en önemli konulardan biri ise, planlanan yola sadece ODTÜ öğrencilerinin değil, aynı zamanda 100. Yıl ve Çiğdem bölgesinde yaşayan sakinlerin de karşı çıktığıdır. Bu mahalle ve bitişiğindeki bölgelerin ortasından geçecek bu yolun bölgede yaşayan vatandaşların hayatlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkiliyor oluşu, aslında iktidar kesimlerinin hatırlatmak istemeyeceği gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor.
Konya Yolu’ndan başlayıp, Çiğdem ve 100. Yıl Mahalleleri üzerinden ODTÜ sınırına bağlanacak olan ana yol inşa edilirse, sonrasında neler olabileceğini özetle anlatmaya çalışayım.
ODTÜ Yolu Sonrasında
1. Söz konusu ana yola ilintili bağlantı yolları yapılmasının önü açılacak ve bölge asfaltlaşacak.
2. Bir kez tecavüz edilmiş olan ODTÜ sınırlarında ek Doğu-Batı Yol Planı’nın (ODTÜ Yönetimi’nin talep ettiği) tünellerle değil kampüsü ikiye bölerek geçirilmesinin önü açılacak. Aslına bakarsanız yola karşı olan ODTÜ mensupları, yolun geçmesi planlanan rota ODTÜ Yönetimi tarafından da onaylandığı halde Yerleşke’nin bakir yapısının macro ölçekli şehir planlamalarıyla bozulmasını istemiyorlar. Okulun birşantiye haline getirileceğinin ve tahribatın kaçınılmaz olduğunun bilincindeler.
3. 100. Yıl-Çiğdem bölgesi orta ve alt sınıf vatandaşların ve öğrencilerin yaşadığı bir bölgedir. Hatta bölgenin nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan konutların ismi İşçi Blokları, özetle gelir seviyesi düşük insanların yaşadığı bir alandır.
4. Bu ana yol ile birlikte bölgedeki kontrolsüz bir büyüme merkezi olacak, emlak, gıda, hizmet sektörlerinde pahalanma yaşanacak, örneğin konut kiraları artacak, bu gelişme esnafın ve bölge sakinlerinin yaşam standartlarını zorlayacak ve değişime ayak uyduramayanların bölgeyi terketmelerine, öğrenci velilerinin sıkıntıya düşmelerine zemin hazırlayacak.
5. Bu ana yol ile birlikte bölge, önüne geçilemeyecek bir rant alanına dönüşecek, halihazırda 15’er katlı olan binalar (İşçi Blokları) imar planlarıyla daha da yükselecek (dönüşüm olması için konut sayısının artması şart, çünkü mülk sakinleri en azından mülklerini talep edecekler ve mütahitler de kar amacı güdecek), yeşil alanlar azalacak, bölge daha da betonlaşacak.
Dolayısıyla insanların (bölge yerlisi olan alt-orta sınıf ve öğrenci) yaşam standardlarını etkileyecek projeyi istememesi doğal değil mi? Bu gelişmeler doğa fetişizmi olarak sunuldukça, konunun önemi daha da perdelen miyor mu?
Bu tür olaylarda tepki gösteren kesimleri anlamak için en ilkel ve halihazırda geçerli olan yöntem empati yapmaktır. Ululararası çalışmalarda da defalarca ortaya konulmuş olan sonuç, şehir trafiğini çözmenin yolu daha geniş ve paralellik özelliği taşıyan yollar yapmak değil, toplu kara ulaşımının ve raylı ulaşımın gelişimine odaklanmaktır. Bu durum kontrolsüz büyümeyi ve doğa tahribatını en aza indirmekle birlikte toplumun sukünetine de en fazla katkı sağlayan yöntemdir.
Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ve destekleyen hükümetin bunu insanlara dayatarak ve zorla uygulamasını doğru bulmamakla birlikte 20 yıllık yönetimin sorumluluğunu taşıması gereken yöneticilerin diyalog yollarına başvurmaması da ayrıca sorgulanması gereken bir durumdur.
Yorum Yap