- 18.01.2014 00:00
Yerel seçimlere gidiyoruz ama ortada bir seçim havası yok.
Nasıl olsun ki, ülke devleti içerden kuşatan bir yapının akıl almaz operasyonlarıyla uğraşıyor.
Amaç da belli, seçimleri etkilemek.
Aslında eski sistemin aktörleri neredeyse her önemli seçim öncesi benzer tuzakları kurdu, uğraştı ama başaramadı.
Şimdi son bir atak yapılıyor.
Yargı-polis eksenli bu atakla siyasetteki "mühendislik" çabaları arasında da ciddi bir paralellik var.
Operasyon hükümeti zorlayacak, oylar da CHP'ye akacak...
CHP- cemaat flörtü, CHPcemaat-
İstanbul sermayesi ilişkileri bu eski siyasi aklın bir ürünü... Bu ilişki artık gizlenecek, saklanacak durumda da değil.
Ortada dizayn edilmiş, CHP etrafında kümelenen bir muhalefet fotoğrafı var. Buna şimdilerde başka bir kulvardan BBP de ekleniyor.
CHP'deki mühendisliği hem ülke genelinde hem de İstanbul özelindeki belediye başkanı adaylarında görmek mümkün.
Sadece büyükşehirler değil, il ilçe adayları da aynı. Alın CHP'nin açıklanan İstanbul'daki 20 ilçe adayını... Büyük oranda Hüsamettin Özkan- Mustafa Sarıgül imzası taşıyor. Sanki 1999'daki cemaate de sempatik gelecek bir profil var.
Sol ve CHP geleneğinden gelen Özgen Nama, Hızır Yılmaz gibi birkaç isim dışındakiler ağırlıkla böyle. CHP, 13'ü elinde olan, 6'sı da bekletilen ilçe adaylarını açıkladığında bu fotoğraf net ortaya çıkacak ama bu aday tablosuyla CHP'nin iş zor görünüyor.
Cemaat, uzun yıllardır oluşturduğu "sivil" imaja karşın, nasıl siyasete bodoslama girerek intihara sürüklendiyse, CHP'yi de benzer bir son bekliyor.
Toplumun beklentilerine cevap verecek siyaset üretmeden, ortaya projeler koymadan sadece "siyaset mühendisliği" yaparak "toplama" adaylarla seçim kazanmak dün mümkün olmadığı gibi bugün de olmayacak. Olası bir hayal kırıklığı kimseyi şaşırtmasın.
Baykal ve Kılıçdaroğlu'na birer soru
Önceki gün eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bir televizyona konuştu.
Uzun uzun son operasyonları değerlendirdi ve ne yapılması gerektiğini söyledi. Daha önce de yazdığım için sabırla seçilmişlere sahip çıkıp çıkmayacağını bekledim.
Ama ne mümkün... Arada bir komplodan, hatta kendisine düzenlenen kirli kaset operasyonundan söz etti ama geldiği nokta farklı söylüyormuş gibi yapmasına rağmen Kılıçdaroğlu'ndan farklı değildi.
Bu yüzden devreye girmesi karşılık bulmadı.
Bulmadı çünkü Baykal da operasyonu yaptıran paralel yapı tehlikesini ciddiye almadı ve hükümeti suçladı. Yani seçilmişlere kurulan komployu görmezlikten geldi.
O daha çok, seçimlere üç ay kala yapılan ve arkası da gelen operasyonlarda yolsuzluk boyutunu "Çok etkileyici, görmezlikten gelinemeyecek olan, ciddi muazzam bir olay" olarak niteleyip öne çıkardı. Yani Baykal, kendi deyimiyle operasyonun sızmaması gereken içeriğini önemsedi. Peki, Sayın Baykal, sizi CHP Genel Başkanlığı'ndan eden kirli tezgâh kasetinin, komplo boyutu mu önemliydi yoksa içeriği mi? Toplumun ezici çoğunluğu her iki olayda komplo olduğuna inanıyor.
Bir soru da Kemal Kılıçdaroğlu'na...
17 Aralık operasyonuyla ortalığa saçılan ayakkabı kutuları, para sayma makineleri üzerinden yaptığınız hırsızlık eleştirilerinin bir benzerini neden Fethullah Gülen'in internete düşen konuşmalarıyla ilgili yapmadınız?
O konuşmalarda ortaya çıkan, bir dini cemaat liderinin Koç Grubu'na ait Tüpraş denetimleriyle ilgili bilgi vermesi, BDDK'da köstebeklerinin olması sizce normal mi?
Yorum Yap