- 10.05.2012 00:00
Yıllar evvel Nokta dergisinde çalışırken Dersim Katliamı'nı ilk kez kapak yapan ekibin içindeydim.
Haber için Tunceli'ye gitmiş ve Dersim katliamını yaşayan tanıklarından dinlemiştim. Çok sayıda insanla konuşmuştum ama ikisinin anlattıklarını hiç unutamadım.
Yaşları 70 civarında olan Menez Akkaya ve Hıdır amcanın anlattıkları dehşet vericiydi ve inanılması zor şeylerdi.
Bu yüzden de özellikle Hıdır amcadan dinlediklerimi Nokta'da yazamadım. O yaşadıklarını, tanık olduklarını anlattığı halde ben "Bu kadar da olmaz, inandırıcı değil" diyerek yazamamıştım. Tabii tek neden "inandırıcılık" değildi. 12 Eylül koşullarının çok etkili olduğu 1987 yılından söz ediyorum. O insanların anlattıklarını o koşullarda yazamazdık zaten.
Birkaç gün önce Bugün gazetesinde TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Mehmet Daniş'le Seda Şimşek'in yaptığı söyleşiyi okuyunca içim acıyarak Hıdır amcayı hatırladım. O üzerine düşeni yapmış, gözyaşları içinde yaşadığı dehşeti anlatmış ama ben yazamamıştım.
Yaşlı Hıdır amca sesi titreyerek Elazığ'daki kampta yaşadıklarını şöyle anlatıyordu:
"Ben 8 yaşında falandım o zaman. Askerler çocukları ve kadınları toplayarak Elazığ'a askeri bir alana götürdüler. Etrafımız tel örgülerle çevriliydi. Kadınları bir tarafa çocukları bir tarafa topladılar. Geniş bir binaya sokup herkesin saçını sıfıra vurup, yıkadılar. Dışarı çıktığımda çocuk ve kadınların feryadı birbirine karışmıştı. Kadınların saçları sıfır numaraya vurulduğu için kimse annesini tanıyamıyordu.
Bütün kadınlar çıplak ve saçları sıfır numara olduğu için hepsi birbirine benziyordu.
Annem diye elini tuttuğum kadın başkası çıkıyordu. Çok zor buldum annemi..."
Sanki Steven Spielberg'in yaptığı Polonya'daki Nazi zulmünü anlatan filmi Schindler'in Listesi'nden bir sahne...
Hıdır amcanın anlattığı bu dehşet verici sahneyi yıllar sonra da olsa TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Mehmet Danişdoğruluyor. Daniş, "Belgeler arasında en çok hangisinden etkilendiniz?" sorusuna şu cevabı veriyor:
"Yaşanmış insan hikâyelerinden. Çocuklar, kadınlar... Elazığ'a sürgün kampları kurulmuş. Çocukların saçlarını sıfıra vurdurmuşlar. Filmlerdeki Nazi kamplarına benzer kamplar kurulmaya çalışılmış. Okudukça etkilenmemek mümkün değil. Kayıp çocuklarını arayan aileler..."
Umarım bu yazı yıllar sonra da olsa ve hâlâ yaşıyorsa Hıdır amcadan özür dileme yerine geçer.
"Yeni CHP"de ilk İstanbul savaşı
Pazar günü CHP İstanbul il kongresi yapılacak. Gürsel Tekin'in istifasıyla bir kez daha "yol ayrımı" yaşayan "Yeni CHP" ilginç bir seçimle karşı karşıya...
Bir yanda Kemal Kılıçdaroğlu ve yeni ekibi öte yanda eski bütün muhalif güçler.
Görünürde kimsenin genel başkanla bir sorunu olmasa da İstanbul seçimlerinin alınması veya kaybedilmesi CHP'deki güç savaşının kimden yana kayacağını da gösterecek.
Durum bu açıdan kritik... Mevcut il başkanı Oğuz Kaan Salıcı karşısında başta Baykal ekibi ve Gürsel Tekin olmak üzere bütün muhalifler bir araya geldi ve Ali Özcan etrafında birleşti.
Ali Özcan, 1992 yılında da SHP İstanbul İl Başkanıydı. Tam 20 yıl sonra "Yeni CHP"nin eski bir isimle yoluna devam etmesi biraz garip bulunsa da muhalefetin tek adayda birleşmesi İstanbul seçimlerini zora sokacak görünüyor. Kulislerde 600 delegeden 360-400'ünün Oğuz Kaan Salıcı'yı destekleyeceği konuşuluyor ama"çarşaf liste"nin bu hesabı bozması da sürpriz olmayacak.
Yorum Yap