BARIŞIN DİLİ ve ÜSLUP

  • 1.04.2013 00:00

 Sizi bilmem amma benim başım döndü. 80’lerin Diyarbakır zindanları, köpek Jo’yu, JİTEM’in asit kuyuları, Faili meçhuller, 4 bin köyden 4 milyon sürgünlü yıllara gitmeden; Mart ayı bir yana 21 Mart 2013’ten bu tarafa 10 günlük sürece bakarsanız hak verirsiniz.

            İmralı adasında tutsak, çoğu zaman tecrit altında Abdullah Öcalan Diyarbakır’da 2 milyonu bir araya getiriyor. Silahların susması için tarihi çağrı Kandil ve Kürdlerde karşılık buluyor. Barak Obama Orta Doğu’yu geziyor; İsrail Mavi Marmara cinayeti için Türkiye’den özür diliyor. Suriye’de PYD de PKK gibi Öcalan’ın başlattığı sürece destek veriyor.

            Sizi bilmem amma benim başım bir hayli dönüyor. 6 ay öncesine kadar hayal bile etmediğimiz olaylar yaşıyoruz. 23 Mart 2013 Diyarbakır Newroz’u 90 yıllık Kürd sorunu fitne, fesat ve statükoculara rağmen ağır aksak tarihi bir viraj aldı/alıyor/alacak gibi.

Yazık ki bu viraja girerken anında yapılması gereken dilde ve üslupta vites küçültme dikkate alınmıyor. Zira nefret ve husumet 30 yıllık sıcak savaşı barışa dönüştürmez. Ağırlıklı MHP, kısmen CHP ve radikal solcu, Kemalist, ulusalcı ve onlara destek veren medyanın (ki başı Sözcü gazetesi çekiyor) kullandığı “bebek katili”, “cani”, “eşkıya” gibi barışa katkı sunmayan ırkçı ölü seviciliğinin çare olmadığını bilerek yapmak savaşı körüklemektir.

            Tabii söz konusu dili yalnız muhalefet kullanmıyor. AKP yandaş ve resmi medyası için de geçerlidir. Hükümet bir yandan İmralı ve Kandil ile görüşecek öte yandan yazılı ve görsel resmi ve yandaş medyada ısrarla “terörist başı”, “teröristler”, “terör” diyerek itici bir dil kullanacak. Yetmez geri çekilmek için PKK gerillalarına “geldikleri gibi giderler” sivri sözcüklerle süreç yaralanıyor. AKP, Türk halkını ikna etme derdine düşmüşse; PKK’nin de gerillayı ikna sürecine ihtiyacı olduğunu bilmeli.

            Kürdler ile barış sadece Türkiye için değil; bütün Orta Doğu coğrafyası için önemli olduğuna göre sadece AKP ve BDP değil; CHP, MHP, yandaş ve fikirdaş medyanın ve de tabii resmi medya ve aydınların da dillerine dikkat etmesi gerekmez mi?

            Sürece karşı çıkan muhalefet ve medyaya sormak gerekir? 30 yıldır 50 bin insanın ölmesine, yüz binlerce insanın sakat kalmasına hangi inandırıcı nedenlerle itiraz ediyorlar? Ölüme, kıyıma, Suriye gibi manzaraların oluşmasına, insanların hayatlarının kararmasına, milyonlarca ailenin dağılmasına, şehirlerin harap olmasına hangi sebeple tercih ediyorlar?

            Özellikle bunu açıkça tercih eden MHP ve türevleri siyasiler ile Sözcü ve benzeri yayın organlarına sormak gerekmez mi? Ölü severlik çok iyi bir şey mi? Ya CHP’nin tavrı? Savaşın bitmesini isteyip istemediği tavrına ne demeli? Sanki “Türkiye’de hala herkes Türk’tür. Kürd diye bir şey yoktur” MHP söylemine destek verircesine.

