Tetikçiler ve Kürdler

  • 11.11.2013 00:00

 

                Li nivasane min e peşi; ya “utanç duvarı” de min anibu ziman. “ E go rojev afirinin nahelin ez ji were tişteki xweşik binivisenim.” Türkçesi “Bir önceki yazım “utanç duvarında” dile getirmiştim. “Gündem yaratanlar bırakmıyor ki sizlere güzel bir yazı yazayım.”

                Eğer izin verselerdi Mehdi Mutlu’nun Dünyü TV’de sunduğu ve keyifle izlediğim “Civat Ü Kilam” programında niviskar (yazar) Z. Abidin Zinar ve Dengbej Salih’e Qubini katılımı ile yapılan, sözlü Kürd tarihinin güzel bir kesiti dengbej ve yazarların aktarımı ile yorumlayacaktım. 1514 yılında Kürdlerin Osmanlı’ya tabii olduğu Kemalist tarihçilerin tahrif edilmiş yalan ve yanlış bilgilendirmelerini tarihçi sıfatımla düzeltecektim.

                Yazık ki, “Utanç Duvarı” gibi, Batman’da derin devletin yöntem ve düzenleme biçimi ile planlı, organizeli “Tetikçiler” gerçekleştirdikleri katliam denemesi saldırı yazmama engel oldu. Gençlerin mutlu anını kanlı güne dönüştürenler bir kez daha bu fırsatı vermediler. 

Derin Devlet’in tarih boyu rahat bir ortam ve zemin bulduğunda Garzan ve Behdinan bölgelerinde ajanları ve satın aldıkları Kürdlerle üs seçenler Batman’da yeniden sahnedeler.

Geçmişte Batman’da karanlık güçlerin cirit atarak işledikleri cinayetlerle kan gölüne ve korku şehrine çeviren eli kanlı taşeronlar unutulmadı. O günler inanmış Batman’lı dindar kesim vahşeti kendi halkından birilerinin yapabileceğine ihtimal dahi vermek istemediler.

Bu yaklaşım Batman’dan sonra; 40 yıl gazetecilik yaptığım Konya’nın villalarında dindar insanların domuz bağı ile hunharca öldürülüp cesetler ortaya çıkana kadar sürdü. Din adına Kürd halkını ensesinden vuranlar, Türkleri de villalarda işkence yaparak katletmekten geri kalmıyorlardı. Gerçek yüzleri ortaya çıkıncaya kadar maalesef çok kişiyi inandıramadık.

Ne zaman katillerin görevlerini ifa ettikleri derin devlet tarafından kanaat getirilince ipleri çekildi. Tetikçiler yakalanınca Batman’da faili meçhul cinayetlerinde aynı örgüt eliyle işlendiği anlaşıldı. Yıllarca yazılmasına rağmen inanmayanlar gerçeğin duvarına çarpmıştı. Ancak iş işten geçmiş ve iki taraftan da suçsuz günahsız yüzlerce Kürd ölmüştü.  

Bugün aynı karanlık eller yine iş başında. İddia o ki Devlet destekli kontra Kürd halkını büyük bir tuzağın içine çekiyor.  PKK – Ordu ellerini tetikten çekmişken, Batman’da malum karanlık güçlerin tetikçilik ihalesini aldıkları ve Petrol ( İpragaz ) mahallesinde düğün evinde cinayet işleyerek görev ifasına başladıkları anlaşılıyor.

Saldırının yapıldığı yer, saldırı yöntemi ve hedefin çok boyutlu olduğunu belirtiliyor. Batman’da herkes biliyor ki Petrol (İpragaz) Mahallesi köyleri yakılan, yıkılan ve boşaltılan; anneleri, babaları, bacıları öldürülmüş Kürdlerin yerleştiği BDP’nin kalesi bir semt. Hüda-Par hâkimiyet alanı için o semtte bildiri dağıtmakla neyi hedeflediği sorusu soruluyor. Ayrıca her Kürd biliyor ki dini, vicdani, ahlaki, insani açıdan; hatta gelenek, göreneklerimize göre kanlı davalılar bile düğün gibi mutlu, kutsal bir günde düşmanlarına asla zarar vermezler.

Petrol Mahallesindeki düğün sahibi Kurt ailesinin mutlu anını kana bulamak, evli 28 yaşında, BDP’li 2 çocuk babası Özcan Temel’in ölümüne ve 6 kişinin yaralanmasına yol açan olay kelimenin en hafifi ile Kürd inancı, gelenek ve göreneklerine göre alçaklıktır, hainliktir, caniliktir, kahpeliktir. Bu saldırı aynı zamanda Hüda-Par’ın da; dindar düşüncede olanların da hedeflerini baltalamakta, inanan kesimi töhmet altında bırakmaktadır. Doğru veya değil iddia o ki söz konusu saldırının Hüda-Par’ın bildirisi yüzünden çıktığıdır.

