- 12.04.2013 00:00
PKK ile Hükümet’in uzlaşı serüveni devam ediyor. Bu gelişmenin toplumun her kesimindekaygı ve heyecan yarattığı yadsınamaz bir gerçek.
Heyecan var, çünkü:
1. Savaş bitecek,
2. Kürt vatandaşlara şüpheci yaklaşan Türk paranoyası son bulacak.
3. Devleti düşmanlaştıran Kürt söylemi anlamsızlaşacak.
4. Birinci’nin belirlediği ‘eşitlik’ bitecek, eşitler arasındaki birinciyi kabiliyet, üretkenlik, ahlak bilinci ve irade seçecek.
5. İnsanlar artık, ‘insana dair’ ihtiyaçları konuşabilecek.
6. ‘Herkesin Devleti’ kurulabildiğinde, Kürt de Türk kadar devleti sahiplenebilecek ya da sahiplenmemesi için bir neden kalmayacak.
7. Kürt, Türk’ün kardeşi olduğu için değil, eşit hissettiği için varlığını ortaya koyabilecek.
8. Kim bilir, belki sıra “İnsan” gerçeğini hatırlamaya gelecek. Kürt, Türk ırk tanımlamalarının anlamsızlığı anlaşılıp, ‘insan’ olarak yaşamanın özüne yaklaşılacak.Irkların yapaylığı ve aslolanın üstünlüğü kavranacak; gelişimin ve yenilenmenin, son olarak‘aklın ürünü olanın’ önü açılacak.
Kaygı var, çünkü:
1. Gelişmeler muğlâk.
2. Atılan adımlar sorgulanamıyor.
3. Basın kaynaklı spekülatif bilgi akışı ayyuka çıkmış vaziyette.
4. Hükümet ‘bana güven’ dese de, güven sarfiyatının bir numaralı sorumlusu olduğu hatırlanıyor.
5. Tarafların; PKK ve AK Parti, “demokratik çözüm” vaadi, demokrasi karinesi hiç parlak olmayan taraflar olmalarından olsa gerek, anlam kargaşasına yol açıyor.
6. Demokrasi inşaa etmeye koyulan sürecin, iki başlı ve diğer tüm demokratik unsurları dışlayıcı oluşu, süreci sorgulatıyor ya da diğer unsurların sürece katkısı, ‘yetkilendirilmelerinden’geliyor.
7. Basın ve haddinden fazla kredi veren sivil aktörlerin,“Hele bir olsun, çok güzel olacak” goygoyculuğu ve temelsiz iyimserliği beraberinde şüphe doğuruyor.
8. Toplumun her kesiminde şeffaf ve açıklayıcı olması gereken süreç, karşıt tarafın“Vatan bölünmez”, süreci yürüten aktörlerin “Her şey çok güzel olacak” söylemlerine teslim olmuş durumda. Anlamlı tek bir müzakere yürütülmüyor. Ne muhalifler meydanları,“Biz de bu barışa ortağız.” diyerek doldurabiliyor, ne de müzakereciler, “Siz de el verin”diyerek diretiyor. İşin kötüsü bu durum, pin pong masasında topun yere düşmesini ve taraflardan birinin ‘yanmasını’ bekleyen hesapçı aktörlerin ekmeğine yağ sürüyor.
Şöyle olsa çok iyi olur;
1. Sürece MHP, CHP, TKP, DSP gibi pasif aktörler de dâhil edilse, ‘kabule zorlayıcı’ ve ‘oldu bittici’ değil, demokrasinin gerektirdiği gibi, ‘bilgilendirici’ ve ‘ikna edici’ olsa… Herkes sorumlu, herkes ortak olur... (Unutulmamalı ki, idam cezasını kaldıran kararda, ‘ikna edilmiş MHP’nin de imzası vardır)
2. Sivil toplum, siyasi otoritenin yetkilendirdiği değil, toplumun kendisinin işlevselleştirdiği toplu hareketlerle anılsa, köy derneklerinin bile buluşabildiği bir konsept desteklense…
3. “Nevruz’da Türk bayrağı yoktu, PKK bayrağı vardı” diye ‘kin besleyici, körükleyici’söylemler terkedilip, sadece ‘beyaz bayrak’ taşınan ‘ortak’ mitingler düzenlenebilse…
4. Her şeyden önemlisi, Kürtler de Türkler de geçmişin kan izli mücadelesiyle yüzleşip, silah tutan ellere verdikleri ‘sessiz desteğin’ sorumluluğunu kabullense,
5. Devlet ve PKK (mağdurlardan) ‘resmi’ af dilese…
Çok güzel olur… Barış kalıcı olur…
Yorum Yap