- 7.02.2015 00:00
Şöyle bir geriye doğru dönüp yıllara öncesine gidelim. Kürdlerin Rusya ile olan ilişkileri, Melle Mustafa Barzani’nin Rusya’da uzun yıllar süren sürgünü. Ve de Amerika’da ruhunu teslim etmesi. Yüz yıldır Kürdler üzerinde ABD’nin çifte standart ve çıkar ilişkilerini bütün açıklığı ile yaşamım boyu şahit olduklarımı özetleyerek sizlerle paylaşacağım.
Bu günlerde Türkiye, Irak ve Suriye’de yaşadıklarımız beni bu geçmişi hatırlamama sebep oldu. ABD Irak Kürdlerine şimdilik tam destek görüntüsü veriyor. Rojava Kürtlerinin IŞİD’e karşı sağladıkları başarıdan dolayı görünürde önemsiyor gibi. Ancak Türkiye’nin sert tavrı ile çark edince Rusya’nın PYD’ye göz kırpması Kürdlerin tarih boyu yaşadığı trajediyi ister istemez hafızalarımızda canlandırıyor.
Irak ve Suriye’de olanlar Kürd meselesinin bir boyutu iken Türkiye’de olanlar karşısında 8 Hazirandan beri ABD’nin sessiz kalması size anlamlı gelmiyor mu? Kürd şehir, kasaba, mahallelerinde süren kuşatma, saldırı, baskın, talan, öldürmeleri dünyada bilmeyen, duymayan yok. Tarih boyu “Kürdlerin büyük müttefiki” olarak kendini lanse eden ABD’den şu satırları yazdığım ana kadar bir açıklama yaptığını duyan Allah’ın kulu var mı?
O yüzden bu yazımda Tarih, öğretmeni sıfatım ve de siyaset biliminde 47 yıllık gazeteci ve yazar olarak fiili çalışma alanım olması nedeniyle 1960 dan günümüze Kürdler – ABD ilişkilerinde “neler oluyor” ABD ve Kürd ilişkilerinde bu günlerde yaşananları hazır Selahattin Demirtaş ABD de iken küçük bir tarihi hatırlatma yapacağım.
Birinci Dünya savaşına kadar dünya meseleleri ile fazla ilgilenmeyen ABD sömürge meselelerinde Avrupa ülkeleri ile çıkar çatışmaları başlayınca, petrol denilen madenin zift olmaktan çıkıp önemli bir enerji haline dönüşmesi sonucu dünya siyasetine yön vermek gibi bir misyon üstlendi. 1919 döneminde Suriye için oluşturulan “Büyük Suriye Kongresi” ile ABD sömürgeci değil teknik ve ekonomik yaklaşım sergileme imasıyla bölgeye girdi.
Bu tarihten sonra Ortadoğu’yu mercek altına alan ABD’nin Ortadoğu Politikası başladı ve bölgeye başka bir gözle bakmaya başladı. Çünkü dünyanın gelecek 250 yılına yön verecek petrol denizi üzerinde bir bölge olduğunu keşfetti. Bu da ABD’nin stratejisini değiştirmesine yol açtı.
1933 yılında Suudi Arabistan ile ilişkilerini güçlendiren ABD 1942 yılında Riyad’a ilk elçilik açarak yakınlık boyutunu yükseltti. 2 yıl sonra da 1944’te ARAMCU petrol şirketini kurarak Ortadoğu için gelecek planlarını resmileştirdi. Almanya’da Nazilerin Yahudilere yönelik şiddet ve soykırımı üzerine Filistin’de İsrailler için toprak ilişkileri içine girdi. 1948 yılında da İsrail Devleti’nin ilanına da büyük destekçisi ve ilk tanıyanı oldu.
Ortadoğu’dan sonra İran ve Irak’ta da zengin petrol yataklarının bulması ABD’nin önce İran Şah’ı Rıza Pehlevi, sonra da Irak ile ilişkilerini geliştirdi. 1940’lı savaş yıllarında ABD Arap ve İranlılar ile sessiz, gizli ilişkilerini 1946’da İran’da Urumiye bölgesinde kurulan Mahabat Kürd Cumhuriyeti 11. Ayında senesini bile tamamlayamadan Amerikalı komutanın yönettiği Şah’ın ordusu tarafından bastırılarak sonlandırıldı. Kürd Devleti’nin önemli isimlerinden biri olan Melle Mustafa Barzani 1958 yılına kadar 12 yıl Sovyetlerde sürgünde kalacaktı. Bu ABD’nin çıkarı için Kürdlere karşı en önemli karşı çıkış tarihiydi.
