OKUYUCU ÇIĞLIĞI VE YAZAR

  • 7.02.2016 00:00

 Her köşe yazarı okuyuculardan teknoloji nimeti elektronik posta üzerinden (e-mail) mesajlar aldığı gibi ben de alıyorum. Yazdıklarımızla ilgili düşüncelerini yansıtan, öven, eleştiren; görüşlerimize, analizlerimize, tespitlerimize katılan, katılmayanlar oluyor. Hepsine Kürd değimi ile “ser sere min, ser cave min” (başımız gözümüz üzerine) der kabulleniriz. Ancak bazen öyle mailler alıyorum ki değinmeden, köşeme taşımadan edemiyorum.

Bu günde gelen böylesi bir e-maile yer vereceğim. Okuyucumun gönderisi şöyle:

Sevgili Mehmet Latif Bey, Öncelikle çabanız için Allah yardımcınız olsun. Rabbim bu halka sizler gibi vicdanlı aydınlarımızı bize bağışlasın. Sizin sözleriniz, yazılarınız bizden daha etkili yerlere ve ilgililere ulaşmaktadır. Kürdistan'da süren ahlakdışı, hukuksuz savaş nedeniyle mazlum Kürt halkı mağdur oluyor, yerinden yurdundan göç ettiriliyor. 90'larda köylerin boşaltılması sonucu yaşanan mağduriyetin bu sefer şehirler üzerinden sürdürülüyor.

Bu travma sadece siyasi değil toplumsal, psikolojik yönleri telafi edilemez sonuçlara neden oluyor /olacak. Kürt halkı öfkeli ve tepkili; hem devletin şiddetine hem kandilin altın tepside devlete sunduğu vahşi tablonun vahametine! HDP'nin rol oyna(ya)mamasına ve oluşan bu ahlakdışı savaşı durdur(a)mamasına. Toplum olarak vahşeti artık kaldıramıyoruz.!!

Kamuoyunun gözü önünde sırasıyla Cizre, Sur, Nusaybin, Kerboran ve idil üzerinde yasaklar devreye giriyor; katliam, soygun ve vahşetler işleniyor, olan mazlum halka oluyor.

Uzatmadan sizden somut ricam olacak, İdil'den sonra yasağın bir sonraki noktası şüphesiz Nusaybin, Gever, Kerboran olacaktır.

STK, Barolar, Belediyeler bu kirli savaşı durduracak duyarlı aydın -basın medya mensuplarıyla Kürtlerin sahip olduğu 59 Milletvekili öncülüğünde Nusaybin'e giderek hendeklerin kapatılması, gençlerin ikna edilmesini istiyoruz. HDP Milletvekillerin gidip hendeklerin arkasına ellerini uzatmaları hem çözüm için hem de bu sürecin normalize edilmesi için faydalı olacağını düşünüyoruz. Sevgi ve Muhabbetle.”

Değerli okuyucumun feryadını okudunuz. Biz Kürd yazar, aydın ve siyasiler şiddet, savaş karşıtı olduğumuzu hep dile getiriyoruz. Bakın Sur için HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ne dedi. “Biz bu çatışmanın bitmesini istiyoruz. Biteceği şeklinde yolu da kanalı da açmış durumdayız. Sadece ablukanın kalkması yeterlidir. Bir gün sonra Sur içinde çatışmalar sonlanmış olacak.” Peki, ne oldu? Mecliste dokunmazlığı kaldırılması için düğmeye basıldı.  

Bu yüreği yanmış okuyucumun talebini yazdığım bir köşe yazımda bazı paragrafları aktararak duyarlılığımı hatırlatmak isterim. 13 Aralık 2015 tarihli “Hiç Sordunuz mu neden Hendek”başlıklı makalemde bakın neler yazmışım:

“Cumhuriyet Gazetesinden Selin Ongun’un eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ile yaptığı röportajda ‘O barikatları anlamak gerek’ diyen tespitini okuyun” dedim ve “aslında biliyoruz MİT Müsteşarının söyleminin bir anlamının kalmadığı günler yaşıyoruz. Bölünme hastalığına yakalananlar gerçekle yüzleşmek istemedikleri için söylenenleri dikkate bile almazlar. Ama barış isteyen biz aydın, yazar, gazeteci, demokratların tek bir silahı var oda yazmak ve söylemek. Bunu yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

‘Hendek’ inkâr, imha, silah ve şiddetin kavurduğu sonuçtur. ‘hendek’ köyden şehre sürgünün, işsizliğin, açlığın, ötekileştirmenin neticesidir. Dağlarda kanlı cerahate dönüşerek şehirlerde ‘hendek’ olan bir süreçtir. Emperyalistlerin cetvel ile haritasını çizdiği ‘Kürd Coğrafyasında’ hak, adalet ve eşitliğin yok sayılmasının neticesidir.  

Allah aşkına bir tek insan çıkıp da sormaz mı; yahu mağarada çaresiz halde güçlü tank, top, tüfek, helikopter, uçaklara karşı kaleşnikof ile Kürd gençleri 30 yıl dağlarda verdikleri mücadele sonucu “biz de haksızlık yaptık, yanlış yaptık” demediniz mi; “barış sürecini” başlatmadınız mı? Peki, 8 Haziran’dan sonra şehirlerde hendek kazan gençlerle hiç konuşmadan, sorgulamadan, sormadan yine şiddet ile bastırma yolunu neden seçtiniz? Gerçeklerin peşine düştünüz mü? Kendi yanlışınızı görme zahmetine katlandınız mı?

Yıllarca köylerinden kopan o çocuklarla o gençlerle konuşmadığınız gibi şimdi de şehirlere, mahallelere yıllardır hapsettiğiniz Kürd çocukları ve gençleri ile diyalog yerine onları da susturarak, sindirerek, döverek, öldürerek nereye varacaksınız?

