Fitili Zaman’dan Mumtaz’er Türköne ateşledi. Derin devletin “İslamcı ajanlarını” deşifre etti. Sonrasında Ali Bulaç, tartışmaya katkı sunup, olayı bir adım öteye taşıdı. Bazı adresleri işaret etti. Bir dergi etrafında yaşananları anlattı.

İslamcı Ergenekoncuları “milli” görünümlü, istihbarat devşirmesi, “orducu”, “kumpasçıları”, deşifre etti. Bombayı çekip, pimi ajanların eline verdi.

Sonrasında tartışmaya, bir dönem kendisini haksız olarak üzdüğüm Altan Tan katıldı. İslamcı devlet ajanlarının AKP’deki yükselişlerinin yanı sıra sağ ve sol içindeki ajanlara dikkat çekti. Tan’ın ardından eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan açıklamalar yaptı.

Hepsi, ajanlaşan “İslamcıların” devlet elemanı olarak, AKP’de üst düzey görevlere geldiğini söylüyordu. İslamcıların, Ergenekoncularla, istihbaratla ilişkisi gözler önüne serildi bu açıklamalarla.

Açıklamalar beni şaşırtmadı. Türköne’den günler önce, bir yazımda aynı konuya işaret etmiştim. Seçim sonrası AKP’deki başarısızlığın nedenlerini ele aldığım “Pirus Zaferi” başlıklı yazımda, “Yeşil Ergenekon”un partiyi nasıl esir alıp, yoldan çıkardığını satır aralarında dile getirdim.

Parti 2010 sonrası bu yapı tarafından kuşatılmıştı. Partinin kılcallarına nasıl sızıldığını üstü kapalı anlatmaya çalıştım.

AKP kapatma davasında parti aleyhine çalışan isimlerle, eski İslamcıları biraraya getiren “teşkilatın” üzerinde durdum. Özeleştiri yapacağız diyen Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ve partisine yardımcı olmaktı niyetim. Bu konuyu araştırmalı ve incelemeliydiler.

Şuan bana olan öfkelerinden, beni anlayabileceklerini zannetmiyorum. Umarım partileri tıpkı ANAP gibi bu derin yapılar tarafından kuşatılmadan, tehlikenin farkına varırlar.

Sağolsun Ali Bulaç ve Türköne bizlere biraz yardımcı oldular. Zıt ve düşman gibi görünen “ulusalcı ve İslamcı” kesimin etkin bazı isimlerinin, aynı birimin ajanları olduğunu hatırlattılar.

Aynı merkeze bağlı bu isimleri, elamanları daha çok konuşacağız. Çünkü bu yapı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı Uluslararası Mahkemede yargılatmak için taşları döşüyor. Hazin ve acı olan ise Erdoğan’ın, yakınındaki bu tehlikeyi görmemesi.

Erdoğan, çevresindeki ve partisindeki son beş yıllık değişimi izleyebilse tehlikeyi görecek. Sayın Erdoğan metin yazılarındaki değişimi, bu değişime etki eden isimleri anlayabilirse, “İslamcı Ergenekonculara” ulaşabilirler. Tabii böyle bir niyeti varsa. Çevresindeki kuşatmayı yarabilirse.

Aynı tehlike Ahmet Davutoğlu için de geçerli MİT TIR’ları gibi benzer olaylarda Erdoğan’ı ulusal ve uluslararası suça bulaştırmak isteyen bu “derin İslamcı ajan” ekibi, Davutoğlu’nu da kirliliğe bulaştırıp, kendisini esir alabilir.

Gelelim İslamcı kesimin saf ve mütedeyyin kitlesine… Devlete (AKP değil derin devlete) çalışan “aydınları”, “başkanları”, “takkeli ajanları” fark etmeleri zor. Okudukları gazete ve dergileri nasıl bir operasyonun parçası olduğunu bugüne kadar anlayamamaları bunun en önemli nedeni.

İslamcı ajanları en meşhuru “sakallı organizatör” Kudüs gecesini düzenleyip, aynı gece arazi oldu. Bağlı olduğu birimin elemanları geceyi filme alıp kendisi dışındaki isimleri hapse attı. O gece 28 Şubat’ın gerekçesi yapıldı. Tanklar yürütüldü. Refah Partisi kapatıldı. Organizatöre yaptığı bu başarılı operasyon için teşkilatta ödül bile verildi.

Aynı “sakallı ajan”, Mavi Marmara Gemisi olayında karşımıza çıktı. Organizatörler arasında yer almasına rağmen son gün gemiye binmedi. Tıpkı Sincan- Kudüs gecesinde arazi olması gibi. Umre’de de, annem hasta dedi ama gemi için Taksim’de yapılan gecede sahneden sabaha kadar inmedi. Umre de anne de yalan olmuştu.

Sincan- Kudüs gecesi, 28 Şubat’ı meşrulaştırmaya Refah Partisi’nin kapatılmasına neden oldu. Mavi Marmara ise AKP’yi dünyadan koparttı. Plan başarılı olmuştu. Bu sakallıya CIA, 28 Şubat’ta “istersen ABD’ye seni kaçırabiliriz” de demişti.

Bu ajan tayfasının bir de dergi etrafında örgütlenenleri var. Bazıları Adana eşrafından. Bu ajan ekip, önce Saray’ı kuşattı, AKP içinde de çok etkinler. En üst düzey ajan öğrendiğim kadarıyla Bulaç ve Türköne’ye ateş püskürüyormuş şu sıralar.

İran’la da yakın temasta olan bu ekip (eski İrancılar) içinden bakan da danışman da çıkardı. Bazı ajanlar ise bağlı oldukları birimde üst düzey görevlere geldiler. 28 Şubat’ta özellikle orduda başörtülü eş, dindar subay avına çıkan bu “İslamcı görünümlü ajanlar” AKP gömleğine de hemen alışıverdiler.

Bu ekibin felsefesi “kirletmek güzeldir”. Birilerini kirletip esir alıyorsun, istediğini yaptırıyorsun. AKP ne zaman çok kirlendi? 2010 sonrası… Erdoğan’ın çevresi ne zaman değişime uğradı? Yolsuzluk, hırsızlık, silah kaçakçılığı, kara para, İsviçre, hesaplar, Nijor, Suriye, MİT, TIR’lar, silah… İddialar uzar gider…

Erdoğan, çevresindeki ekibi görebilir mi? Son beş yılın analizini yapabilir mi? Ahmet Davutoğlu’nu bu ekip ne zaman kirletti? Kirletmek, esir almak, Ergenekon taktiğiydi değil mi?

Sorular… Sorular…

Biri “Milli Orduya kumpas” mı demişti… “Hakan Fidan’ı yedirmeyiz” mi demişti…

Birileri AKP’yi yiyecek ama parti kurucuları bunun farkında bile değil. İslamcı ajanlarla “durmak yok, yola devam”. Yol bakalım nereye çıkacak. Kapıkule’yi aşmasa bari. Darbecilerle ortaklığı anladık sanırım…

Hücremden Saygılar…

mbaransu@gmail.com