- 26.12.2015 00:00
Sezen Aksu’nun Cumhuriyet’te çıkan yazısını okumayan var mı? Röportaj yerine sanatçı kendi cümleleri ile düşüncelerini çok etkileyici bir dille o kadar güzel izah etmiş ki; özellikle “Bu çatışma ortamı her tarafta birçok yaralı ruh bıraktı” söylemi çok ince bir sanatçı tespiti. Henüz kopuş yaşanmasa da 8 Haziran’dan başlayan, 1 Kasım’dan sonra korkunç bir ivme kazanan; iç savaşı andıran çatışmalar Kürdlerde “nesiller boyu sürecek yaralı ruh” hâli bırakacağı gerçeğini gözardı etmeyen bir tesbittirSezen Aksu’nun tesbiti.
Batıda yaşayanların hafızası çok zayıftır. Hatırlatmak isterim. Dicle Koğacıoğlu, Doğu ve Güneydoğu’da araştırma yapan bir sosyolog. Gördüklerini, dinlediklerini yüreği, vicdanı, insafı kaldıramayınca Boğaz Köprüsü’nden atlayarak intihar etmeden not bırakan Dicle! Demişti ki; “Annem, babam, kardeşim. Beni affedin, çok acı var. Dayanamıyorum.”
Sezen Aksu’nun da sıkılan ruhu dayanamamış olacak ki Sosyolog Dicle’nin intiharından yola çıkarak; Diyarbakır Sur, Silvan, Nusaybin, Silopi, Cizre, Dargeçit, Derik, Yüksekova ve diğer Kürd şehirlerinde “çok acayip şeyler oluyor” diyerek bölgenin Hawar (imdat) çığlığını “yaralı ruhlar” üzerinden seslendirirken; “Neden”, “Ne oluyor”, “Ne olacak”, “Neye hazırlanmamız gerekiyor” sorularını peş peşe sıralamış yazısında.
Geçekten Kürd coğrafyası yangın yerine döndü. Neler olmuyor ki; hamile kadınlar karnında doğmamış bebeği ile, küçük çocuklar keskin nişancılar tarafından alınlarından vuruluyor. Tarihî şehirlerdeki bin yıllık camiler, kiliseler, havralar, okullar, evler, hastaneler yakılıyor, yıkılıyor. Dicle Koğacıoğlu’nu köprüden atacak kadar vahşi olaylar oluyor.
Sezen Aksu bir sanatçı duyarlılığı ve tedirginliği içinde Kürd halkının çığlığına sesini yazıya katarak bu coğrafyada neler olduğunu sorguluyor. İsim vermeden Aksu 32 yılda olduğu gibi, son üç yılda da neyin hedeflendiğini, Kürd meselesinin nereye gittiğini, neden “terör” ile minimize edilmek istendiğini sorguluyor.
SEZEN AKSU BUNU NİÇİN YAPIYOR?
Taraflı, tarafsız, havuzlu havuzsuz; yazılı, görsel bütün medya ve Türkiye’nin batısına mesaj vermek için. Biz yazarlar ve aydınlar başaramadık, dilerim Sezen Aksu “yaralanan ruha” can suyu olur. Sessizliğe bürünen sanat dünyasına vahşi, çirkin kardeş savaşını durdurmak için belki bir ışık, bir yol, bir kıvılcım, bir ruh olur.
8 Haziran 2015 tarihinden beri o bölgede bir tek hayat değil, yüzlerce hayat ya yok, ya da milyonlar sürgün oldu. Buna karşılık Türkiye’nin batısında olmayan tepkiye Aksu sanatçı kişiliği ile “ruh” vermek istedi. Kürd coğrafyasında devlet 32 yıl öncesinin yöntemlerinden çok daha büyük olaylara imza atıyor. Bugün 1925- 1940 isyanlarında, 1960 ihtilalında, 1972 muhtırasında, 1980 darbesinde olmamış, görülmemiş, yaşanmamış şeyler oluyor.
Bir Coğrafya’da yaşayan Kürdler adeta topyekûn “öteki” ilan ediliyor ki Sezen Aksu “çok acayip şeyler oluyor” diyor. Ama ister inanın, ister inanmayın bölgede bu zulmü yaşayan Kürd halkı, “temizlenene kadar” insafsız söylem ve yaklaşımından çok batının olanlar karşısındaki duyarsızlığına üzgün, kırgın ve de öfkelidir.
Kürd halkı başta Erdoğan, AKP hükümeti ve Devletin “çözüm” konusunda samimi bir politika gütmediğini Rojava ve IŞİD meselesinden beri biliyordu. Her an “aldatılacağını”, her an “çözüm bitti” deneceğini bekliyordu. Ama Türkiye halkının buna fırsat vermeyeceğini, ne pahasına olursa olsun “çözüm süreci”nin devam etmesi için batının karşı çıkacağını umuyordu.
