- 23.11.2012 00:00
Bu ülke bürokrasiden çok çekti. Rahmetli Özal, güçlü bir başbakan olmasına rağmen sık sık bürokrasiyi aşamadığını söylerdi.
Başbakan Erdoğan da zaman zaman bürokrasinin direncini dile getiriyor. Belki eskisiyle kıyaslanmayabilir ama bugün de ciddi bir bürokratik direnç olduğu biliniyor. Birçok alanda kırtasiyecilik azaltılsa bile bürokrasi küçük ayrıntıları bile kendi gücünü gösterecek fırsata dönüştürmekte çok mahir.
"Olmaz" dedi mi iş bitiyor. Bunun son örneği atık yağlar meselesinde yaşanıyor. Uzmanlara göre sigaranın insana zararı neyse atık yağların yer altı sularına zararı da o... Sadece şu gerçek bile insanı ürkütüyor:
"1 damla kullanılmış atık yağ, 1 milyon litre yer altı suyunu kirletebiliyor."
Gelişmiş ülkelerde, bunun önüne geçmek için kızartma atık yağlar, evlerden, işyerlerinden toplanıyor ve biyodizele dönüştürülerek ekonomiye kazandırılıyor. Hem doğa kurtuluyor hem ekonomi kazanıyor.
Birkaç yıldır Türkiye'de de bu konu gündemde. Hükümet de enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yeni birçok uygulama başlattı. Belli miktarlarda motorine biyodizel karıştırılmasının da önünü açtı.
Ancak hâlâ çok önemli bir sorun var. Maliye Bakanlığı, biyodizel ÖTV'si konusunda çifte standart uyguluyor.
Bakanlık, yerli ürünlerden üretilen biyodizelde ÖTV sıfır diyor.
Yanlış duymadınız, eğer siz yerli ürünlerden biyodizel üretiyorsanız enerjide dışa bağımlılığı biraz olsun azalttığınız için devlet sizden ÖTV almıyor.
İyi de yapıyor.
Peki, atık yağlardan elde edince ne yapıyor? Bitkisel atık yağlardan üretilen biyodizelden litre başına 1.12 lira ÖTV istiyor.
Neden? Doğrusu nasıl bir cevap verileceğini çok merak ediyorum. Ortada sadece enerjiye katkı sunduğu için değil, toplum sağlığı açısından önemli bir iş yapılıyor. Buna rağmen "atık yağlar" yerli ürün sayılmayarak kapsam dışı bırakılıyor.
Acaba bunun nedeni 'tebliğlere her şey açık açık yazılmazsa suç işlerim' kaygısı mı, yoksa ayak direme mi?
Anlaşılır gibi değil ama bu farkın neye yol açtığını söyleyelim. Atık yağlar kaçak toplanıyor. Daha vahim olanı, kamyon ve otobüslerin depolarında kaçak yakıt olarak kullanılıyor.
Gördüğünüz gibi 4 kelime, hem çevreye hem de ekonomiye ciddi katkı verecek bir sektörün gelişmesini engelliyor. Oysa çözüm çok kolay...
Genç işadamı Mustafa Ezici, o çözümü şöyle özetliyor:
"Yerli ürünler deyimi yanına 'atık bitkisel yağlardan üretilenler' de eklenirse sorun biter. Atık yağdan biyodizel üreticileri olarak biz, bunun düzeltilmesini ve atık yağlardan alınan ÖTV'nin kaldırılmasını talep ediyoruz."
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in dikkatine sunulur
Kürtçe yeminli bilirkişi
O yıllarda avukatlık yapan Latif Epözdemir'in kartvizitinde bugün aynen şöyle yazıyor:
"Yeminli bilirkişi-Kürtçe-Türkçe Tercüman"
Bu artık yasal bir görev... Epözdemir uzun yıllar DGM'lerde de tercümanlık yaptı. Hatta o yıllarda 5 nolu DGM'de tercümanlık yaparken, 2 nolu DGM'de "Dersim" nedeniyle yargılandı ve mahkum oldu.
Şimdi o günlerden bugünlere gelişi şöyle değerlendiriyor:
"Sadece yasaların değişmesi yetmiyor zihniyetler de değişmeli. Geçmişte ana dille savunma konusunda çok sıkıntı çektik. Şimdi bu konuda siyasi inatlaşmanın olduğu davalar dışında bir sıkıntıyla karşılaşmıyoruz. Hakimlerin yaklaşımı da geçmişle kıyaslanmaz. Türkiye çok değişti."
Yorum Yap