            Türkiye halkının 75 milyonun en azından 72 milyonu artık ölüm, yıkım, şiddet, savaş, insanların hayatının kararmasını çözüm olarak görmüyor. Muhalefet bu gerçekle yüzleşmeli. Bahçeli, “Mehmetçiğin katilleri elini, kolunu sallayarak çıkacak, asker ardında el sallayacak.”  Baykal’da “PKK Türkiye ile müzakere sürdürüyor. Ve biz müzakerelerin lehimize, çıkacağını bekliyoruz. Bu zavallılıktır” diyor. Baykal’ın lehte ya da aleyhten beklediği ne ola ki?

CHP’nin yenilikçi kanadı neden susuyor? Öcalan’ın “İslam” vurgusuna ( Kürdler kandırmadıysa) CHP ve sol cenahta kırmızı görmüş boğa gibi saldırdı neden? Demirtaş’ın dediği gibi Türkler ve Kürdler Cihangirde karşılaşmamışlar ki. Sağlıklı düşünürse 90 yıl sonra katliamsız, zorlamasız, asimilasyonsuz, inkârsız eşit bir döneme geçiş yapılsın istemiyor mu?

            Öcalan’ın dediği gibi helalleşme zamanıdır. 30 yıldır süren savaşta kanıyla, canıyla, evlatları ile bedel ödeyenleri dinleme zamanıdır. Siyasi hesap ve oy peşinde koşmanın değil; vicdanı ve insanlığı öne çıkarma zamanıdır. Barışın anahtarı vicdanla helalleşme zamanıdır.

            30 yılda bu savaşta iki taraftan karşılıklı 50 bin can yitirildi. Helalleşmek karşılıklı bağışlamaktır. Çözümün yolu vicdani muhasebedir. Medya’da, siyasetçi de savaşın açtığı derin yaranın ancak Kürdlere haklarını vermek ile bitebileceğini anlamanın zamanıdır.

            Barış hepimize lazım. Yalnız 75 milyona değil; bütün Ortadoğu umutla barış istiyor. Nefret dili yerini sevgi diline bırakmalı. Newroz’daki barış ve çözüm dili kitleleri kavramalı. Herkes elini taşın altına koymalı. Barış demek ölmemek demek, barış demek resmin bütününe bakmak demektir. Kısır siyasi çıkar yerine, yapıcı, önerici, ikna edici muhalefet yapmaktır.

            Bahçeli’nin “ vur de vuralım, öl de ölelim” tezahüratına “zamanı gelince” demesi; Meclisteki grup toplantısı ve toplantılarda “sözümün arkasındayım” tekrarına karşılık; Zulme uğrayan halkın temsilcileri Öcalan’ın mektubu ve BDP’li Demirtaş’ın dilinden ders almalı.

            30 yıldır silahlı mücadele yürüten hareketin lideri Abdullah Öcalan eğer iddia edildiği gibi dikte edilmemişsi 21 Mart Diyarbakır Newrozu’nda okunan mektubunda:” Kadınları, ezilen mezhepleri ve kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfı temsilcileri, her kesi çıkışın yeni seçeneği demokratik modernite sistemde yer tutmaya çağırıyorum. Ortadoğu ve Orta Asya demokratik bir düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe model arayışı ekmek kadar ihtiyaçtır. Bu modele Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının öncülük etmesi kaçınılmazdır.” Diyerek barışın dilini konuşuyorsa Türkiye için bir dönüm noktasıdır.

