- 27.04.2012 00:00
Başbakan Erdoğan son grup toplantısında CHP lideri Kılıçdaroğlu ve "kılavuzu" diye nitelediği eski Cumhurbaşkanı Demirel'i çok sert eleştirdi.
Başbakan Erdoğan, cami polemiği üzerinden sözü Demirel'e getirerek şöyle diyordu: "Sayın Kılıçdaroğlu'nun yol arkadaşlığı yaptığı, 28 Şubat'ın özenle dışında tutulmasını istediği bu zat, CHP'nin camileri kapattığını 1966'da ileri sürüyor. Bu zat, şapkasını kaptırmaz ama 12 Haziran seçimlerinde 'al takke ver külah' yapmaktan kaçınmamaktadır. Ya Sayın Kılıçdaroğlu, bizden dinlemene gerek yok, sen o yol arkadaşına git, eğer,'dün dündür, bugün bugündür' demezse, sana CHP zulmünü, kapanan camileri gayet tafsilatlı anlatacaktır."
Bu sözler bana Demirel'in 60 darbesinden sonra "nurlu ufuklara" açıldığı yılları hatırlattı. 1965'te Adalet Partisi'nin başına geçen Demirel'i daha çok darbeler karşısında sessizliği ve siyasi polemik ustalığıyla tanıdık. Bu ülkede "şapkasını alıp giden" siyasetçi deyimine mazhar olması boşuna değildi. Daha önce de yazdım, alın 1966'nın 5 Haziran'ında yaptığı konuşmayı...
Nuray Mert'in "Merkez Sağın Kısa tarihi" isimli kitabında bakın Demirel, 27 Mayıs 1960 darbesi için ne diyor: "27 Mayıs'ı hiçbir şahsa, zümreye, hiçbir sınıfa karşı olmayan birleştirici bir hareket olarak kabul etmek gerekiyor."
Sanıyorum bu yüzden 12 Mart 1971'de askerlerin muhtırası Meclis'te okunurkenDemirel, sessiz kalacak ve şapkasını alıp gidecekti. Askerler karşısında ne kadar suskunsa, siviller karşısında da o kadar aslan kesiliyordu. Hiç sözünü esirgemez, bugün "kılavuzluk ettiği" CHP'yi o zamanlar darbecilikle suçlardı.
İşte 1972'de bir demeci: "CHP geçmişte kendisini daima belirli seçkinci'kurumlarla' bir tutmuştur. O kurumların sırtından yükselmiştir. Bunlar arasında ordu, mahkemeler, devlet kuruluşları, üniversiteler ve entelijensiya tabakası vardır."
Demirel'in bu sözleri 28 Şubat süreci ve 27 Nisan e-Muhtırası dönemindeki Deniz Baykal CHP'sini hatırlatmıyor mu?
Yani anlayacağınız Demirel sadece camiler konusunda değil, darbeler konusunda da bugünkü yol arkadaşı CHP'ye az saldırmadı. İlginçtir, 1965 sonrası AP'nin başındaki Demirel'le CHP ilişkisi neredeyse bugünkü AK Parti ile CHP ilişkisine benziyor. CHP, Demirel'e "nurlu ufuklara giden" ve "irticacı" siyasetçi gözüyle bakarken, Demirel de CHP'ye statükocu ve darbeci gözüyle bakıyordu.
Eski Cumhurbaşkanı Demirel bugün 90 yaşına dayandı. Ömrünün 45 yılı siyasetle iç içe geçti. Geride siyaseten ne bıraktı derseniz, barajlar dönemi hariç, "dün dündür bugün bugündür" o kadar.
Anayasso
Siyasi partiler arasındaki gerginlik kaygı yaratsa da şu gerçeği artık biliyoruz; Türkiye toplumu yeni bir anayasa yapmakta kararlı.
Eski kitapları karıştırırken, elime Mimar Ziya Payzın'ın "27 Mayıs 1969'dan 12 Eylül 1980'e Geçiş" isimli kitabı geçti. Son sayfasında, sanıyorum 60'ların sonuyla 70'lerin başında meşhur olan Şemsi Belli'nin ünlü şiirini gördüm: Anayasso...
Şiir, Ankara'yla Anadolu arasındaki kopukluğun siyaseten çok tartışıldığı o acı ve yoksul yılları yerel Türkçeyle bize anlatıyor:
Ben fakiro, ben hakiro
Dohtor, ilaç, çarşı, bazar, tam takiro/ Gurban olam, bu ne iştir hoyy babooov
***
Yerin, yurdun, adresin bilmirem/
Angara'da Anayasso
Ellerinden öpiy Hasso/ Yap bize de iltimasso
Bu işin mümkini yoh mi hoooy babooov.....
Ankara'da anayasa vardı ama halkın değildi. 40 yıl sonra nihayet halk kendi anayasasını yapacak noktaya geldi. Herkesin kendini özgür hissedeceği, sivil bir anayasa yapmayı başarmak zorundayız.
Yorum Yap