- 24.12.2015 00:00
Türkiye'nin son 65 yıllık demokrasi mücadelesinin abide isimlerinden biri hiç kuşkusuzAdnan Menderes'ti. 1960 darbecilerinin onu idam etmeleri sonra da itibarsızlaştırmaları bu gerçeği değiştirmedi.
Türkiye toplumu, ne ilk nefes aldığı 14 Mayıs 1950'yi ne de Menderes adını ve ailesini unuttu. O ailenin önemli isimlerinden biri de, son dönem siyasetinde "sağduyu"yu temsil eden rahmetli Aydın Menderes'ti.
Dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul'daki dostlarıyla buluşarak Aydın Menderes'i 4'üncü ölüm yıldönümünde mezarı başında andı. Buluşmada, Menderes'in eşi Ümran Menderes ve AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık'la birlikte çok sayıda siyasetçi, işadamı ve gazeteci de vardı.
Bakan Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın selam, muhabbet ve taziyelerini ilerek başladığı konuşmasında Aydın Menderes'i "Kıymetli bir bilge adam" olarak niteliyor ve şöyle diyordu: "Bir insan sadece yaşarken değil, öldükten sonra da fikriyle, bıraktıklarıyla insanları etkilemeye devam ediyorsa o kıymetli bir insandır. Rahmetli Menderes, bazen hayatın bize neler sunduğunu, bazen bu topraklarda kaydedilen bin yıllık hassasiyetlerin nasıl oluştuğunu, değerlerimizin, inancımızın, felsefemizin neyi ifade ettiğini, bizi neye yönlendirdiğini gösteren ve bize kendimizi hatırlatan fikir istasyonlardan biriydi. Bir bilge adamdı. Onu rahmetli anıyorum."
Törene katılan Milletvekili Kocabıyık ise Aydın Menderes'in nüktedan yanına dikkat çekerek şöyle diyordu: "Aydın bey iyi bir fikir adamı ve siyasetçi olduğu kadar siyasete mizah katmayı da bilen bir insandı. Belki de siyasetimizdeki son mizahı o yapmıştı. Hatırlarsınız, DYP'nin iktidara geldiği 1991 seçimlerinden sonra Meclis'te bir çiğ köfte olayı yaşandı. Bazı milletvekilleri çiğ köfte yapıp iyi olduğunu göstermek için de çiğ köfteyi meclisin tavanına fırlatmıştı. Bunu eleştirenler oldu ama Aydın Bey'in yorumu muhteşemdi. 'Eskiden Meclis'i asker kapatırdı, artık zabıta kapatacak. İzinsiz köfte yapıldığı için..."
Bu bir devrin kapandığının işaretiydi.
İstanbul Emniyeti'ndeki değişim
Türkiye'nin şu sıralarda en önemli meselesi hiç kuşkusuz iç ve dış güvenlik. İçeride PKK, dışarıda DAEŞ ve arkasındaki güçler, Türkiye'yi terörle hizaya getirmek istiyor. Başarısız olduklarının en güzel kanıtı, Kürtlerin özyönetim ilan edilen şehirleri terk etmesi.
Tabii bu noktaya kolay gelinmedi, bunda siyasi kararlılık kadar içindeki her türlü "paralel" engele rağmen, güvenlik güçlerinin hassas mücadelesinin katkısı var. Bu başarıyı gölgelemek için şimdi terörü büyük şehirlere taşımak istiyorlar. Onlara karşı da başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizde inanılmaz bir mücadele sürüyor.
Bu mücadeleyle nasıl büyük yıkımların engellendiği ileride ortaya çıkacak. Şimdi İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 1 Ekim'de uygulamaya başladığı küçük ama önemli bir uygulamadan söz edeceğim. Bir ara özellikle İstanbul'un büyük caddelerinde çok şikâyet edilen dilenciler ya da peçede satan ve çoğu Suriyeli olan çocuklar vardı. Şimdi farkında mısınız bilmiyorum ama o insanlar pek yok. Nedeni İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın yürüttüğü çok yönlü önleyici çalışma.
Şu ana kadar 5200'ü yetişkin, 1156 çocuk hakkında işlem yapıldı. Bunlar içinde Suriyeli sayısı ise 3685. Yasal işlem yapılan Suriyeliler Pendik ve şehir dışındaki kamplara gönderildi. Bu mücadele de hassas ve suçu önleyici bir mantıkla yürütüldü.
Siyasete de, kurumlara da müdahale edilmediğinde iyi şeyler yapılıyor.
Yorum Yap