Neyse ki, Irak’ta 14 Şubat 1958’de Kürd asıllı General Abdülkerim Kasım ve Yüzbaşı Abdüsselam Arif’in başını çektikleri darbe ile Barzani Irak’a döndü. O güne kadar illegal olarak faaliyet gösteren Kürdistan Demokrat Parti (KDP) legal hale geldi. Barzani ve Talabani ailelerini öne çıktığı Irak Kürdistanında inişler çıkışlar oldu. 1968 yılında iktidara el koyan BAAS Partisi, 1970’de Kürdlere özerklik tanıdı. Ancak Kerkük’ün statüsü ve zengin petrol yataklarını Irak hükümetinin petrol rezervlerini millileştirmesi üzerine ABD İran’ın yanında devreye girdi. İran Kürdler ile temasa geçince ABD Kürdlere raporunda olmayan otonomi sözü vererek merkezi hükümete karşı ayaklanmaları için kışkırttı. 1974 “özerk Kürdistan”, 1975 gizli silahlanma ile Kürdler iyice kışkırtılırken ABD’nin gizli arabuluculuğu ile İran ve Irak Cezayir’de OPEC zirvesinde sınır işlerini hal edince kabak Kürdlerin başına patladı.
Irak, ABD’ye Kürdlere verdiği desteği geri çekmesini istedi ve Kürdlere karşı ezme politikasına girişti. İran’a geçen Melle Mustafa Barzani; Almanya doğumlu Yahudi kökenli 1973 – 1977 yılları arasında ABD’nin 56. Dışişleri Bakanı görevini yapan Kissinger’e şu tarihi mektubu yazar: “Dünyanın sessiz bakışları altında, hareketimiz ve halkımız inanılmaz yollarla imha ediliyor. Bize göre Sayın Ekselansları, ABD’nin, kendilerini sizin ülkenizin politikalarına adamış olan halkımıza karşı ahlaki ve siyasi sorumluluğu vardır…” diyordu.
Ama Kissinger bu mektuba cevap bile vermez. Baskılar sonucu 200 bin Kürd İran’a sığınır. Ancak mültecilere ne İran, ne ABD yardım eder. Ardından İran 40 bin Kürd’ü sınır dışı ederken ABD bir tek Kürd’ü bile ülkesine kabul etmez. İşte bu yıl (1976) Celal Talabani KDP den ayrılarak Suriye’de Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni kurar.
Kürdleri piyon olarak kullanan ABD’nin projesi İran Şah yönetimin güçlendirmek ve Sovyet etkisini azaltmaktı. Kürdlere otonomi vermek gibi bir planları yoktu. 1914 yani 1. Dünya savaşından beri Kürd trajedisi Ortadoğu petrollerine kurban ediliyorlardı. Bundan sonra Kürdler üzerindeki plan ve projeler hızla gelişti. 1978’de bu sefer bölgeye hâkim güçler KDP ve KYB arasında silahlı çatışmalar çıkaracaklardı. Melle Mustafa Barzani 1976’da İran’dan ABD’ye tedavi için gitti ve 1979’da orada öldü. Barzani ölünce KDP bir kez daha parçalandı. Aynı yıl İran’da İran devrimi olmuş, Humeyni başa geçmişti. Irak’ta ise Saddam Hüseyin iktidarı ele geçirmişti. Saddam, İran’ı Kürdlere yardım ediyor gerekçesi ile 22 Eylül 1980’de 8 yıl sürecek İran – Irak savaşı sonucu bir milyondan fazla insan öldü.
12 Eylül darbesinden kaçan ve kendilerine Apo’cu diyen PKK, Barzani’nin KDP’sinin izni ile 1982 yılında Kuzey Irak’a yerleştiler. İdeolojik farklılıklara rağmen KDP ile PKK arasında önemli bir çatışma çıkmazken PKK’nin 15 Ağustos 1984 Eruh baskınından sonra 1986 yılında TSK Barzani güçlerine saldırınca KDP, PKK ile yaptığı anlaşmaya son verdi.
