- 3.08.2014 00:00
Kamuoyu yoklamaları 10 Ağustos'ta ne olacağına ilişkin ipuçları veriyor ama asıl önemli olan sokaklar... Sokakların işareti daha önemli... Son bir haftayı biraz tatil biraz da iş nedeniyle İstanbul- Bodrum-Diyarbakır hattında geçirdim. İnanılmaz bir hareketlilik var. Uçaklar, feribotlar, otobüsler tıklım tıklım. Otellerde de yer yok.
Bu Türkiye şimdi ilk kez bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyor. İstanbul-Bursa-Balıkesirİzmir ve Bodrum hattı, "Batı Yakası"nda nasıl bir ruh hali olduğunu göstermeye yetiyor.
Yol boyu, her ile giriş ve çıkışta sadece Başbakan Erdoğan'ın "Milli İrade Milli Güç" benzeri afişleri dikkat çekiyor. Başka bir adayın çalışmasına ilişkin pek işaret yok.
Şehir içlerinde yer yer Ekmeleddin İhsanoğlu ismi göze çarpıyor ama o da çok etkili değil. Bodrum gibi tatil beldelerinde ise seçim havasından eser yok. Sadece akşamları kurulan masalarda durum farklı. O masalarda her şey konuşuluyor ama CHP'ye oy veren laik kesimdeki öfke inanılmaz. Tabii bu kez öfkenin adresi sadece AK Parti değil, "Çatı Adayı" nedeniyle CHP de topun ağzında...
CHP, siyaset üretmeyen, sadece reaksiyon veren bir parti olarak kendisine oy veren kitleyle arasını açıyor. O kitle de kendini ifade edecek bir parti bulamadığı için öfkeli bir kalabalığa dönüşüyor ve yalnızlaşıyor. Belki de bu yüzden, İzmir ve Bodrum gibi kıyılarda HDP adayı Selahattin Demirtaş'a ilgi fazla. Oya dönüşür mü bilemem ama bir sempati var.
Oyunu Bodrum'da kullanmak için adres değişikliği yapan bir CHP'li şöyle diyor: "Burada 20 aile var. Hepsi oyunu kullanmak için adres değişikliği yaptı. Ama heyecan yok, içimizden gelmiyor. Adam hedef koymuş, 2023, 2053 diyor. Sen ne diyorsun? Hiçbir şey... CHP, Demirtaş kadar bile bizi etkilemiyor."
Kıyılarda öfke ve kafa karışıklığı hiç hayra alamet değil. CHP, kitlesindeki bu "tehlikeli" gidişi görmek zorunda... Bunun sorumlusu da AK Parti değil, bizzat alternatif sunmayan CHP ve ona destek veren aydınlardır.
Dindarı ötekileştiren, Kürdü inkar eden, Alevi'yi, azınlıkları yok sayan geçmişin özeleştirisi yapılmadan bu öfkeden kurtulmaları mümkün görünmüyor.
Türkiye'nin Batı Yakası, kendisini değiştirecek, öfkesini dindirecek bir parti arıyor.
Türkiye'de Siyasal Muhalefet
Söz muhalefet eksikliğinden açılınca Türkiye'nin 150 yıllık tarihine bakmakta yarar var. Tatilde o tarihin 100 yıllık bölümünü anlatan bir kitap okudum. Ekrem Okutan, "Türkiye'de Siyasal Muhalefet" isimli kitabıyla, bizi, Genç Osmanlılar'dan, Jön Türklere, Osmanlı Ahrar Fırkası'dan, Tek Parti dönemine, DP'den 1960'larda çeşitlenen siyasal muhalefete uzanan bir tarih gezisine çıkartıyor.
Okutan, kitabına biraz da bugüne atıf yapan bir tespitle başlıyor:"Yakın tarihimizle bir asırlık tarihimiz kıyaslandığında görülecektir ki Türk usulü muhalefet hiç değişmemiştir." "Türk usulü" muhalefetin 100 yıllık serüvenini okurken, Ahmet Taner Kışlalı'nın şu tespitinin de altını çiziyor: "Her siyasal sistem, aynı zamanda çatışmayı ve uzlaşmayı içerir. Her uzlaşma mutlaka bir çatışmanın ürünü olduğu gibi her çatışma da çok katı ve acımasız bir görünüm altında olsa bile mutlaka gelecekteki uzlaşmanın tohumlarını taşır..."
Yorum Yap