- 16.06.2013 00:00
Gezi Parkı direnişçilerinin, eyleme devam kararı vermeleri, "Buradan yeni bir demokrasi anlayışı çıkabilir" diyenleri ciddi ciddi korkuttu.
Korkuttu çünkü bu tür bir kararın ne tür bir kaosa yol açabileceği kestirilemiyor. Bütün korku bu... Yoksa kimse demokratik tepki verilmesinden, susup evine çekilmesinden söz etmiyor. Ayrıca ortada yeni bir durum var; mahkeme kararı beklenecek ve halk oylamasına yani plebisite gidilebilecek.
Artık bu kabulden sonra aynı eylem mantığıyla yola devam edilemez. Edilse de aynı toplumsal destek bulunamaz.
Yine olay çıkartanlar, çatışma isteyenler olabilir ama sonuç değişmez.
Gezi eylemcileri için de Türkiye için de yeni bir dönem söz konusu. Çünkü artık onlar da siyaset meydanının birer aktörü durumunda.
Taksim Platformu'ndan yapılan açıklama da bunu gösteriyor:
"Kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz."
Bu tartışılabilir bir durumdur. Taleplerden taleplerin takip edileceğinden söz ediliyor. Siyaset böyle bir şey zaten... Şiddete başvurmadan, tahrip etmeden talepleri dile getirmek veya bir uygulamayı protesto etmek. Eğer, Gezi deneyimi, düne kadar darbecilerden veya kurumların devreye girmesinden medet uman Türkiye toplumunun bir kesimini "sivil mücadele" alanına çekmeyi başarırsa, bu büyük bir kazanım.
Anlaşılan bundan sonra sivil toplumun demokratik zemindeki mücadelesine tanık olacağız. Bu da Türkiye'nin demokratikleşmesine hız katacak. Hatta refleksi zayıflayan diğer toplumsal güçleri de harekete geçirecek.
Bu süreci hükümetin nasıl yöneteceğine gelince...
Derin oyunu gören hükümet, "Çözüm Süreci"nin de bir gereği olarak hızlı bir demokratikleşme süreci başlatmalı. Bunun için toplumsal zemin de uygun.
Ağırlıkla barış sürecine karşı çıkan kesimlerin desteklediği Gezi Parkı eylemcilerinin topluma verdiği sözler var; daha çok"özgürlük ve demokrasi" ve "farklılıklara saygı"
Hükümet bunu bir fırsata dönüştürüp, "buyurun hodri meydan" demeli...
Gezi eylemi ve sanatçılar
Gezi Parkı olaylarının geniş yankı bulmasında direnişe katılan sanatçıların etkisi tartışılmaz. Çok sayıda sanatçının meydana gelip, direnişçilerin arasında olmaları onlara moral verdiği gibi başkalarını da harekete geçirdi.
İlginçtir oraya katılan veya katılmayan sanatçılar da yoğun biçimde eleştirildi. Benzer bir şeyi 12 Eylül referandumu döneminde de yaşamıştık. Özellikle Sezen Aksu'nun o günlerde referanduma "evet" oyu vereceğini açıklaması çok eleştirilmişti.
Bu kez Gezi eylemlerine katılmayan sanatçılar da aynı biçimde eleştirilip aşağılandılar.
Bunlardan biri de Züleyha... Zülfü Livaneli şarkılarını yorumlamasıyla bilenenZüleyha, şöyle diyor:
"Ben de çevre hareketi diye gittim ama şiddetin teşvik edilmesine de karşı çıktım. Ondan sonra da olanlara inanamadım. Tam bir düşmanlıkla karşı karşıya kaldım. Eskiden bir ayrışma vardı, bana başbakanı karşılamaya gitmeyeceksin diyorlardı ama bu kez kopuş oldu. Tamam, sanatçı muhalif olmalı ama diyalog kapısını da açık tutmalı. Bence Gezi'ye katılan sanatçılar bu yolu deneyip Vali veya Başkanla görüşselerdi sorun bu kadar büyümezdi."
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ovur/2013/06/16/geziciler-siyaset-meydaninda
Yorum Yap