- 12.01.2014 00:00
Siyasette de, medyada da yeni ittifaklar, yeni pozisyonlar oluşuyor. Bunu polis-yargı eksenli 17-25 Aralık operasyonları ortaya çıkardı.
Bir süredir Ergenekon ve Balyoz davasında yargılananların yakınları televizyonlarda konuşuyor.
Çok çarpıcı tespit yapanlar var. Onlardan biri Avukat Selim Yavuz... Babası Ahmet Yavuz Balyoz davasından tutuklu olan Yavuz, en son çıktığımız NTV'deki Yakın Plan programında şöyle diyordu:
"Yolsuzluğun üzerine gidilmeli ama bu operasyonun asıl hedefinin Başbakan Erdoğan olduğunu da görelim..." Bu gerçeği, ana muhalefet partisi CHP de, eski Türkiye'nin medyası da görmedi, görmek de istemiyor.
Bu açıdan Savcı Zekeriya Öz'le ilgili Sabah'ın yaptığı haber ve iddialar da deyim yerindeyse bir turnusol kağıdı oldu.
Öz'e ilişkin iddiaların görmezlikten gelinmesi "yolsuzluk hassasiyeti" taşıyanların gerçek yüzünü ortaya koydu. Onların asıl derdinin, "yolsuzluk" değil, yolsuzluk bahanesiyle iktidarı alaşağı etmek olduğu anlaşıldı.
Bu kirli niyet yeni de değil, yıllardır biliniyor.
Bu 11 yılda neler yapılmadı ki... İktidara karşı en küçük olayı bile büyüten manşetlerle bugünlere gelindi.
Şimdi bu kervana cemaate yakın medya da katıldı... Darbeleri soruşturan, yolsuzlukla mücadele gibi ulvi bir misyon yüklenen bir savcıdan söz ediyoruz.
En ufak bir iddiayı bile göklere çıkartan medyanın bu konudaki sessizliği anlaşılır gibi değil.
Olayın ikinci perdesi çok daha vahim... Savcıyla ilişkili üç kişinin, masrafları karşıladığı söylenen iş adamı Ali Ağaoğlu'nun bürosuna gidip belge istemeleri başka bir dönemde olsaydı adı geçen medya tarafından günlerce yazılırdı.
Anlaşılan Türkiye'nin son on yılda yaşadığı deneyimden hiç ders alınmamış...
Hâlâ vesayetçi dönemin siyasi aklıyla kurulan tezgahlardan medet umuluyor.
Ergenekon süreci Türkiye'nin darbelerle yüzleşmesinde bir ilk deneyimdi. Kolay olmayacağı açıktı çünkü eldeki malzeme eski yargı sistemi ve sonradan anlaşıldığı gibi cemaat eksenli bir yapıydı.
Bu süreçte adil yargılanma açısından ciddi haksızlıklar oldu. Birçok insanın hayatı çalındı.
Birçoğuna karşı çıksak da o gün bu haksızlıkları görmemek hataydı ama bugün bunca yaşananlara rağmen siyasete kurulan tuzağı görmemek sadece hata değil, ülkenin geleceğiyle oynamaktır.
Gerçeği çarpıcı biçimde bir CHP'li özetliyor:
"Demokrat tavır bu zeminde siyaseti savunmaktır. Ama bu da bizim işimize gelmiyor."
Ne acı değil mi?
İstanbul adayları neden açıklanmıyor? Yerel seçim yaklaşıyor ama hâlâ başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerdeki ilçe adayları açıklanmış değil.
Anlaşılan AK Parti CHP'yi, CHP de AK Parti'yi bekliyor. Ne zaman açıklanacağı da belli değil. En belirsiz olan da İstanbul... Biraz daha uzayacağından söz ediliyor. Hatta AK Parti'nin elindeki 26, CHP'nin ise 13 ilçesinde son günlere kadar beklenebileceği konuşuluyor. Özellikle CHP'nin elindeki 13 belediyeden biri hariç hepsinin değiştirileceği düşünüldüğü için bu olasılık yüksek.
Deniliyor ki, yeni aday açıklansa eskisi ne yapacak? Bir kırgınlık ve gerilim olmasın diye adayların açıklanması son dakikaya bırakılıyor.
Aday olurlar mı bilemem ama CHP'nin iki önemli ilçesi Kadıköy ve Beşiktaş'ta iki yeni isimden söz ediliyor. Beşiktaş için İTÜ eski Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, Kadıköy için ise Fikret Ünlü'nün kızı Oya Ünlü adına dikkat çekiliyor...
AK Parti'nin güçlü olduğu Ümraniye için de yeni bir isimden söz ediliyor; Eski İSPARK Müdürü Kadir Gurbetçi...
Yorum Yap