İlk başta alınan üç- beş günlük sokağa çıkma yasaklarına ses vermeyen batıdaki halkın aylarca süren ambargolara ruhsuz, duyarsız, ilgisiz; onaylayan tutumundan cesaret alan iktidar Kürd şehirlerini Şam, Halep gibi yakmaya, yıkmaya başladı. Çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar, suçsuz siviller öldürüldü. Duvarlara, okul tahtalarına ırkçı, faşist, bölen yazılara sessiz kalındı. İşte asıl Kürd halkını “ruhi kopuşa” götüren “çok acayip” sonuç bu oldu.
Olup bitenlerden sonra PKK’den nefret eden Kürdlerin devlete yakınlaştıracaklarını mı sanıyorlar. Ne kadar büyük bir yanılgı! Kürd nefretini artıran bu operasyonların nesiller boyu sürecek yaralı bir ruh yaratacağını fark etmiyorlar mı?
Yönetenler, medya görmüyorsa Türkiye halkı ve sanatçılar görmeli. Sabahtan akşama kadar yazılı ve görsel medyada verilen “şu kadar PKK’li öldürüldü” manşetlerine kaç Kürd inanıyor? Yandaş ve havuz medyası bu haberleri AKP ve muktedirler için yapıyor; ya diğer medya niye bu kine ve nefrete alet oluyor? Neden Kürd halkının nefretini kazanıyorlar? Devlet, Hükümet ve Adalet’e güvenini kaybeden Kürd halkı Türkiye halkına da güvenini kaybederlerse neler olabileceğinin hesabı yapılıyor mu?
Sanatçı Sezen Aksu’nun sesine kulak verin. Kürdler yerine siz meydanlara çıkarak Devletten, Hükümetten Kürdler için yasal ve anayasal eşit haklar talep ediniz ki bin yıl daha birlikte yaşayasınız. Egemenlerin dediği gibi Kürd meselesi ne “terör”, ne “bölünme” ne de “ayrı bir devlet kurma” meselesidir.
Kürd meselesi “eşitlik”, “hak”, “adalet”, kendi kendini “yerelde” yönetme meselesidir. Sokağa çıkartmamak, şehirleri yakmak, yıkmak; insanları tek tek avlayarak öldürerek bitecek bir mesele değildir. Kürd meselesi konuşularak, diyalog kurarak, müzakere ederek çözülecek bir meseledir. Kürd meselesi devletin kendi topraklarım dediği şehirleri işgal mantığı ile harabe haline getirerek çözülecek bir mesele de değildir.
Kürdler coğrafyasında insanlık dışı “acayip işlerin” batıda yankı bulması isteniyor. Değilse bu savaş bir süre daha devam edecek olursa geri dönüşü olmayan “kopuş” hendekler gibi giderek derinleşmeye başlar. Nüfusu yüz binleri geçen şehirler boşaltılıyor, son altı ayda 1,5 milyon insan operasyonlardan etkilendi. Kürdler ülkeden kopartılıyor.
Terör iddiasıyla “temizleme” adı altında coğrafyada operasyonlar yapılıyor. Şehirlerde yakılıp, yıkılmamış bir tek ev, cami, okul, iş yeri bırakılmıyor. Devlet, Hükümet, her kimse yakıp, yıkmak; şehirleri boşaltmak, sivilleri katletmek yerine; “öz yönetim”, “özerklik” ya da “yerinde yönetim” “demokratik yönetim” her ne ise oturup HDP ile bunun ne olduğu ve neyi amaçladığını konuşmalı. Konuşulursa hâlledilmeyecek hiçbir şey yoktur. Kürd meselesi “milliyetçilik” üzerinden hâlledilmez. Çözüm “adalet”, “eşitlik” ve “ortak payda” üzerinden yaklaşımla olmalı ki akan kan dursun.
Sezen Aksu’nun dediği gibi batının içine kapanması, iç savaşa karşı “kozalarına” çekilmeye, sessiz kalınacak günler olmadığına işaret ediyor. Karşı oy kullanan yüzde 50’nin Kürd meselesinde AKP ile aynı görüntüyü vermemesi çağrısını yapıyor. Ve Türkiye tarihinin en kanlı çatışmalarının yaşandığını haykırarak “daha kaç kişi ölsün” diyor. Şayet böyle giderse “bu ateş batıyı da sıçrar” diyor.
Ne kadar gerçekçi, doğru tespitler. Barikatlara destek olmasanız da anlamaya çalışın. Bu saatten sonra bu savaşı batıda sizlerin tepkisi durdurur; Sezen Aksu gibi güçlü seslerin çıkışı şart. Sessiz kalmayın, ateşi söndürün, akan kardeş kanını durdurun.
*Araştırmacı Gazeteci – Yazar
mlatifyildiz@hotmail.com
Yorum Yap