- 13.10.2014 00:00
Kobani protestoları ve ülkede son bir haftada yaşananlar, çözüm sürecinin ne kadar sağlıksız şekilde yürütüldüğünü gözler önüne serdi.
Sürecin şeffaf şekilde yürütülmemesi, PKK’yla yapılan müzakerelerin kamuoyuyla paylaşılmaması, küçük bir kıvılcımla ülkenin savaş alanına dönebileceğini tekrar gözler önüne serdi.
Bu köşenin takipçileri hatırlayacaktır. Çözüm sürecine hep ihtiyatlı yaklaştım. Bunun temel iki nedeni vardı. Ortaklara olan güvensizliğim ve oyalama taktiği.
AKP-Öcalan ortaklığına eklemlenen BDP-Kandil ortaklığı süreçle ilgili samimiyetsiz açıklamalarla, kamuoyunu aldatma yolunu seçti.
Barış söylemi ortaklar arasında hedefe giden yolda bir araç olmuştu. Karşılıklı güç kazanma ve ardından ortağını yok etme üzerine kurulan denklemdi zihinlerin ardındaki.
Bu yüzden Uludere’de sessiz kalmayı yeğledi BDP ve Kandil. Katliamı dillendirmedi. Güç kazanmayı bekledi. AKP ve iktidar ise Güneydoğu’da KCK mahkemelerine, KCK vergilerine, yol kesmelere, bayrak indirmelere, dağa çıkışlara, Güneydoğu’nun örgütün eline geçmesine sessiz kaldı. AKP’nin bir sessizliği de seçimlerin hep atlatılması oldu.
Her iki ortak da harekete geçmek için uygun ânı ve uygun zamanı bekledi. Zaman, Öcalan ve PKK’nın lehine işlerken, AKP ve devlet her geçen gün doğu ve güneydoğuda çaresiz kalmaya başladı.
Ve beklenen oldu. Kobani eylemleriyle Öcalan-Kandil ikilisi, ortağını köşeye sıkıştırmaya başladı. Kobani eylemlerinin ortaya çıkardığı sonuç buydu. Çözüm Süreci adı altında menfaat birlikteliği üzerine kurulan ortaklık dağılmaya başlıyordu. Öcalan, Kandil ve HDP daha da sertleşip, yeni taleplerini sıraladı.
“Barış Süreci” adı altında şiddet ve sokak olayları artıkça, hükümetin olaylara müdahale edemediği görüldü. Olayları durması için Öcalan’ın ayağına giden devlet ve hükümetin çaresizce her isteklerini yerine getirmek zorunda olduğunu gördü Öcalan ve Kandil.
Kobani gösterileri aslında yeni bir testti örgüt için.
Türkiye, hükümet sıkıştırılacak, Öcalan merkezli yeni adımların kabul edilmesi amaçlanacaktı.
Önce yerel seçim bahanesiyle, ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi gerekçe gösterilip, kendisine verilen sözlerin tutulmaması üzerine Öcalan düğmeye bastı ve süreci hızlandırdı. Sonrası.. yaşadıklarımız.
Bundan sonra ne mi olur?
Kobani’de yaşanacak olası bir katliam sonrası, ateş Türkiye’ye düşebilir. Son bir haftada yaşadığımız olağanüstü durum, yaklaşık 40-50 ilde tekrarlanabilir. Bu kez olaylar bir haftayla sınırlı kalmayacağa benziyor. Örgüt “Barış Süreci” adı altında hem kırsalda hem şehirde tüm yapılanmalarını tamamladı. Güneydoğu’da serhildan adı altında bu kez kamu görevlileri esir alınıp, kamu kurumları işgal edilebilir. Türk bayrakları indirilebilir ve...
Ortaklardan devlet ve onu temsil eden AKP bu olacakların farkında. Büyük ortak Öcalan-HDP ve Kandil ise son bir haftadır Güneydoğu’da hükumetin yaşadığı acziyeti görüp yeni testleri devreye sokacağa benziyor.
Şimdi her zaman olduğu gibi Öcalan isteklerini sıralayacak. AKP hükümeti bunu kabul edecek. Şiddetin dozu bir sonraki Öcalan’ın yeni hamlesine kadar düşecek ve AKP bunu topluma zafer gibi lanse edecek.
Hükümeti kara kara düşündüren ise şu; Kobani’de yaşanacak bir katliam sonrası ortaya çıkacak yangını söndürememe riski. Rüzgârın Öcalan’ı bile dinlememesi. Çünkü Güneydoğu’daki 13 yaşındaki çocuk bile “Barış Süreci” adı altında hükümetin örgüt elinde artık oyuncak hâline geldiğini düşünüyor.
Kandil artık bu yaşananlardan sonra Öcalan’ı koz olarak kullanmayı öğrendi.
Geçmiş olsun barışa inananlar... Geçmiş olsun Türkiye...
Erdoğan’ın “Ey Öcalan, ne istedin de vermedik” mitingine hazırlıklı ol Türkiye.
Yorum Yap