Saddam 1986 – 1988 Enfal harekâtı sonucu 1988’de İran ordusunun Süleymaniye’ye yöneldiği 16 Mart günü Kürd şehri Halepçe şehrine havadan sinir ve diğer kimyasal silahlar ile 5 binden fazla Kürd katledilirken başta ABD ve dünyanın sesi çıkmadı. Saddam’dan kaçan on binlerce Kürd Türkiye’ye sığınırken ABD ve dünyadan yine ses yoktu. ABD Kongresi’nde bazı üyeler Irak’a yardımı kesmeyi istese de Reagen ve Baba Bush karşı çıktılar.
Tarih 2 Ağustos 1990’nı bulduğunda Saddam’ın, 13 Vilayetim dediği Kuveyt’i işgal etti. Bölgeye müdahale için bekleyen ABD’nin başını çektiği koalisyon 16-17 Ocak 1991’de Irak’ı bombalamaya başladı. Birinci Körfez savaşı adı verilen bu savaşta Irak Kürdleri ABD için anında “iyi Kürd” oluverdi. O ana kadar Türkiye’de Kürdler “terörist”, dünyada ise hiç Kürd yokken, Halepçe soy kırımında görmeyen baba Bush Irak Kürdlerini yeni keşfetmişti.
Irak Kürdleri bir kez daha “özgürlük” hayallerine kapılmışken savaş bittiğinden ABD “Birleşik Iraktan” yana tavır koydu. Saddam’ın Kürdlere saldırmasına ses çıkarmamak bir yana destek verdi. Ta ki 36 Paralel Kuzey uçuşa yasak bölge ilan edilene kadar. 19 Mayıs 1992’ye kadar kardeş savaşı veren KDP ve KYB seçimlere giderek “kurtarılmış bölge” üzerinde Kürdistan Parlamentosu ve hükümetini kurdular.
Birinci Körfez savaşının üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen sorunu çözmeyen ABD 11 Eylül saldırılarından sonra Bush Irak ve El-Kaide arasında bağlantı var diyerek 2003 tarihinde 2. Körfez savaşını başlattı. 19 Mart’ta başlayan savaş 13 Nisan’da Saddam’ın doğduğu Tikrit’in düşmesi ile bitti denilse de hala IŞİD, Sünni, Şii, Kürdler arasında savaş sürmektedir. Nihai barış hala çok uzaktadır.
1915 yılından beri ABD’nin yok varsaydığı Suriye Kürdleri, özellikle PYD güçleri Kobane’de IŞİD karşısında destan yazınca “yeni iyi Kürd” oldu. Ancak 2013 yılından beri özellikle Kobane savaşında gereken desteğin yetersiz olması. Kobane Afrin arasındaki Cerablus bölgesine Türkiye’nin sert tavır sergilemesi ABD’nin kahraman ilan ettiği Suriye Kürdlerine karşı tavır değiştirdi. Rusya’nın bölgede yeni bir aktör olması sorunu içinden çıkılmaz bir hale soktu.
Türkiye Kürdleri mi hala ABD “terörist” listesinde. Olabildiğince kısalttığım tarihsel gelişmeye göre ABD’nin Kürdlere yönelik ilgisini bilmem anlatabildim mi?
Kürdler meselesinde ABD 100 yıllık (1915 – 2015) süreç içinde çıkarlarını kollamak, müttefiklerini memnun etmek, güç dengelerini korumaktan başka asla adım atmadı. Kürdler ABD için dün ne kadar önemli halk ise bugünde öyle olduğu için Kürd şehirlerinde olan biten karşısında sessiz kalmaktadır.
1968 ve 1969 yıllarında İstanbul Üniversitesi Beyazıt Meydanı’nda katıldığım “Go Hom Yanki” yani ABD için ne düşünüyorduysam bugün de aynı şeyi düşünüyorum. ABD dış politikasında “ahlak”, “verilen söz”, “ilke” gibi sözcüklerin anlamı yok. Ortadoğu’da yarın sıcak savaş bitsin Kürdlere verilen bir parmak balın içinde zehir olduğu görülecektir. ABD gibi AB’nin de heybesinde farklı bir şey yoktur. Kürdler ABD’nin büyük projelerine hizmet ettiği sürece “iyi” ve “kahraman” Kürddür, gerisi boştur. Dilerim 47 yıldır değişmeyen bu görüşümden bu sefer olsun ABD beni yanıltır ve özür dilerim.
Yorum Yap