- 22.08.2013 00:00
Türkiye'nin son yıllardaki dış politikası çok tartışıldı ama işin doğrusu başta muhalefet partileri olmak üzere kimse "daha iyisi şudur" demedi, diyemedi.
Çünkü dertleri doğru bir siyaset üretmek değil, Başbakanı sıkıştırmak, dış politika üzerinden algı yaratmak.
Şu söylenenlere bakın:
"* Suriye meselesinde Türkiye boyunu aşan işlere girişti.
* Mısır'da darbeye karşıyım ama Türkiye'de bu kadar ileri gitmemeli...
* Başbakan ABD'ye AB'ye karşı çıkıyor ama Suudi Arabistan'a bir şey diyemiyor." Siyasetçisinden, yazarına bu eleştirileri yapan herkesin yaklaşımında ya eski Türkiye siyasetinin ezilmişliğinin izi ya da bilinçli bir tercihin etkisi var.
Bu noktada özellikle Suudi Arabistan'a ilişkin "Neden ses çıkmıyor?" diyenlereBaşbakan Erdoğan'ın verdiği şu cevabı hatırlatıyorum: "16 milyar dolar desteği verenler darbecilerin suç ortağıdır." Özellikle toplumlar, yeni bir yüzyıla giren dünyanın küçüldüğünün farkındalar ve neler olup bittiğini de canlı yayınlarda izliyorlar.
Şu son yaşananlara bakın... Suriye'de Esed diktatörü Şam'ın banliyölerini bombalıyor ve altı yüz insanı öldürüyor. Yaralı sayısı ise dört bini aşkın... Kimyasal silah da dahil her şey kullanılıyor.
Şimdi bu katliama karşı susulacak mı? Suriye'nin iç işleri diye dünya sadece izleyecek mi?
Aynı şey Mısır için de geçerli...
Demokrasinin, insan haklarının küreselleştiği bir dönemde canlı yayında darbe yapılacak, kimse sesini çıkarmayacak mı? Susanlar değil, karşı çıkanlar eleştiriliyor.
Bu mu insanlık?
Türkiye çevresinde eli kanlı diktatörlerin kan dökmesini "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" politikasıyla mı izleyecek?
Olacak şey mi?
Katliamlar ve darbeler karşısında bedeli ağır olsa da Türkiye, bırakın büyük devlet olmayı, insan olmanın gereğini yapıyor ve yapmalı.
Çünkü biliyoruz ki, bu coğrafyadaki tüm halklar, ülkeler dayatılan bir tarih yaşıyor.
Şimdi o dayatma altüst oluyor, değişiyor.
Bu değişimin bedeli daha az olabilirdi ama küresel dünyanın "eski" aktörleri sustuğu için ağır oluyor.
Türkiye de bu tavrıyla bir bedel ödeyecekse ödemeli. Korkanlar olabilir ama insanlık bunu gerektiriyor.
Kılıçdaroğlu, Irak'tan sonra Suriye'ye mi gidecek?
Ezik -veya kasıtlı da denebilir- dış politika eleştirilerinin bir yansımasını da CHP'de görüyoruz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Irak Başbakanı Maliki'nin konuğu olarak Irak'a gitti. Halen de orada.
Makul bir siyasi aklın, bu gezinin ülkeye yararı olmayacağı gibi bir partiye de yararı olmayacağını bilmesi gerekir. Neresinden tutsanız elinizde kalır. Bir kere zamanlaması uygun değil.
Çünkü Maliki'nin içinde bulunduğu İran-
Suriye hattıyla Türkiye arasında bölgeye bakışta çıkar ve duruş farkı var. O fark nedeniyle Türkiye'ye karşı fay hatlarını harekete geçirmek için her şey yapılıyor.
Türkiye'nin ana muhalefeti ne yapıyor?
Onlarla birlikte fotoğraf veriyor. Ayrıca bölgede öne çıkan ve bölgenin en dinamik kitlesi Kürtler o gezinin kapsama alanı içinde değil.
Sosyal demokrat olduğunu söyleyen bir parti, bölgenin en anti demokratik, hukuk tanımayan iktidarıyla yan yana duracak, sonra da kalkıp içeride diktatörlük suçlaması yapacak. Hiç inandırıcı değil.
CHP yönetiminin bundan sonraki adresi Suriye diktatörü olarsa hiç şaşırmam...
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ovur/2013/08/22/kilicdaroglu-iraktan-sonra-suriyeye-mi-gidecek
Yorum Yap