- 11.09.2014 00:00
Uzun bir süredir toplumun en dinamik kesimi olan askerlik çağını geçmiş gençlerin dile getirdiği önemli bir talep var; bedelli askerlik...
Talep sahipleri ağırlıkla ya kendi işini kuran ya da özel sektörde veya kamuda mesleğinin en kritik aşamasında olan insanlar...
Ara verdiklerinde sadece kendileri değil, aileleri de zorda kalacak bu insanların. Bu yüzden çare bulunması gereken toplumsal bir sorun.
Sorunla ilgilenenler 800 bini aşan devasa bir kitleden söz ediyor. Aileleriyle birlikte çok daha geniş bir toplum kesiminden söz ediyoruz.
Devreye GBT meselesi de girince insanlar sıkışmış bir hayata mahkum oldu. Siyasetin bu sıkışmışlığa ilgisiz kalması mümkün değildi.
Nihayet bu çözümün gerekliliğini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olarak son konuşmasında açıkça ortaya koydu:
"Bunu hiç sıkıştırmayalım. Şu seçimleri bir atlatalım. Biz bu noktada atılması gereken ne adım varsa atarız. Atacağız. Biz bedelli askerlik bekleyen kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıyı biliyoruz. Bunları aşmaları için de gerekenler yapılarak Genelkurmayımızla bu konuyu görüşüp ne adım atılacaksa bunu gerçekleştiririz."
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da umut verici açıklamalar yaptı. 30 Mart ve 19 Ağustos seçimleri atlatıldığına göre artık sıranın bedelli yasasına geldiği çok açık. Bu konuda, Meclis'te grubu bulunan AK Parti, CHP ve HDP'den de ciddi destek var. Bu tabloyla Ankara kulislerinde konuşulanları bir arada düşününce "bedelli yasası"nın daha fazla gecikmemesi gerekiyor.
Bu konuyla ilgili farklı hassasiyetlerin olduğu biliniyor. Ama bu gerçek Türkiye'nin askerlik meselesini tartışmayacağı anlamına gelmez.
Sadece bedelli değil, askerlik meselesinin yeniden ele alınması ve tartışılması gerekiyor.
"Yeni Türkiye" hedefi de bunu zorunlu kılıyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümetinin programında, "Yeni Türkiye" için, ikinci sıçrama, kurumsallaşma ve restorasyon hedefi var... Bütün kurumlar değişirken, ordunun bu değişimin dışında kalması düşünülemez. Bu açıdan bedelli geçici bir çözüm, daha kalıcı ve ilk adımları atılan profesyonelleşmeye giden bir çözüme ihtiyaç var.
"Beyaz CHP"li olmanın rahatlığı
CHP kurultayında Muharrem İnce, adaylığıyla CHP siyasetinde bir değişim önermedi ama farklı bir değişime giden yolu açtı...
Artık CHP'de de herkes kendisi olabilecek gibi... Bunun en çarpıcı örneği de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk kez "Ben Dersimli Kemal'im" demesi...
Bu çıkışla Kılıçdaroğlu Kürt oylarını garanti etti ama vesile olan da Muharrem İnce'ydi.
Çünkü CHP'de başta Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok siyasi aktör etnik kimliğini hep ikinci plana itmek zorunda hissediyordu.
Adı konmasa da bir yanda "Beyaz" CHP'liler öte yanda "Siyah" CHP'liler vardı...
"Siyah" yani CHP'nin ötekileştirdiği kesimlerden gelenler, Kürt meselesi gibi kritik konularda ortaya net bir politika koymaktan hep kaçındı. Hatta "Kürt olmasaydım neler yapardım" diyenleri bile vardı.
Önceki gün CNNTürk'te CHP adına katılan yeni Parti Meclisi üyeleri konuşuyordu. Konu çözüm sürecine gelince orada bulunanların dolambaçlı cevaplarına karşın, Bülent Tezcan'ın şu net duruşu çarpıcıydı:
"Çözüm süreci önemli bir fırsattır. Bir tek şartımız var, şiddet olmayacak. İster özerklik istesinler, isterse ayrılığı savunsunlar hatta ayrı devlet bile isteyebilirler ama şiddet olmayacak..."
Tezcan'ın bu sözleri sadece CHP'li Kürt aktörler için değil, CHP için de yeni bir yaklaşım. Geri adım atılmazsa bu yaklaşım çözüm sürecini daha da derinleştirir.
Yorum Yap