- 14.01.2020 00:00
10.Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler günü nedeniyle tüm gazetecileri kutluyorum. Gazeteci olmak her meslek erbabında olduğu gibi zor iştir. Ancak gazetecilerin ayrı bir özelliği vardır. Kamuoyuna nelerin olup bittiğini haber verenler olduğu için çok önemli görevler üstlenmişlerdir. Basılı yayın olmadan önce ve baskı ortamlarında haberler kulaktan kulağa fısıldanarak söylendiği için fısıltı gazetesi ismi bayağı şöhret kazanmıştı. Gerçi bunların çoğunluğu da yalan yanlış söylentilerdi. Türkiye’de matbaanın geliş tarihi 1727 tarihidir, lakin ilk gazete 1831de yayınlanmıştır. Batıda bu tarih daha da eskidir. Doğru haber veren gazetecilerin başları beladan kurtulmamıştır. Hasan Fehmi’den, Ahmet Samim’e, Abdi İpekci’den, Uğur Mumcu’ya, Metin Göktepe’den, Hrant Dink’e uzanan gazeteci katliamları toplumda büyük travmalar yaratmış, ülkede oluşturulmak istenen kaosun ön habercileriydi. Onları rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Günümüzdeki gazeteciler öyle ‘donanmışlar ki’ hemen hemen her konuda uzman sanki, fidan dikmeden tut, deprem riskine kadar.. Hatta gazeteci depremi tetikler mi? diye soruyor politikacı tetikler diyor, biraz sonra canlı yayına bağlanan deprem uzmanı hayır tetiklemez diyor. Politikacı az önce söylediğini inkar edip, ben tetikler demedim derken, kanallarda mangalda kül bırakmayan gazeteci şebelek ağzını açıp iki laf etmiyor. Hele bir tanesi var ki; etkili haber kanal diye olmadık, yalan, dolan ne varsa kusuyor da kusuyor. PKK’ya teşekkürden tutun da, Türkiye’nin işgalci, emperyalist ve sömürgeci olduğunu açık açık söylemekten kaçınmıyor. Kanal İstanbul için halkı korkutmak için her türlü yalanı söylemekten utanmıyor ve sıkılmıyor. Bizim oralarda bir söz vardır. “Anam ananı nerde görmüş biliyor musun diyen kişiye o da ananın orda ne işi varmış” deyince apışıp kalmış. O hesap sen emperyalist ABD’nin kanalında her gün Türkiye aleyhine haber üret, yorum yap ondan sonra da Türkiye’ye emperyalist diyerek terbiyesizliğine tavan yap. Artık verilen yalan yanlış haberlerin dozu her geçen gün artmakta, çünkü yalan haber ve yorum daha büyük yalana gebedir. Zehirlediğin seyirci yalana doymaz hale gelir, daha çarpıcı ve daha sarsıcı haber ister. Aynı eroine alışmış insan gibi, önce az dozla kafa bulur, zamanla o yetmez hergün dozunu artırmak zorunda kalır. En son altın vuruş denilen en yüksek dozu alınca sonunu hazırlamış olur. Umarım bu gazeteci kılıklı adam altın vuruşa koşar adım gitmekten vazgeçer.
Libya’da ne işimiz var diyenlere; biz Libya’ya asker gönderme kararını almasaydık bu ateşkes sağlanır mıydı?. Libya konusunda Putin’e güvenenlerde hüsrana uğradı ne yazık ki. Aynı tarihte İdlib’de de ateşkes sağlanması da bölgemiz açısından umut verici gelişmeler.
FARUK ÖZLÜ KİM TANAL KİM?
Düzce’nin yetişdirdiği merhum Kemal Demir, Avni Akyol ve ömrü uzun olsun Necmi Hoşver’den sonra sayın Faruk Özlü Düzce bayrağını taşıyacak isimler arasına girmiştir. Bakanlıktan sonra Düzce’nin sorunlarını çözecek kişi olarak seçilmesi ve bir dakika tereddüt etmeden kabul edip seçilerek Düzce’ye sahip çıkmasını takdirle karşılamak gerekir. Buna karşılık hem mecliste, hem de meclis dışında yaptığı şovlarla ve Fetö’nün sözcülüğü ile gündeme gelen kişinin sayın Özlü’ye saldırması beklenen bir davranış. Çünkü Özlü’yü yıpratırsak AK Parti yıpranmış olacak Millet ittifakı buradan pay alacak. İSKİ Genel Müdür yardımcısının da sayın Celal Kasapoğlu’na çemkirmesinin ana nedeni de budur. Düzce’yi seviyoruz diyenlerden bu Md. Yardımcısına söyleyecek bir sözünüz yok mu? Kasapoğlu kendi çıkarı için istese ne ala beyler bayanlar Düzce için bir şeyler istemiş duyuyor musunuz? Düzce için varını yoğunu ortaya koyan çalışan, risk alan, taşın altına elini koyan insanlara sahip çıkalım. Onların yanında, arkasında olalım, bu bizim Düzce’ye borcumuzdur. Kalın Sağlıcakla.
Yorum Yap