- 2.06.2013 00:00
Taksim Gezi Parkı meselesi başından beri iyi yönetilmedi. Daha proje aşamasındayken ben de, süreci yakından izleyen birçok insan da yazdı:"Bu proje, toplumun katılabileceği bir projeye dönüştürülmeli..." Ancak bu mümkün olmadı.
Elbette, seçilmiş bir iktidar yanlış yapabilir ve toplum da buna tepki gösterebilir, bu çok doğal. Ancak Taksim Gezi Parkı'nda başka bir şey yaşanıyor. Bir yanda polisin aşırı şiddet kullanması öte yanda siyaseti nefret aracı olarak kullananlar olayları, ağaç tepkisinden çıkartıp iç savaş arzusu taşıyanların tehlikeli oyununa dönüşüyor.
Türkiye 100 yıllık Kürt meselesi gibi devasa bir sorununu siyasetle çözmeye çalışarak eski sistemi değiştiriyor.
Olayların büyümesinin en önemli nedeni bu... Böyle bir olayı "ayaklanma ve direnişe" dönüştürmenin başka izahı olabilir mi? Dün ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısı tam da böyle bir algı yarattı.
Tıpkı 27 Mayıs öncesi gibi.
CHP, seçim sandığıyla elde edemediğini sokaklardan beklememeli... Türkiye'de seçimle gelen bir iktidar seçimle gitmeli. Elbette meydanlarda da tepkiler gösterilir ama bir siyasi partinin hesap soracağı yer sandıktır, sokak değil. Sokağın bu zeminde ülkeyi nereye savuracağını kimse kestiremez.
Önceki akşam Etiler'de yaşanan olayı CHP'li bir arkadaşım anlattı: Cebinden silahı çıkartıp ateş eden bir genci görünce dehşete düşen arkadaşım sonrasını şöyle anlattı:
"Hemen üzerine atlayarak silahı aldım. Silaha baktım, kuru sıkı bir silah. Ne yapacağımı şaşırdım. Yanımdaki eski milletvekilimizle birlikte çöpe attık. Eğer o sırada bir polis ekibi olsaydı Allah korusun neler olurdu bilemiyorum. Bırakın provokasyonu bu tür bir densizlik bile ülkeyi felakete sürükleyebilir. Herkesin dikkatli olması gerekiyor."
Evet, iktidar da ana muhalefet de dikkatli olmalı ve orta bir yol bulunmalı. Bu da zor değil. Bu gerilimin, bu inatlaşmanın bedelini halk ödememeli... Darbelerden, faili meçhul cinayetlerden, çetelerden kurtulan Türkiye'nin bunu rahatlıkla aşacağına inanıyorum. Gelin Türkiye'ye yazık etmeyelim.
CHP'nin belediyeler fuarı
Sosyal Demokrat Belediyeler fuarında CHP'li belediyeler neler yaptıklarını, teknolojiyi nasıl hayata geçirdiklerini sergiliyor.
Bu sosyal demokrat belediyecilik açısından bir ilk... Biraz geç de olsa -çünkü Refah Partisi bunu daha 1993 yılında yapmıştı- CHP'nin yerel yönetimlerde "hizmet" yarışına girmesi önemli bir adım.
CHP bir yandan belediyelerdeki hizmetlerini halkla paylaşırken, bir yandan da kendi aralarında yeni bir diyalog geliştiriyor.
Fuarın organizasyonu bu açıdan hem öğretici hem etkileyici... Sosyal Demokrat Belediyecilik derken akla gelen Eskişehir Belediyesi'nden İzmir, Mersin, Antalya ve ilçe belediyelerine kadar çok sayıda belediye standını gezdim.
İlk durağım Beşiktaş Belediyesi'ydi... Oturduğum semtin Belediye Başkanı İsmail Ünal'ın neler yaptığını izliyordum ama bu kadar ayrıntıyı bilmiyordum.
Deprem hazırlığından, çocuk bilim merkezine, "Sosyal Alarm"la yaşlı insanlara verilen destekten, e-belediyeciliğe onlarca "hizmet" veriliyordu. Bunu sadece Beşiktaş değil, Mersin'den Karşıyaka'ya, Sarıyer'den Ataşehir'e bütün belediyeler yapıyor. Ortak nokta vatandaşa "hizmet"... Bunda AK Parti'nin belediyelerdeki başarıdan doğmasının büyük etkisi var. Türkiye'nin bu noktaya gelmesi, siyasetin hizmet eksenli yapılması yeni demokrasinin daha kalıcı olacağına ve yerelden yükseleceğine işaret.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ovur/2013/06/02/gezi-parkinda-tehlikeli-oyun
Yorum Yap