- 7.03.2013 00:00
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun barış süreciyle ilgili ilk çıkışı aslında bu noktaya geleceğinin işaretiydi. Başlangıçta iyi niyetle "kredi veriyoruz" sözü olumlu yorumlandı ama arkası gelmedi.
Şimdi CHP bildiğimiz klasik rolüyle sahne alıyor. Hatta parti içinde "bu rolü daha iyi ben oynarım" yarışı yapılıyor.
İlk işareti Birgül Ayman Güler'in verdiğini burada yazmıştık.
Onun çıkışı sıradan değil "bir projenin" ilk adımıydı.
İkinci adımı Deniz Baykal, basına kapalı grup toplantısıyla attı. Şimdi de sokağa ineceğini söylüyor. Habur sürecindeki gibi barışın karşısına dikilmek istiyor.
Önceki gün de, CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin başkanlığında toplanan Parti Meclisi'nde Oğuz Oyan yayınladığı deklarasyonda Kılıçdaroğlu'nun çözüm sürecine yönelik ilk yaptığı "kredi veriyoruz" açıklamasını geri alması talebinde bulundu.
Bu da CHP'nin barış süreci karşısında duruşunun giderek netleştiğini gösteriyor.
Peki, niye böyle oluyor? CHP'nin temel sıkıntısı siyasi rotasının olmaması... Kürt meselesi gibi bu ülkenin en derin sorununa ilişkin ortak bir siyaset önerisi yok. Çözüme destek için adım atan, cesaret eden de yok. Ama partiyi ele geçirmek, güç sahibi olmak için yarışan o kadar çok ki...
Şu anda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu beş koldan kuşatılmış durumda... Deniz Baykal- Önder Sav ikilisinin bir yemekle yeniden bir araya gelmeleri hayra alamet değil. Baykal'ın sokağa inmesi de kuşatmayı giderek daraltacağı anlamına geliyor.
İstanbul adaylığı üzerinden harekete geçenlerin sayısı da hayli fazla... Akif Hamzaçebi, Gürsel Tekin, Muharrem İnceİstanbul adayı olabilmek için "en ulusalcı" olmak dahil her şeyi yapıyorlar.
Parti sözcüsü Haluk Koç, başta İstanbul olmak üzere birçok yerde parti tabanıyla yoğun buluşmalar düzenliyor.
Mustafa Sarıgül ise hâlâ karar aşamasında...
Bugünlerde CHP'ye gitmeme ihtimali çok konuşulsa da Sarıgül'ün "siyaset hocam" dediği eski bakanlardanHüsamettin Özkan'ın kararı bekleniyor.
Ortada çok başlı, kafası karışık bir CHP var. Bu da ulusalcılığın prim yapmasına yol açıyor. Grup toplantısında milliyetçi rüzgârlar eserken sosyal demokratların, liberallerin sessizliği vahim. Onlar sustukça CHP biraz daha aşağı çekiliyor.
CHP ve F.Bahçe'nin ortak paydası
Bu dönemde CHP'li olmak kolay değil.
Çok eskilere gitmeye gerek yok. Son 10 yılda bile bir kez olsun iktidar umudu yaratamayan, dahası parti içi kavganın azalacağına daha da arttığı bir CHP'den söz ediyoruz.
Sağcıları çağırmış, olmamış...
Ergenekon'a sarılmış tutmamış; çarşaf açılımı yapmış o da yürümemiş.
Şimdi iki arada bir derede "evdeki bulgur" üzerinde "Kim daha çok ulusalcı?" kavgasıyla meşgul.
Böyle bir CHP'de yönetici olmak kolay mı? Hiç sanmıyorum. Birkaç gün önce kalp krizi geçiren CHP'li ilçe başkanı arkadaşımı arayıp geçmiş olsun dileklerimi ilettim.
O da bana kalp kriziyle CHP'li olma arasındaki ilişkiyi anlattı: "Sağ olsun arkadaşlarım ve partililerimiz hep aradı. Çoğu da bu yaşta kalp krizi geçirmeme şaşırarak şu soruyu sordu: 'Bu genç yaşta kalp krizi mi geçirilir?'Ben de onlara şu cevabı verdim:
Partim CHP, takımım F.Bahçe. Şimdi siz söyleyin, ben kalp krizi
Yorum Yap