Tam da umutlanmıştım

  • 7.01.2013 00:00

 İlk kez bir umut yazısı yazmak üzere yola çıkmış, boş İstanbul sokaklarında yazacağım yazıya odaklanmıştım. Yollarda birkaç araç dışında kimsecikler yoktu. İstanbul pazar sabahının sessizliğini yaşıyordu. Mecidiyeköy- Havalimanı arasında bu sessizlik içinde yol alırken, aklımda “PKK- İmralı- AK Parti- CHP- barış- umut” kelimeleri uçuşup duruyordu. “Umuda” doğru yol alıyordum. Nedense dikkatimi viyadüklerdeki, üst geçitlerdeki, yol ayrımlarındaki polisler ve ekip araçları çekti.

İstanbul’un “fırtınayla” uyandığı dakikalarda onlar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika yolculuğu öncesi yol güvenliğini almaya çalışıyor, saatler sonra kendisini yolcu etmeye hazırlanıyorlardı...

PKK ve İmralı’yla başlayan “yeni” süreçle ilgili on gündür yaşananları dikkatle izliyorum. Yapılan her açıklamanın satır aralarını okumaya çalışıyorum. Sürecin başladığı ilk günlerde katıldığım televizyon programlarında ve yazdığım bir yazıda “sizleri bilemem ama adına ‘yeni’ denen süreçten umutsuzum” demiştim. Endişemin ve umutsuzluğumun iki nedeni vardı: PKK’nın ve örgütüne destek verenlerin samimiyetsizlikleri, savaş istekleri. Öcalan sonrası konumlarını arttıran liderlerin elde ettikleri güçten kolay kolay vazgeçmeyecekleri. İkinci nedenim ise hükümeti temsil eden iktidarın geçmiş süreçlerde yaptığı büyük hatalardı.


Ayla Akat Ata
 ve Ahmet Türk’ün ziyaretlerini gerçekleştirdikleri dakikalarda kaleme aldığım yazımda “umutsuz” olduğumu söyledim.

Ziyaret sonrası yaşananlar, başta hükümetin, ardından BDP heyetinin yaptığı açıklamalar zihnimde “acaba yanılıyor muyum” sorusunu getirdi. Yanılmayı en çok arzuladığım bu konuda. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleriMHP’nin sessizce süreci izlemesiaydınların “yeni” süreçle ilgili açıklamalarıkatkı vermek üzere biraraya gelmeleri “umudumu” arttırdı.

Ortada bu kez şeffaf olması gerektiği kadar şeffaf, dikkatli ve bir plan dâhilinde yürüyen bir süreç görünümü vardı. Zor olsa da bu kez başaracağız umutları satır aralarından kendini göstermeye başlamıştı.


Nurettin Canikli
’nin BDP hakkında söyledikleri sözler dışında, süreci etkileyecek ciddi bir açıklama yapılmamıştı. Gerçi Canikli’nin sözleri de çok dikkate alınacak türden değildi.

Umudumun en fazla arttığı gün ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kameralar karşısına geçtiği gündü. “AK Parti’ye yeni bir kredi veriyoruz, çözün sorunu” demişti. Yapılan açıklama ilk başta olumsuz gibi görünse de CHP görüşmelerin önemine inanmıştı. Bunu siyasi bir malzeme yapamayacağını anlamıştı. Şeffaf olunması gerektiğine dikkat çekmişti...

İstanbul’un fırtınalı saatlerinde “umuda doğru yol alıp”, yazı yazmak üzere bilgisayarımın başına geçtiğimde, asıl “fırtınanın” İstanbul Atatürk Havalimanı’nda koptuğunu öğrendim. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gabon, Nijer ve Senegal’i kapsayan ziyaretleri öncesinde Atatürk Havalimanı’nda açıklama yapmıştı; Bu yeni başlamış bir süreç değil. Bu konuyla ilgili olayın bizim açımızdan iki ayağı var. Bir devlet ayağıdır, iki siyaset ayağıdır. Ama bunu bilmeyenler, anlamayanlar var. Biz burada bu inceliği koruyarak bir yol takip ediyoruz.”

Başbakan, aynı konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun kredi sözlerine de cevap verdi: “Kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede. Sen nereye kredi vereceksin? Sen krediye muhtaçsın bir defa.”

Erdoğan, teröre bulaşmış olanları bağışlayan bir genel affın asla sözkonusu olmadığını, İmralı için ev hapsi gibi şeylerin uydurulup durduğunu, kendi iktidarları döneminde böyle bir şeyin asla olmayacağını da sözlerine ekledi.


“Umut”
 yazısı yazmak üzere bilgisayarımın karşısına oturmuştum ve okuduğum ilk haber Erdoğan’ın bu açıklamaları oldu. Umudum başlamadan bitiyordu. Zihnimde budan sonra yaşanacaklar belirmeye başladı.

Başbakan’ın bu açıklamasından sonra CHP konuyu bir adım öteye taşıyacak. Altta kalmamak için söylemini sertleştirecek. AK Parti onu takip edecek ve bu kısır tartışma barış umutlarını yok edecek noktada hızla ilerleyecek.

Ardından BDP, Kandil ve Avrupa, söylemini sertleştirecek. Aslında Murat Karayılan ve Zübeyir Aydar sürecin başında yaptıkları açıklamalarla, barış istemediklerini satır aralarında deklare etmişlerdi. Her iki isim de görüşmelerde İmralı’nın önemini vurgulamış ancak “İmralı’nın, önderliğin şartları düzelmeden...” kelimeleriyle barış önüne şartlarını koymuşlardı.

Erdoğan’ın “ev hapsi de yok, genel af da” söyleminin ardından hem Kandil’den hem de Avrupa’dan süreci olumsuz noktaya götürecek yeni açıklama ve eylemler gelebilir. Çünkü kendileri de bunun olmayacağını bilmelerine rağmen, Başbakan’ın bunu bu kadar erken açıklayacağını tahmin etmiyorlardı.


Cin şişeden çıktı.
 Karayılan ve Aydar’dan daha net savaş açıklamaları gelecektir. Kendi tabanlarını etkileme adına BDP de Kandil’in talimatlarını yerine getirmek üzere “mevzideki” yerini alacaktır.

Üzgünüm ama “umuda direksiyon kırdığım yolculukta” vardığım durak burası. Umut pompalayamam. Yanılmayı çok istesem de.

“Barış sanki başka bir bahara kaldı” gibi. Yanlıştan doğru çıkmıyor çünkü.


NOT:
 Bugün Milli Savunma Bakanlığı’nın Balyoz davasıyla ilgili CHP milletvekili Umut Oran’a verdiği cevabı yazacaktım. Bu konuyu daha sonra ele alacağım.


mbaransu@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums