Son zamanlarda birkaç dönüm arazi ihtilafı yüzünden Kürd coğrafyasında kardeş, kardeşi; amca yeğeni; akraba, komşu, köylü bir birini otomatik silahlarla tarayarak öldürüyor. İslam dini ve Kuran en az 3 kişinin şahadeti ve fiili durumu görme koşulu var iken “namus” cinayeti adı altında kadınlarımızı, kızlarımızı, bacılarımızı katlediyoruz. Yetmedi kan davaları. Oysa Allah “kısasa, kısas hükmetmişse de (idam) yakınlarının af etmesinin daha hayırlı olacağını beyan etmiştir. Bizdeki uygulaması ne? Olayla akrabalıktan başka hiç bir ilgisi olmayan kadın ve çocukları katletme vahşetini sürekli yaşıyoruz.

Son olarak Mardin Cezaevi önünde 2 anne ve üç çocuğun kan davalılar tarafından uzun namlulu silahlar ile hunharca katledilmeleri durumun vahametini ortaya koydu. Nitekim bu konularda duyarlı olan sevgili dostum, arkadaşım, hemşerim Sinika aşiretinden, Batman Çevre Gönüllüleri Başkanı Recep Kavuş ve bazı aşiret liderleri ile sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek bu vahşeti durdurmak içim girişimde bulunmalarını gönülden destekliyorum.

Toprak davası, kan davası, namus davası; adına her ne derseniz deyin insanların artık bir birlerini öldürmeleri kabul edilemez. Sorunları adalet çizgisinde hal etmek zorundayız. Son aylarda bu uğurda 44 kişinin öldürülmesi savaştan da beter bir vahşettir. Bölgede aşiret, sivil toplum örgütleri, aydınlar, kanaat önderleri, din adamları, siyasilerin bu konuda gereğini yapmalarının zamanı gelip geçti bile.

Ki coğrafyamızın gelenek, örf ve adetinde kadın ve çocukları öldürmek yoktur. Yazık ki Son zamanlarda Diyarbakır Bismil’de 8, Hazro’da 8, Muş Malazgirt’te 9, Batman’da 3, Lice’de 7, Bulanık’ta 5 ve son olarak Mardin’de 5; çoğu da kadın ve çocuk öldürüldü.

Misilleme şeklinde süre gelen bu vahşet bölgede yıllarca süren çatışmalara yol açıyor. Kürdler çözümü önce kendi aralarında bulmalı. Aşiret ve sivil toplum örgütlerinin hazırladığı ortak tepki metnine milyonlar imza koymalı, tepki kolektifleşirse inanıyorum ki başarılı olur.

İKİ KİTAP ÜZERİNE

MAZLUMDER eski Genel Başkanı Ayhan Bilgen Temmuz başlarında “Türkleşmek, İslamlaşmak, Memurlaşmak” adlı bir kitap hediye etti. Yazarları Orhan Gazi Ertekin ve Faruk Özsu. İki yazar da 1993 Hukuk Fakültesi mezunu. Ertekin, Ankara Üniversitesi; Özsu Selçuk Hukuktan mezunu. İkisi de 2009 tarihinde Demokrat Yargı Derneği’nin kurucu kadrosu içinde yer almış. Ertekin halen derneğin eş başkanı, özsu başkan yardımcısı. Ertekin halen Gaziantep’te, Özsu is Diyarbakır’da hakim görevini icra ediyorlar.

Bu kitaba analiz yapmadan dostum Bilgen 21 Eylül’de 2. bir kitap daha hediye etti. “ Türkiye’de Yargı Yoktur” adını taşıyordu. 2. kitabın 5 yazarı arasında ilk kitabın yazarları Ertekin ve Özsu’u da vardı. Artık ikisini bir arada ilk fırsatta yorumlamak boynumun borcu.

Ancak siz değerli okuyucularım AKP’nin Türklük – İslamlık “Demir yasası” hakkında fikir sahibi olmak istiyorsanız yorumumu beklemeden ufuk açan, Türk ulus ve İslam hukuku, yargının gerçeklerine değinen değerli  kitapları okuyun. İkisi de “nika” yayınlarından çıktı.

ZORUNLU TATİLE ÇIKABİLİRİM

Yanlış anlamayın, son zamanların gazeteci kıyım furyasından zorunlu tatile çıkacak değilim. Yazı yazdığım gazete (başta Çağdaş, Yüksekova Haber) ve sitelerin patronlarını eleştirsem de “ her halde hata yaptık” diyecek kadar erdemli, anlayışlı, özgürlükçü, hoşgörülü, öz eleştiriyi içselleştiren, Türkiye değil Dünya medyasına örnek gösterilecek kişilerdir.

Malum yaş kemale erdi. Arazlar yavaş yavaş belirdi. Ufak ama tehlikeli bir göz ameliyatım var. Ameliyat basit olmasına basit ancak aynı gözde damar tabakası yırtılması (dekolman) ameliyatım olduğu için ameliyat hassaslaşıyor. Eh malum yazı yazmak görme ile doğrudan ilintili. Bu Perşembe (26.09.2013) Ankara Dünya Göz hastanesinde ameliyat olacağım. Eskisinden iyi görmek, yazılarıma devam etmek için dualarınıza ihtiyacım var. Tekrar buluşmak üzere Allah’a emanet olun. Şimdilik kalın sağlıcakla.