Olayın ardında 15 kişiyi gözaltına alındı. 15’i de serbest bırakıldı. Göz altıları sır gibi saklandı. En önemlisi ise tabancanın kuru sıkıdan bozma olduğu açıklandı. Emniyetin birkaç gün içinde çözmesi geren saldırı şu satırları yazdığım ana kadar açıklığa kavuşmuşturulmadı.

Göz altıların sır gibi tutulması, soruşturmanın medyadan saklanmasına karşılık BDP’li onlarca Belediye Başkanlarının KCK davasında polis kameraları ile görüntülenerek medyaya servis edilmesi devleti, hükümeti, Valiliği, Emniyet ve Adliyesini töhmet altında bıraktığı konuşulan tek konu. Yetkililer iddia ve ithamları çürütmek istiyorsa bir an evvel; katiller kim? Saldırı niçin yapıldı? Kaç kişiydiler? Bağlantılarını ve amaçlarını kamuoyuna açıklamalılar.

Hüda-Par Batman İl Başkanı Aydın Gök, ilk anda yaptığı açıklamada broşürleri kenar semtlerde dağıttıklarını doğrularken “ Bir düğünde böyle bir olayın yaşaması canavarlıktır. Bu tür üzücü olayı kabul etmemiz mümkün değil” diyerek yatıştırıcı bir açıklama yaptı. Ancak aynı açıklamanın bir yerinde “olayı bizde basından öğrendik” sözleri samimiyetini sorguladı. Zira Batman’da kuş uçsa olayı anında fısıltı medyasıyla işitilir. Kaldı ki Hüda-Par’ın detaylı bilgi sahibi olduklarını Batman’da bilmeyen tek bir Allah’ın kulu olmadığı ayrı bir iddia.

Hüda-Par’ın, geçmişten ders çıkartarak halkının, eşit, adil ve özgürlüğü için mücadele edeceğine sadece “din” üzerinden yapması düşündürücü.  Kürdler kardeşkanı ve saldırılar üzerinden siyaset yapılamayacağını halka ispatlamalılar.

Nitekim bu açıklamayı samimi ve doğru bulmayan BDP Eş Başkan’ı Gülten Kışanak yaptığı ilk açıklamada faillerinin adresini göstererek  “Özcan Temel arkadaşımızın kanı Hüda-Par’a sıçramıştır. Saldırgan grup zorla bildiri dağıtmak istemiştir. Devlet ve Hüda-Par katilleri ortaya çıkarmadığı sürece zan altında kalacaklar” demiştir.

Tarafların karşılıklı sert açıklamalarını yazmaktan çok, süreç ve Rojava konusunda sıkışan derin devletin kardeşi kardeşe kırdırtmak için yaptıklarını hatırlatmak isterim. İtirafçı, JİTEM ve Hizbullah’ı kullananların bugün Hüda-Par’ı alet etmek isteyeceklerinin çok da uzak bir ihtimal olmadığı iddialarını Türk medyasında yazıp çizenlerden okuyup, öğrenebilirsiniz.

Diyarbakır Üniversitesi olayları akabinde; Suriye’de el Nusra çeteleri Kürdleri katlederken, Hüda-Par’ın caniler lehine açıklama yapması şüpheleri üzerine çekmiştir. İkinci örnek Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun tam da seçim arifesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşmesiydi. Muhalefet partisi lideri inandırıcı bir sebep yokken ve de kendi Kürd seçmeni varken; bölgede BDP karşısında yer alan tek parti olan AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan ile görüşme yapmasına farklı anlamlar yükledi. Söz konusu gelişmelerin bu günlere zemin hazırladığı iddiaları Türk basının köşe başlarının yazdığı ve yorumladığı bir konu olduğunu Hüda-Par da, kamuoyu da, dünya âlem de biliyor.

Dedim ya, “Barzani ve Rojava” yazımda olduğu gibi bu yazımda da söz konusu iddia, itham, kışkırtma, “Kürd’ü Kürd’e kırdır” planlayıcıların gündem ve düşmanlığını kızıştırma boyutunda taraf tutan bir yazı yazma niyetim yok. Ancak gerçekleri hatırlatmak görevimdir.

KÜRD KÜRDE DÜŞMAN

Neredeyse 200 yıldır din, yurt severlik ve özgürlük adına Kürdlerin birlikte mücadele etmesi yerine bir birine zarar veren geçmişten gelen alışkanlıklarından ders çıkarmalarının zamanı gelip geçti. Duyar, duymazlar; anlar, anlamazlar; inanır, inanmazlar bilemem. Ama bu görevi geçmişte faili meçhullerde enselere sıkılan kurşunlar ile kardeş katili olan Kürdlere, bir Kürd aydını, yazarı ve gazetecisi olarak hatırlatmak boynumun borcudur.

