- 9.12.2012 00:00
Yıllardır tartışılan "Özal zehirlendi mi zehirlenmedi mi?" tartışmasının nihayet sonuna yaklaşıyoruz. Sabah'ın haberine göre Adli Tıp İhtisas Kurulu raporu, "zehir var ama öldürücü oranda değil" diyor.
"Özal'ın naaşında 4 zehir bulundu" iddiasıyla ilgili yazımdan sonra gazeteci bir dostum aradı. Adı geçen zehirlerin 90'lardaki Türkiye'de her insanda olabileceğini söyledi ve ekledi:
"Bu nedenle zehir çıkmayacak."
Böyle bir sonuca hazırdım ve daha önce dikkat çekerek, "Zehir çıkmazsa ölüm üzerindeki şüphem bitmeyecek" demiştim. İhmallerin haddi hesabı yok.
Halen de şüphem sürüyor.
Bir kere bir devlet ve o devletin istihbarat kurumları nasıl olur da o ülkede arka arkaya siyasetçi, asker ve aydınlar ölürken ve ölümleri üzerinde soru işaretleri varken hiçbir araştırma yapmaz?
Böyle bir şey nasıl olur? Bugünün Türkiye'sinde insanın aklı almıyor. Son iki günde çıkan iki haberi okuyalım.
Özal'ın ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten savcılık, MİT'e soruyor; "1988'deki Kartal Demirağ suikastını araştırdınız mı?"
MİT'ten gelen cevap; "Açık yayın organlarında bulunan bilgiler dışında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır."
Buna nasıl inanalım. Şimdi ikinci haberi okuyalım...
Bu ülkede Jandarma komutanı olmuş Eşref Bitlis'in oğlu Tarık Bitlis anlatıyor:
"Babamın katilleriyle bu aşamada Türkiye yüzleşmeye hazır değil. MİT ve Emniyet bu konuda bir tek cümle dahi savcılığa aktaramamıştır. Bu ne yaman bir çelişkidir. Bu ülkenin MİT'i bu konuyla ilgili hiçbir şey bilmiyor."
Bilmiyorsa da bilip anlatmıyorsa da çok vahim.
Bu ülkede iyi şeyler de oluyor
Ama bu rezidans onlardan çok farklı. Çünkü orada yaşayanlar zenginler değil tam aksine toplumun en yoksul kesimleri...
Pendik Belediye Başkanı Dr. Kenan Şahin'le, kendi deyimiyle o konukevini gezerken hayran kalıyorum. Başkan Şahin, nasıl bir proje ürettiklerini şöyle anlatıyor.
"Fikir, Pendikli sivil toplum örgütlerindeki kadınlardan geldi. Babalarını kaybetmiş yetim çocukların sokaklarda savrulmalarını engellemek için modern bir yaşam alanı yarattık. Hepsini de toplumun desteğiyle yaptık."
32 ailenin yaşayacağı bu bina 2 artı 1 ve 1 artı 1 dairelerden oluşuyor. İçinde her şey var; sosyal aktivite alanları, kütüphane, bilgisayar odası ve mesleksiz kadınlara kurs verilecek mekânlar.
Oraya yerleşen üç aileyle konuştum. İki ve üç çocuk sahibi kadınların gözlerinin içi gülüyor.
Biri şöyle diyor: "Ben hâlâ rüyada gibiyim, inanamıyorum. Bu bir mucize... Çocuklarım da ben de çok memnunuz. Kuaförlük kursuna giderek meslek sahibi olmak istiyorum."
Kocalarını kaybetmiş yoksul kadınlar ve çocukları için yeni bir yaşam şansı bu. Çocuklar, lise mezunu olana kadar bu olanak sürecek.
İlkine, Başbakan Erdoğan'ın annesi Tenzile Erdoğan'ın adı verildi. İkinciye Özal'ın annesi Hafize Özal, üçüncüye iseMenderes'in annesi Tevfika Menderes adı verilecek.
Bu projeye emeği geçen herkesi kutluyorum.
Yorum Yap