- 12.04.2012 00:00
Suriye'de sona yaklaşılıyor. Beşar Esad binlerce insanın kanını döktüğü gibi, şimdi nereye savrulacağı bilinmeyen bir savaşın eşiğine getirdi ülkesini.
Arap Baharı'nın dalga dalga bu noktaya geleceği biliniyordu. Yenidünya artık diktatörlükleri taşıyamıyor, taşımıyor. Bu kaçınılmaz bir durum. Bu nedenle yeniçağın belki de en ayırt edici özelliği meşru çizgide kalmak.
İster devlet olsun ister eli silahlı örgüt, meşruiyet çizgisinin dışındaysa yıkılmaya, yok olmaya mahkûm. Suriye şimdi bunu yaşıyor. Mısır'da, Tunus'ta Libya'da olduğu gibi... Diktatörlükler yıkılıyor. Yerine ne kurulacağı bilinmese de gerçek bu...
Suriye'de olanlara bakın... Aylardır dünya Suriye yönetimine çözüm üretmesini öneriyor. Peki, o diktatör ne yapıyor? Dünyanın gözü önünde halkını katlediyor. Bosna'yı hatırlayın... Batı'nın gözleri önünde 3 yıl içinde 250 bin insan öldürüldü. Müslüman coğrafya ayakta "Katliamı durdurun" diye feryat ediyordu. Dünya kamuoyu da devreye girince ABD ve Batı mecburen olaya el koydu ve katliama son verildi.
Şimdi komşumuz Suriye'de benzer bir katliam yaşanıyor. 10 bini aşkın insan öldürüldü, 50-60 bin kayıptan söz ediliyor. Bu vahşete bırakın dünyayı, komşu olarak ne diyeceğiz? Sessiz mi kalacağız? Dünya Bosna'ya Balkanlar'a nasıl ilgisiz kalmadıysa Ortadoğu'da olup bitenlere de ilgisiz kalamaz.
Eski dünya yok artık. Çok değil, 5 yıl önce Şam sokaklarını gezdiğimizde "korku devleti"ne rağmen insanların yüzünde "değişime" dair umudun izleri vardı. Sokaktaki insanlar o despotik yapı içinde bile umutla Esad'ın babasından aldığı diktatörlüğü reformlarla dönüştüreceğine inanıyorlardı. Türkiye de benzer bir beklenti içindeydi.
Ama olmadı... İktidar körleşmesi Suriye'de değişime izin vermedi ve kan dökerek ayakta kalmayı seçti. Deneyimli bir siyasetçi Suriye gerçeğinden hareket ederek şöyle genel bir değerlendirme yapıyor:
"Bu çağda meşruiyet çizgisinden çıkan ister ülke ister örgüt olsun av olmaya mahkûmdur."
Beşar Esad kendi ülkesini av konumuna düşürdü. Aynı şey adı ne olursa olsun örgütler için de geçerli. Meşruiyet çizgisini bir tarafa itip, elindeki silahla halkına özgürlük vaat edenler bu küresel çağda daha güçlü olanların oyuncağı olmaktan öteye geçemezler.
Tunus'ta, Mısır'ın Tahrir meydanında 20-30 yıllık diktatörlerin tek kurşun atılmadan yıkıldığı bir çağın içindeyiz. Bu gerçeği eski dünyanın statükocu devletleri görmediği için kan döküyorlar. Suriye'de kan döken Esad diktatörlüğü bu yüzden yalnızlığa mahkûm. Rusya ve Çin'in de desteği uzun sürmeyecek görünüyor. Hamas ve Hizbullah gibi örgütler bile rota değiştirdi.
Umarız daha fazla kan dökülmeden Suriye'deki Baas diktatörlüğü yıkılır.
CHP'den tutuklu gazeteciler için girişim
Birkaç gün önce Suriye'de tutuklu gazeteci arkadaşlarımız Adem Özköse veHamit Coşkun için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile SP Genel BaşkanıMustafa Kamalak'ın devreye girmesi gerektiğini belirten bir yazı yazmıştım. O yazıya CHP'den cevap geldi.
CHP Basın Danışmanı deneyimli gazeteci Baki Özilhan, Kılıçdaroğlu'nun iki gazetecinin durumuyla yakından ilgilendiğini ve açıklama yaptığını belirttikten sonra Kılıçdaroğlu'nun şu sözlerini iletiyor:
"İki gazeteci arkadaşımızla ilgili olarak Türkiye'deki Suriye Maslahatgüzarıyla Sayın Loğoğlu görüştü. İki ayrı görüşme yaptık. İki gazetecinin serbest bırakılması için özel çağrımız oldu. Bir çalışma yapıp bize döneceklerini söylediler. Bekliyoruz."
Kılıçdaroğlu'nun bu girişimleri elbette önemli ama keşke daha fazla beklemeyecek bir formül bulunsa...
Yorum Yap