Allah aşkına, din aşkına, iman aşkına, vicdan aşkına, insanlık aşkına, kutsallarınız aşkına bir düşünün ve kendi kendinize sorun. Sizin çocuklarınız kuş tüyü yataklarda uyurken, gözünüz gibi korunurken, tırnakları halıya çarpsa yüreğiniz sızlarken Kürd çocuklarına ne oluyor da ellerinde silah ile mahallesinin sokağında hendek kazıyor, yükselttiği yığınların üzerinde yarı uykulu, tedirgin, korku içinde ölümü bekliyorlar? Hiç merak ettiniz mi?

Onların evlatları evlat değil mi? Onların canı can değil mi? Onlar da kuş tüyü olmasa da sıcak bir yatakta yatma gibi özlemleri yok mu? Neden o çocuklar ve gençler canlarından bezmiş, ölüm gibi insanoğlunun en çok korktuğu soğuk bir sona göz göre göre gidiyorlar? Bu olguyu, bu sebebi ülkeyi yönetenler hiç merak edip düşündü ya da kendilerine sordular mı?

Kandırarak, aldatarak, beyin yıkayarak 78 milyondan en az 70 milyonun ruhuna şırınga ettiğiniz ‘terör örgütü’, ‘terörist’ söylemi ile topluma yansıtıp, savaşı onlar başlattı; camiyi onlar yaktı diye manipüle ettiğiniz için 30 yıldır bunları yaşıyoruz. Umut ve barış sürecini korku ve savaşa dönüştürdünüz. Kürd sorununu ‘dağ’ ve ‘hendeğe’ indirgediniz. İktidarınız için kazananı olmayan kaybedenleri belli savaşta diretiyorsunuz.

‘Dağa’ çıkanları nasıl gerçekçi, orantılı, münasip, elverişli yöntemle ele almadığınız gibi; şimdi de ‘neden hendek!’ meselesini sorgulamazsanız iki taraftan da nice canları yitirir ve şehir savaşları bir 30 yıl daha sürerse çok mu mutlu olacaksınız; daha iyi mi olacak? O yüzden diyoruz ki bu ülkeyi yönetenler, aydınlar, gazeteci,  yazar ve düşünen akil adamların söylediklerini dikkate alın; o gençlerle konuşursanız ne kan dökülür, ne gençler yaşamlarının baharında toprağa verilir, ne anne, babalar evlatlarının tabutuna omuz verirler.

Koskoca CHP Genel Başkanı, güya bu ülkeyi yönetmeye aday isim bile hendeğin ne olduğunu sorgulamadan gençleri sorgulayarak ‘hendek’ meselesini bitirin diye çağrı yapıyor. Doğru hendek bitsin. Ama demezler mi hazır Diyarbakır’a gitmişken Sur içine bir gir, dört ayaklı minareye bir git; bak rahmetli Elçi nerede katledildi bir gör ve 50 metre ötede tir tir titreyerek hendek üzerinde yarı uykulu çocuklar ile bir konuş. De ki ‘gençler ne derdiniz var? Ne istiyorsunuz? Nedir bu hendekler? Niçin göz göre göre ölüme gidiyorsunuz?’ Hazır HDP eş genel Başkanı Demirtaş ‘gelin birlikte hendeğe gidelim’ demişken çağrısına uysanız ya.

O gençleri dinleseniz sizlere çok şey söyleyecekler. Vicdanlarınızı harekete geçirecek? Hendeklerde, kum torbaları üstünde, yarı aç, yarı tok, uykusuz eli silahlı yaşamayı kim ister. Empati kurun, Kürd olduğu için yapılan zulmü görün. 30 yılda acılı yeni bir nesil büyüttünüz. ‘Edi Besse’ yani ‘Artık Yeter’ demek istiyoruz bu sesi işitin. Kim istemez ki sıcak yuvasında, aşında, işinde, gücünde, okulunda, mutlu aile olmak.”(*)

2015 Aralık ayında bunları yazdım. Yönetenler feryadı duymalı. Batıdaki milyonlar, ses vermeli. Bin yıl daha bir arada yaşamak için “barış” için yalnız HDP değil, CHP ve AKP vekilleri de zerre kadar vicdanları, insafları, imanları kalmışsa savaş değil barış için ellerini taşın altına koyarak o şehirlerdeki savaşı, yıkımı, ölümü durdurmalı diyoruz değerli okuyucularım.

(*)13 Aralık tarihli makalemin tamamını okumak için bu lingi tıklayın: http://www.batmancagdas.com/hic-sordunuz-mu-%E2%80%9Cneden-hendek%E2%80%9D-makale,10562.html

ÇAĞDAŞLA 30 YIL:Başlığım ve makalemin içeriği sanırım Çağdaş’ın 33 yıldır nasıl bir gazete olduğunu anlatıyor. Çağdaş, tarafsız, özgür, halkın gözü, kulağı, dili 33 yıllık yayın hayatında 30 yıl yazmak gurur vericidir. Sevgili Barış Arslan’ın dediği gibi Batman’ın “amiral gemisi” Batman Çağdaş yayın hayatına 85 ödül (bir ödülde benden duayen gazeteci ödülü) sığdıran değil bölgenin Guinness Rekorlar kitabına Türkiye ve Dünya çapında hak etmiş bir gazeteden söz ediyorum. İyi ki varsın Çağdaş, iyi ki 30 yıldır senin aracılığınla Batman halkı ve okuyucularıma görüş ve düşüncelerimi duyurabiliyorum. Nice 33 yıllara.  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums