- 19.02.2012 00:00
MİT-Polis kavgası, Uludere katliamı, futbol dünyasını sarsan Şike dosyası, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanması, ihale kurumuna yönelik yolsuzluk operasyonları, arka arkaya sıralayınca insanın nefesi kesiliyor.
Çok yoğun bir gündem içindeyiz. Üstelik bunlar sadece son birkaç ayda yaşadıklarımız. Cumhurbaşkanlığı seçiminden, iktidar muhalefet ilişkisine kadar, her alanda derin tartışmalar ve gerilim var.
Çevremdeki birçok insan yakınıyor:
"Belki siz gazetecilerin işine yarıyor ama biz yorulduk. Gerilim, tartışma, şok gelişmeler birbirini izliyor. Daha sakin bir ülke olamaz mıyız?"
Toplumun böyle bir beklentisinin olması kadar haklı bir şey olamaz. Bu beklentiyi gerçekleştirmek zor olabilir ama bunun için de bir yerden başlamak gerekiyor.
Bu "şeffaflık" olabilir.
Her konuda topluma hesap vermeyi, olup bitenleri anlatmayı denersek çözüme giden yolu da açmış oluruz.
Yeni Türkiye'nin kurumsallaşması ve kurumlarını da evrensel adalet, hukuk ve çağdaşlık temeli üzerine inşa etmesi gerekiyor.
Birkaç gündür elimde Türkiye Şeffaflık Derneği'nin yayın hayatına soktuğu"Şeffaf Gündem" dergisi var.
Kapak konusu da Futbolda şeffaflık... Futbolda şeffaflık bizdeki şike davası nedeniyle gündemimizde ama sadece bize ait bir sorun da değil. Derginin içinde Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün bir raporu da yer alıyor: "Temiz Eller: FIFA'da Şeffaflığın ve Hesap Verebilirliğin İnşası..."
Raporun sonuç kısmında yer alan şu satırlar, futbol gibi şeffaflığın da kurumlarda evrensel bir kıstas olması gerektiğini öneriyor.
"Tarih boyunca, futbol yönetim kurumlarının çalışmaları anlaşılmaz olmuştur. Ancak, dünyanın dört bir yanında yediden yetmişe insanlar eski iş anlayışına artık bir son verilmesini ve güce sahip olanlardan hesap sorma hakkını istiyorlar. Eğer FIFA yeniden güven kazanmak istiyorsa, şeffaflığı benimsemelidir."
Şeffaf ve açık parlamento: Bundestag
Dergide Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan, "Mimaride şeffaflık" başlığı altında Almanya'nın parlamento binası Bundestag'ı yazmış. Birkaç yıl önce gittiğimde gördüğüm parlamento binasını yılda 3 milyon kişi ziyaret ediyor. Onlar sadece binanın çevreci mimarisini değil, parlamentonun yeni demokrasideki yerini merak ettikleri için gidiyorlar. Bir anlamda şeffaf demokrasiyi...
Çevre dostu binalar yapmakla ünlü Mimar Norman Foster, eskiyle yeniyi cam kubbe ekseninde buluştururken, eski sistemin aksine halkın, hükümetin üzerinde olduğunu bilinçli bir sembol olarak kullanıyor.
Bu nedenle Alman Parlamentosu Bundestag, parlamenter demokraside şeffaflığın ve açıklığın simgesi olarak biliniyor.
İşte Türkiye'nin bu düzeyde bir açıklığa ihtiyacı var. Hem kendi halkı için hem rol model olacağı bölge ülkeleri için...
Belki o zaman Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin şu eleştirisi de ortadan kalkmış olur.
"Uluslararası temizlik ve şeffaflık anketlerinde her ülkeye 10 üzerinden not verilir. İslâm ülkeleri içinde 5 veya 5'in üzerinde not alanı yoktur. Yani İslâm ülkeleri bu konuda sınıfta kalmışlardır."
Yorum Yap