Şunu bütün taraflar görmelidir. Bütün taraflar derken, en küçüğünden, en büyük Kürd örgüt, parti, liderlerini kastediyorum. BDP, HDP, PKK, KCK, KDP, YNK, Goran, Yekgırtu, PYD, Hak-Par, Hüda-Par ve adını burada sayamadığım bütün Kürd örgüt, parti ve liderlerine sesleniyorum. Kürd tarihinde ele geçen en önemli fırsatı gerek Ortadoğu ülkeleri, gerekse de bu coğrafya üzerinde emelleri olan başta Kürdlerin yaşadıkları 4 ülke, komşuları, ABD, AB ve Rusya; Kürdler arasında çatışma ortamı yaratmaktan asla vazgeçmediler/geçmeyecekler.

200 yıllık tarihlerinde, 90 yıllık cetvelle bölünmüşlüğün ve de 30 yıllık kanlı süreç yaşayan Kürdlerin yaşadığı en zor zamanı yaşıyoruz. 200 yıl sonra doğan büyük fırsatı Kürd örgüt ve partilerini bir biriyle çatıştırarak, bölerek yeniden kıskaç altına almak istiyorlar. İllegal halde olan Hizbullah’ı Hüda-Par adıyla legal parti haline getirenlerin bir hesabı, kitabı, planı, programı olmadığını, olmayacağını Hüda-Par yöneticileri sanıyorlarsa aldanıyorlar.

Devlet MGK’da ve Bakanlar Kurulunda alınan karar ile Hüda-Par’ı sürece ve bölgeye entegre etmeyi uzun süredir planlıyorlardı. Dicle Üniversitesi olayları Kürd örgüt ve partileri arasında başlayacak gerginliğin ilk fişeği; Batman cinayeti ilk silahlı saldırı denemesi oldu.

Türkiye’de yerel seçimler öncesi BDP ve Hüda-Par üzerinden; Suriye’de de Barzani (KDP), Salih Müslim (PYD) ve “duvar” üzerinden çatıştırmak istediklerini sıradan Kürd halkı görüp bilirken; liderlerin, partilerin, aydınların görmemesi, bilmemesi mümkün mü?

Ne yazık ki, bölge ve yerel medya birilerinin arka bahçesi durumuna geldiği için uyarı görevini yapmadı/yapmıyor. Sivil Toplum Kuruluşları ses verdilerse de cılız kaldı. Bölgenin bazı aydınları, yazarları, kanaat önderleri oldum olası sessiz kalmayı hep yeğlemişler.

Batman’da, düğünde Özcan Temel’e atılan kurşunlar geliyorum diyordu. Planı yapılan saldırı ile ortalığı dumana boğarak puslu süreci başlatanlar; Kürd coğrafyasında seçimi zora sokmak istiyorlar. 1990’ların gerilimli havasını Batman’da eli kan karanlık odaklar yeniden yaşatmak istiyorlar. Taraflar bu tuzağa düşmemeli. Zira 90’larda nasıl ki kimseye yarar sağlamayıp iki taraf zarar gördüyse; bugünde aynı tezgâhın tuzağına düşerlerse yine zarar görecek olan Kürdler olacaktır. Sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, aydınlar, gazeteciler, yazarlara düşen Kürd halkına yeniden acı yaşatılmaması için hemen şimdi ses vermeleridir.

Tarafların açıklamalarına rağmen, beğenelim ya da beğenmeyelim silahların sustuğu bir süreç devam ediyor. Silahların patlaması için tetik çeken karanlık güçlerin amaçlarını gerçekleştirmelerine fırsat verilmemeli. Dökülecek olan Kürdlerin kardeşkanı olacaktır.

Tetiğe basmanın ya da satıra sarılıp “Allah’u Ekber” diyerek kendi öz kardeşini, dindaşını, ırkdaşını öldürerek katil olmanın zamanı değil. Kürdler kirli oyuna gelmemeli. Birlik içinde, diyalogla, konuşarak, kimseyi ötelemeden, ama kimsenin de tetikçisi ve arka bahçesi olmadan ve yerel seçimlerden sonuç alınarak sorunları çözmenin zamanıdır. Ehmede Xani 300 yıl önce “Herkes Kürdlere düşman; Kürdler kendine düşman.” Bu tespiti Kürdler ne zaman çürütecek? “Dare kurme ji dareye” Kürd atasözü ne zamana kadar geçerli olacak?

Türk ile Kürd 30 yıllık savaşa, binlerce can kaybına rağmen “barış” masası etrafında çare aradıkları bir dönemde Kürd’ün Kürd’e düşmanlığı dini açıdan caiz mi? Değil. Ya insani, vicdani, ahlaki açıdan doğru mu? Değil. Söyleyeceğimi söyledim. Dinlerler, dinlemezler söz ve güç sahibi olanları önce Allah’a sonra da Kürd halkının sağduyusuna havale ediyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums