- 15.08.2013 00:00
Mısır'da darbecilerin gerçek yüzü ortaya çıktı. Darbeciler, meydanları şiddet kullanmadan dolduran milyonları susturmanın klasik yolunu denedi ve kan döktü. Ölenlerin sayısının 300'ü geçtiği söyleniyor. Dehşet verici... Tabii dünyanın özellikle de "demokrasinin beşiği" sayılan ABD'nin, Avrupa'nın sessizliği çok daha dehşet verici...
Darbeye destek veren Batı, darbecilerin şiddeti karşısında da paradoks yaşıyor. Batı, dün darbeye karşı çıksaydı, belki bugün bu düzeyde kan dökülmeyebilirdi.
Batı'nın bu çifte standardı, Doğu'nun sessizliği insanın içini acıtıyor ama asıl acı yıllardır dünya toplumlarına norm olarak sunulan demokrasi değerlerinin ayaklar altına alınmasıdır...
Batı, bir anlamda insanlığın binlerce yıllık ortak değerlerini çıkarları uğruna hiçe saydı. Bu insanlık için bir felakettir. Bu uluslar arası değerlerin yok edilmesidir. Bu açıdan Mısır'da yaşananlar dünya demokrasi tarihi açısından bir milat sayılacak.
Bu da adalet ve merhameti önceleyen yeni bir dünya düzenine ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Elbette insanlık Batı'nın çifte standardı nedeniyle o değerlerden vazgeçmeyecek ama dersler çıkartıp daha da geliştirecek.
Onların öldüğü, ötekilerin izlediği bir dünya yaşanabilir bir dünya değil.
Bu noktada Tahrir Meydanı'nı doldurup, darbenin gelmesine ön ayak olanların bugün nasıl bir ruh hali içinde olduklarını da merak ediyorum.
Bu nasıl bir "Özgürlük ve demokrasi" talebi ki darbeciler iktidara geliyor ve acımasızca kan dökülmesinin önü açılıyor?
Bir dönem bizde de "Ordu Göreve" pankartı taşıyanlar oldu ve hala kaostan medet umanlar var.
Umarım onlar Mısır'daki bu acı tabloya bakıp ders çıkartır.
Çıkartmalı da... Çünkü Türkiye toplumu, kendi tarihinden darbecilerin şiddetten beslendiğini ve şiddet ürettiğini iyi biliyor. Bu yüzden darbe girişimlerine karşı yürütülen hukuk mücadelesini destekliyor.
Ruhban Okulu, Cemevi ve Özel Kürtçe eğitim
Son dönemlerde siyasal ve toplumsal gerilim daha hissedilir biçimde arttı. Bunun birçok nedeni olabilir ama en önemlisi "çözüm süreci"ekseninde Türkiye'nin derin değişimidir.
Bundan, eski sistemin sürmesini isteyenler, yeni dönemde etkinliklerini yitirecek olanlar veya pay alamayanlar en önemlisi de bu sorunlarını çözmüş bir Türkiye'yi istedikleri gibi yönetemeyecek olanlar rahatsız... Yaşadığımız gerilimin temelinde bu yatıyor. Değişim ve dönüşüm sancısını yaşıyoruz. Bu sancının en yoğun hissedildiği alan Kürt meselesi... Oraya neşter atmaya kalkanların neler yaşadığını yakın tarihimizden biliyoruz.
Şimdi onu çözmenin arifesindeyiz.
Gerilimin daha da artacağı çok açık... Ama kaygıya gerek yok, eylül ayı aynı zamanda sürprizler ayı olacak... Bakın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın,"hayal bile edemeyeceğimiz" dediği demokratikleşme paketinde son noktaya gelindi.
O pakette çok sayıda madde var ama şu birkaç madde bile devrim niteliğinde;
Ruhban Okulu'nun açılması, kamu hizmetlerinde başörtüsü yasağının kaldırılması, anadilde özel eğitim kurumlarının kurulması ve "İnanç Merkezi" adı altında Alevilerin Cem evi meselesinin çözülmesi...
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ovur/2013/08/15/misirda-insan-ve-insanlik-degerleri-oluyor
Yorum Yap