- 28.09.2013 00:00
Dünyada genellikle muhalefet partileri iktidarları demokratik adım atmaya zorlar. Bizde ise ya tam tersi ya da "rol kapma" biçiminde gerçekleşiyor.
Buna iyi örnek CHP. Alın CHP'nin son çıkışlarını. AK Parti'nin merak edilen "Demokratikleşme Paketi" biraz daha ete kemiğe bürününce CHP de alelacele atağa geçti.
Bakın neler neler öneriliyor. İlk önemli çıkışın altında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu imzası var: "Dağdaki adam gelip siya- set yapacaksa onun yolunu açacaksın."
Bu, CHP'nin 90 yıllık tarihi açısından devrim niteliğinde bir çağrı. CHP'nin genel başkanı şart falan öne sürmeden açık bir taahhütte bulunuyor.
Oysa aynı CHP'nin aylardır "yeni anayasa çalışmalarına" nasıl engel çıkarttığını herkes görüyor.
Demokratikleşme paketi öncesi CHP Genel Başkanı Yardımcısı Sezgin Tanrıkuluve iki arkadaşının çıkışı da farklı değil: "Tunceli'nin adı Dersim olsun."
Bu bal gibi rol kapma görünse de CHP geleneği açısından da ciddi bir risk taşıyor.
Gelelim üçüncü adıma. Anayasa Komisyonu'nda görev alan üç CHP'linin ana dili ve vatandaşlık tanımı gibi meselelerde anlaşamadığı biliniyor. Ama CHP'li Atilla Kart ve Rıza Türmen'in çabalarıyla paket öncesi ana dili öğrenmeyle ilgili yeni bir formül önerildi:
"Eğitim dili Türkçedir. Anadili Türkçe olmayan öğrenciler zorunlu Türkçe eğitiminin yanı sıra kendi dillerini öğrenme ve kullanma hakkına sahiptir. Devlet bu talep olduğunda gerekli tedbirleri etkili şekilde alır."
Atılan bu adımın yetersiz olduğunu Kart da söylüyor: "Evet, anadilde eğitim demiyoruz, ama öğrenimle ilgili ilk önerimizden farklı olarak, anadili Türkçe olmayan öğrencilerin, bunu öğrenme ve kullanma haklarına anayasal güvence istiyoruz."
Bu üç öneri alt alta konulduğunda CHP'nin fırsatçılık yaptığı, demokratikleşme paketiyle oluşacak pozitif havadan pay kapmak istediği söylenebilir.
Ama gelinen çizgi önemli. CHP siyaset üretmek zorunda hissediyor kendini. Yarışı da "üç anahtar" veya "daha fazla taban fiyatı" üzerinden değil, "daha fazla demokrasi" üzerinden yapıyor.
Bu da bir kazanım.
Anadolu'nun Kadim Sazları
Türkiye, bütün renkleri ve farklılıklarıyla kendisi olmaya başlayınca derin tarihiyle de bağı güçleniyor.
Kadim medeniyetler yurdu Anadolu ve Mezopotamya bu açıdan çok zengin. Son yıllarda o zenginlikle buluşan her proje, sadece içeride değil dünyada da büyük ilgi gördü. Mustafa Erdoğan'ın Anadolu Ateşi gibi... Çin'den Meksika'ya, Rusya'dan İrlanda'ya, dünyanın dört bir yanında milyonlarla buluştu.
Bir süre önce Marmara İletişim'den gazeteci arkadaşım Cemil Akyol, "Anadolu müziğine can veren Anadolu çalgıları"yla ilgili bir projeden söz etti. Proje, varlığını günümüze kadar sürdürebilmiş, tamamı el yapımı, teknoloji ile henüz tanışmamış Anadolu'nun en eski sazlarıyla, onları yaratan ve ses veren ustaları, müzikseverlerle buluşturmayı hedefliyordu.
Erbane, kudüm, kabak kemane, dilsiz kaval, ney, toprak darbuka, tulu, Karadeniz kemençesi, rebap, argun, sipsi ve cümbüş gibi 22 değişik çalgı, yeniden hayat bulacaktı.
Türkiye'de ve dünyada ilk defa "Anadolu'nun Kadim Sazları" ismini taşıyan orkestra, ünlü müzisyen Cahit Berkay'ın öncülüğünde, Türkçe, Kürtçe, Süryanice, Ermenice, Lazca, Arapça, Romanca ve Rumca olmak üzere sekiz dilde halk ezgileri seslendirecek.
Hiçbir elektronik sazın yer almadığı orkestrada, Ender Balkır, Deniz Toprak, Derya Petek, Yervant Bostancı ve Tuğba Karakuş gibi solistlerle 36 müzisyen görev alacak.
İlk konseri merakla bekleyeceğim.
Yorum Yap