- 21.07.2013 00:00
Yerel seçimler yaklaştıkça merak artıyor ve biz de ister istemez bazı isimleri sık sık yazıyoruz.
Şu sıralarda en çok merak edilen de CHP-Sarıgül ilişkisi...
Merak ediliyor ama adaylık meselesi uzadıkça işin tadı kaçıyor.
Mustafa Sarıgül'ün hâlâ "Ben CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyım" dememesi sadece CHP tabanından değil, her kesimden ciddi tepki topluyor.
Önceki gün yazdığım "CHP İstanbul'da Sarıgül'e mahkûm" yazısından sonra onlarca mail aldım.
Heyecan duyan, siyasetin hareketleneceğini söyleyenler olduğu gibi öfkelenenler de var. Öfkelenenlerin ortak noktası da şu:
"Tamam, CHP Sarıgül'e mahkûm ama neden çıkıp ben adayım demiyor?
Risk almadan siyasetçi olunmaz.
Adayım desin CHP yönetimi yapmazsa sorumlu olur. Onun için Sarıgül, ya çıkıp adayım diyecek ya da susacak." Benzer bir ruh hali rakip partilerde var. AK Partinin etkili bir ismi şöyle diyor:
"Ne ortaya çıkıyor, ne vazgeçiyor.
Bir an önce aday olsa da kurtulsak..." Sanıyorum bu beklenti daha fazla cevapsız kalmayacak. Çünkü önceki gün, Sarıgül, Türkiye Demokrasi Hareketi'nin il ve ilçe başkanlarına İstanbul Maslak'taki Sheraton Oteli'nde bir iftar verdi.
O iftara katılanlara göre,
"Sarıgül, Şişli'ye veda" etti.
Peki, karar ne zaman açıklanacak?
TDH'lılara göre önümüzdeki günlerde açıklanacak. Gülen Cemaati'nden 'yeşil ışık' İstanbul seçimleri bu kez gerçekten farklı olacak... Yeni siyasi aktörlere ve yeni siyasi dengelere yol açabileceği gibi siyasi yok oluşlara da neden olabilecek. Bu nedenle Sarıgül, riskleri aza indirmek için temkinli adım atıyor. O adımlardan biri de Gülen Cemaati'yle ilişki. Kulislerde denilen şu;
"Sarıgül, cemaate, cemaatte Sarıgül'e sıcak bakıyor." Son uyarıyı da CHP'yi ve Sarıgül'ü iyi izleyen deneyimli bir siyasetçi yapıyor: "Sarıgül, satın alabildiği oyu şu ana kadar aldı. Sokağa inmezse işi hiç kolay değil. Çok farklı kesimlerden oy alacağı doğru ancak CHP adayı olduğu için hem içeriden hem dışarıdan oy kaybedebilir. Bu gerçeği görerek hareket etmeli."
Bu yaz her açıdan sıcak bir yaz olacak.
Can Paker, Soros ve AK Parti
Son günlerin ilginç tartışmalarından biri TESEV Başkanı Can Paker'in Açık Toplum Vakfı'ndan ayrılmasının ortaya çıkmasıydı.
Medya bunu "Soros Darbesi" olarak nitelendirdi. Bu ayrılığın Gezi olayları sonrası ortaya çıkması da Gezi-Soros bağlantısı kurulmasına yol açtı ve kafalar karıştı.
Olayın yeni olmadığını Can Paker'i arayınca öğrendim. O günden bu yana bunun bilinmemesi çok ilginç. Kendisiyle ilgili yeni bir kitapta ayrıntıların olduğunu söyleyen Paker, sadece şunu söyledi:
"Bu yeni bir şey değil, 2010 yılında Açık Toplum Vakfı'ndan ayrıldım."
İstifa yeni değil ama arkasındaki zihniyet yeni ve çarpıcı. Meğer Açık Toplum Vakfı, daha 2010 yılında AK Parti'ye muhalefet kararı alınmış... Bunun açığa çıkışı da şimdi CHP Milletvekili olan Binnaz Toprak'ın yaptığı "Endişeli Modernler"araştırması üzerine yapılan tartışmaya dayanıyor.
O araştırmaya şerh düşen Can Paker şöyle diyor:
"Kendisine de söyledim. 'Bu, araştırma değildir' dedim. Cumhuriyet Mitingleri'ne katılmış CHP'lilerle araştırma yapıyorsun, sonra bunu Türkiye'nin geneliymiş gibi sunuyorsun.
Ha bunu yapmadı Binnaz. Ama böyle geçti basına. Buna itiraz etmedi."
İlginç bir durum... Bildiğimiz kadarıyla 2011'den sonra AK Parti değiştiği için muhalefet ettiğini söyleyenler vardı ama bu tartışma işin hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
Yorum Yap