- 2.05.2014 00:00
17 Aralık darbesiyle siyasetin yeniden şekilleneceği bir döneme girdiğimiz çok açık.
Siyasetteki altüst oluş nedeniyle ilginç ittifaklara, birbiriyle uyuşmayanların birlikteliklerine tanık oluyoruz.
30 Mart seçim sonuçları bu yeni dönemin ürünü... Son 12 yıl, AK Parti- cemaatler (başta Gülen Cemaati) ve sol liberal ittifakı üzerine inşa edildi. Karşısında ise CHP -MHP aksı, asker -sivil bürokrasi ve silahlı Kürt hareketi vardı. PKK 2013 başına kadar her kritik dönemde şiddeti artırarak bu sürece destek verdi.
Şimdi ise bambaşka bir siyasi tablo var: Bir tarafta, AK Parti'de temsil edilen Gülen cemaati dışındaki cemaatlerin de içinde yer aldığı muhafazakârlar, liberal demokratlar ve çözüm süreci nedeniyle siyasi Kürt hareketi var.
İlginçtir bu ittifaka Kemalistlerin bir kesimi de sıcak bakıyor. Karşısında ise bugüne kadar bir araya gelmelerine ihtimal verilmeyen siyasi güçler var.
Ana aksını CHP -MHP, İstanbul sermayesi ve bürokratik güçler oluşturuyor. Bu ittifaka dindar kesim üzerinde sörf yapan Gülen Cemaati elitleri, sol liberal aydınlar ve Haşim Kılıç gibi "bürokratik" aktörler de katıldı.
Burada dikkat çeken şey, muhafazakâr ve Kemalist siyasi çevreler içinde ciddi bir kırılmanın yaşanması. AK Parti -Gülen cemaati arasındaki kopuşun bir benzerini CHP tabanıyla ve Kemalist çevrelerle yaşıyor. Henüz netleşmiş değil ama bu bölünme büyük olasılıkla "demokratik devlet"le, "bürokratik devlet" talebi arasında sürüyor.
Bu altüst oluşta doğal ilişkiler kadar siyasi mühendisliğin de katkısı var. Toplumla dinamik ilişkisi süren AK Parti bu altüst oluşta siyasetin doğal akışı gereği yeni bir pozisyon alıyor. Aslında AK Parti uzun süredir Yeni Türkiye'nin üzerine oturacağı yeni bir siyaset arayışı içinde.
Gelgitler yaşansa da artık siyasetin "açık toplum dinamikleri"yle "demokrasi ve hukuk" üzerinden yürütüleceği yeni bir dönemi başlatmak istiyor. Siyasetin, tüm vesayetlerden kurtulacağı ve daha güçlü hale geleceği yeni bir dönem.
Bu dönemin toplumsal dinamikleri de farklı değil; Dindarlar, Kemalistler ve Kürtler. Ama bu kez yerli ve sivil kesimleri buluşuyor. Başbakan Erdoğan, "Bu süreç yeni Türkiye'nin istiklal mücadelesi sürecidir" diyerek yeni Türkiye'nin bu üç dinamiğin sivilleşen kanatları üzerinde yükseleceğinin işaretini veriyor.
Son dönemde CHP ve MHP'den umudunu kesip onların toplumsal tabanlarına seslenmesinin nedeni bu. Önümüzdeki günlerde özellikle Kemalist toplumsal tabana yeni mesajlar vermesi hiç de şaşırtıcı olmayacak.
Çerkes Demokrat Parti
Türkiye'de normalleşme arttıkça siyasetin alanı da genişliyor.
Çözüm süreciyle başlayan "sorunları siyasetle çözme yaklaşımı" farklı etnik ve toplumsal kesimleri de harekete geçiriyor.
Ermeni meselesinde 100 yıllık tabuyu yıkan taziye adımıyla bu daha da güçleniyor.
Henüz o dönemin başındayız ama demokrasi içinde çok renkli ve çeşitli bir Türkiye'ye doğru gidiyoruz. Farklı toplumsal kesimler, siyasette var olmak için çaba harcıyor. Bu açıdan sessiz sedasız önemli adımlar atılıyor. Örneğin adında "Kürdistan" olan Demokrat Parti geliyor, Çerkezler parti kuruyor.
Türkiyeli Çerkeslerin partileşmesi ilginç. Uzun süredir sivil toplum örgütleri çerçevesinde varlık mücadelesi veren Cerkesler, şimdi bu çabayı siyaset alanına taşıyor. Yakında çoğulcu Çerkes Demokrat Partisi'yle tanışabiliriz.
Etnik kimlikler üzerinden siyasetin çeşitlenmesine kaygıyla bakanlar olabilir ama asıl kaygı verici olan etnik kimlikleri bastırmak.
"Ortak vatan" Türkiye bunu aşma sancısı yaşıyor
Yorum Yap