Bu çağrı Öcalan ve PKK açısından büyük bir değişim ve dönüşümdür. Silaha sarılan bir güç ortamın en müsait olduğu bir dönemde silahtan vazgeçmesi taktiksel değil, stratejik bir değişim olduğunun işaretidir. Peki, süreci AKP içselleştirdi mi; sanmıyorum. Eğer öyle olsaydı Başbakan CNN ve Kanal D’de çıkıp “ Silah bıraksınlar, öyle gitsinler. Silahları ister gömsünler, ister mağaralara bıraksınlar” demezdi. 100 yıldır süren kanlı savaş böyle bir üslup ve dille çözülmez. Öcalan, BDP ile PKK’yi karşı karşıya getirecek tuzakla da olmaz. Kürdleri sisteme adapte etmenin yolu bu değil. Bir ileri 3 geri, “ben ne desem o” ile barış gelmez. CHP, MHP ve diğer siyasi kurumlar Başbakan’ı zora sokmak için barışı değil, savaşın dilini konuşuyorlar. “Türklük” muhtırası veren Ergenekon ruhlu 300 ihtiyar da sürece destek değil, köstek oluyorlar. Bu yüzden başta AKP dile, üsluba ve çözüme gerçekçi yaklaşmalılar.

            Selahattin Demirtaş Bahçeli ile aynı gün yaptığı grup konuşmasında “ Devlet nasıl olmalı diye soruyorlarmış? Bahçeli olsun. Bu bahçede Isparta’nın gülü de, Hakkâri’nin lalesi de olsun.” 30 yıl süren savaşta barış dili böyle olur. 75 milyonu ancak böyle bir dil ikna eder.

            Demirtaş bahçeye barış gülü sunarken MHP kutsal nefretinden vazgeçmeyerek fitne tohumlarını ekiyor. Batman Atatürk heykeli (Batmanlılar öyle der) kaidesindeki “Ne Mutlu Türk’üm” yazısı sürecin ruhuna uygun “Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh” sözü ile değiştirilmiş. (Valiliğin sahip çıkmaması ayrı bir ayıp ya) MHP’li Oktay Vural bundan çok rahatsız olmuş. Vural’a sormak isterim? İki sözde Atatürk’e ait değil mi? MHP Atatürk’ün bazı sözlerinden hoşlanıyor, bazı sözlerinden hoşlanmıyor mu? Süreç saldırı, ötekileştirmek ile yol alır mı?

            Barışın dili 90 yılda kanıksanan şiddet ve Kürd sorunu yalnız şiddetten değil, şiddetin dilinden de arındıracak siyasi yaklaşım şart. Zira dil oluşacak diyalogun olmazsa olmazıdır. Sivilleşmenin ve siyaset yapmanın aracıdır. Öcalan’ın vurguladığı “kardeşlik hukukunun” içi eşitlik, özgürlük ve demokrasi ile doldurulmalı ki netice alınabilsin.

            Ttoplumsal desteğin yolu barış dilinden geçer. Barışa doğru yürüyüş kararlı bir dille başlar. Yol haritasının netleşmesi, yasaların çıkması için dil şarttır. Tam da bu süreçte “akil insanlar” yol temizliğinde çok önemli bir rol üstlenebilirler.

            Tabii süreçte dil kadar fiili davranış ve alınacak kararlar da çok önemlidir. Örneğin Roboski için 2. Bir katliam sayılan Meclisteki vahşeti AKP’nin oyları ile temize çıkartan; hak, adalet, vicdandan yoksun bir karar sürece büyük darbe indirdi. Meclis’te AKP aldığı bu karar ile barışın yanında değil, karşısında bir tavır aldığını açıkça bilmeli ve görmelidir.

            Barış sürecini başlatan 21 Mart Diyarbakır Newroz’una 75 milyon destek vermelidir. Unutulmasın ki PKK; birçok avantaja sahipken Öcalan’ın çağrısı ile silahları susturarak tarihi kararına uyum sağladı. Taraflar üsluplarıyla süreci tıkamamalı. Gemi limandan demir aldı. Artık hepimiz o geminin içindeyiz. Yanlış yaparsak hepimiz batar ve birlikte boğuluruz.

KUTLUYORUM:Yüksekovalı Gazeteci Ömer Oğuz’u “Karda Yaşam Savaşı” fotoğrafı ile Yazılı Basın fotoğrafta dalında Etik Ödülü aldığını öğrendim tebrik ediyorum. Ayrıca Süryani hemşerilerim ve tüm Hıristiyanların paskalya bayramını kutluyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums