- 28.12.2015 00:00
“Beni takip eden kişi için cemaatçi dediler, ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Bunu Mersin’de yaşadım. Benim fotoğrafımı, videomu çekmişler. Hakkımda ne bir karar var, ne de bir şey. Niye çekmişler? Bazıları için cemaatçi diyorlardı o zaman. Ama sonra anlaşıldı ki cemaatle filan ilgisi yok.”
Bu sözler AK Parti kurucusu, HDP Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’a ait. Can Erzincan TV’deki Nazlı Ilıcak’ın sunduğu “Özgür Düşünce” programında söylemiş.
Fırat, bu yazıyı neden kaleme aldığımı çok iyi tahmin edecek. Mersin’deki bahsettiği o olay kansere neden olan GDO’lu pirinç ve yolsuzluk olayıyla ilgili.
Bu köşede bu olayla ilgili üç yazı kaleme aldım. Dört eski bakanın isminin karıştığı Mersin’in 17-25 Aralık’ı kapatılmış, polis ve savcılar hakkında hükümeti yıkmaya teşebbüsten darbe davası açmışlardı. O davada hükümetten tek bir müşteki yok ama HDP’li Fırat davanın müştekilerinden. İfadesiyle savcılar yolsuzluktan darbe davası çıkardılar.
Fırat, “aldatıldım” bahanesine sığınarak “o kişi cemaatçi değilmiş” diyerek sorumluluktan kurtulamaz.
Neden mi?
Çünkü Dengir Bey’in eline tweet diye bir çıktı tutuşturmuşlar. Benden de şikâyetçi olmuş. GDO’lu pirinç haberi yaptım diye “darbeye teşebbüs” ettiğim iddiasına ortak olup ağırlaştırılmış müebbet hapsimi istiyor. Sebep ise yolsuzluk iddiasıyla haberde ismi geçen bir işadamının Fırat’ın arkadaşı olması.
Sayın Dengir Fırat…
O elinize tutuşturulan ve kimin tarafından size verildiğini tahmin ettiğim ya da sizin adınıza dosyaya konan o kâğıt var ya… İşte o sahte. Mahkemede bunu öğreneceksiniz.
Öyle “Baransu yolsuzluk haberi yaptı, darbeye teşebbüs etti” diyerek müştekisi olduğunuz o davadan kaçmak falan filan yok.
O belge dosyaya kim tarafından kondu, sizden bunu mahkemede açıklamanızı isteyeceğim.
Daha önceki yazılarımdan yolsuzluktan darbe çıkartılan bu dava ile ilgili sahte belgelerin olduğunu anlayıp, “Beni takip eden kişi için cemaatçi dediler, ilgisi olmadığı ortaya çıktı” savunmasıyla sorumluluktan kaçamazsınız.
Siz, adı yolsuzluk soruşturmasına karışan arkadaşınız, onun damadı olan avukatı, bu soruşturmayı kapatmak üzere atanan polislerin müşteki olmasıyla darbe davası açıldı. O davanın sebebi sizlersiniz. Sorumluluktan kaçamazsınız.
Müştekisi olduğunuz davaya sizi bekliyor olacağım. Gelmezseniz mahkeme hakkınızda zorla getirme kararı çıkaracaktır. Tıpkı Sümeyye Erdoğan’a suikast planı tweeti gibi o tweetin de nasıl bir kirli planın, kumpasın bir parçası olduğunu öğreneceksiniz.
Kumpas yalanına sarılanların nasıl kumpas kurduğunu göreceksiniz. Üzücü olan şu ki, ya bu işe ortaksınız ya da kullanıldınız.
Mahkeme sonrası nasıl bir açıklama yapacağınızı da merak ediyorum.
17-25 Aralık’tan hükümet darbe çıkarttı diye ekran ekran gezip konuşuyorsunuz. Mersin’in 17-25 Aralık soruşturmasından ve kapatılmasının ardından siz ve arkadaşlarınız nasıl darbe davası çıkardı?
Duruşmaya az kaldı savunmamı bekleyin.
Sayın Fikri Sağlar, sizden bir talepte bulunmuştum. Bu dava sizin de namusunuz, Mersin’in namusu. Henüz bir cevap alamadım. Mersin’in 17-25 Aralık’ını Meclis’e taşımazsanız milletin iki eli yakanızda olacak.
KORKAKLARA DEĞİL CESURLARA İHTİYAÇ VAR
Ülkenin en “vicdanlı” ismi, “gözyaşı” abidesi eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yine konuşmuş. Belli ki, sebep ve ortak olduğu ülkedeki zulüm, hukuksuzluk geceleri uykularını kaçırıyor, “vicdanı” uyutmuyor.
Ülkedeki adaletin büyük yara aldığını söylemiş. Adalet sarayına değil adalete ihtiyaç olduğunu belirtmiş. Yüksek sesle konuşmamanın ıstırabını çekiyormuş.
Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmalarına çok üzülmüş, itiraz ediyormuş. Gerekçesi ise ilginç; “MİT tırları basında hep yazıldı, çizildi, artık gizlilik diye bir şey kalmadı.”
Sayın Arınç’la ilgili söylenecek, yazılacak çok şey var. Dündar ve Gül için bunu söyleyen Arınç, bakan ve hükümet sözcüsü olduğu dönemde savcılara benimle ilgili talimat vermişti.
2013’te bir haber yayınlamıştım. Yazdığım habere bir de belge koymuştum. 2004 yılındaki MGK kararı. Arınç, “Baransu hakkında gereğini yapın savcılar” diye emir vermiş ve hakkımda 52 yılla hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.
O belge ben yayınlamadan dokuz yıl önce Hürriyet’te, Nokta dergisinin darbe günlüklerinde, Özden Örnek’in anılarında, Alper Görmüş’ün kitabında çıkmış ve gizliliği kalmamıştı.
Bugün Dündar ve Gül için bunu söyleyen Arınç, dün tam tersini söylüyordu.
Arınç’a “Avukatım olur musunuz” diye sormuştum, sessiz kalmayı tercih etmişti. Nedenini aslında çok iyi biliyoruz.
Muhafazakâr kesimin ne vicdanına ne de gözyaşlarına inancım var. Komplekslidirler. “Öteki mahalleye” yaranma yarışına girerken, aynı uygulamalara muhatap kalan kendi mahallesindeki insanlara sessiz kalırlar. Siyasi tarihimiz bunun örnekleri ile dolu.
Antidemokratik yasaları onaylayan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sanki o yasaları onaylayan kendisi değilmiş gibi yasaları eleştirmişti. Ahmet Sever’in Gül’le ilgili kitabı bu tür kompleksli örneklerle dolu.
Sayın Arınç, intikam davalarının avukatı olma teklifimi kabul etmediniz. O her daim vurguladığınız “vicdanınız” var ya, onun gereği izleyici olarak davalarıma beklerim.
Gözyaşı dökeceğinize garanti veririm.
(Yüksek Güvenlikli Silivri Cezaevi)
mbaransu@gmail.com
Yorum Yap