Geciktikçe büyüyor

  • 26.11.2012 00:00

 

Herkese büyük geçmiş olsun. Açlık grevinin 68. günde bitmesinin ve ölümlerin önüne geçilmesinde BDP’nin ciddi sonuç alma başarısıdır. Tabii açlık grevinin sonlandırılmasında baş aktörü İmralı’da tecrit edilen Abdullah Öcalan olduğunu da tescil edildi.

            Bu arada Başbakan’ın aşağılayıcı çıkışlarına rağmen hükümet sözcüsü Bülent Arınç ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yapıcı yaklaşımları olmasaydı çok daha farklı bir manzara ve de acı bir son ile de karşılaşabilirdik.

            Acı bir sonuçla karşılaşmadıkları için Kürdler çok mutlu. Ayrıca devletin bilinçli ama hatalı politikaları sonucu 10 bin siyasetçiyi parmaklıklar arkasına atsa da Kürd meselesi için aktif siyaset yapmalarını önleyemediği açlık grevi ile açığa çıktığı da bir gerçek.

            Sözün özü baskı arttıkça, çözüm geciktikçe Kürd hareketi suya atılan taşın oluşturduğu halka gibi büyüyor. Kendilerini parmaklıklar arkasında daha fazla eğiten ve Kürd halkının yıllardır özlemle beklediği proje geliştiren güçlü bir sıtratejist gurup oluştu. Yeni aktörlere düz ovada siyaset yaptırtmayarak KCK adlı altında hayali iddialar ile hapsedenler önemli bir siyasi aktör olmalarının önünü kesemediği de anlaşılmıştır.

            Ayrıca BDP oynadığı siyasi rol ile Abdullah Öcalan’ın siyasi sembol değil siyasi aktör olarak geri dönüşünde önemli bir başarıya imza attı. Devlet ne kadar koster bozuk diye Öcalan’ı avukatları ile buluşturmamakta dirense de cezaevindeki Kürdler ve Meclisteki BDP ortaya koydukları siyasi manevra ile Kürd hareketine inanılmaz bir ivme kazandırdılar.

xxx

            Kürdler için yeni stratejiler demem tam da böyle bir şeydi. Erdoğan’ın Uludere skandalını kapatmak için baş vurduğu “kürtaj” gündemi gibi açlık grevini ötelemek için “idam” stratejisini çökertmek önemli bir hamleydi. Bunu yeni hamleler izlemeli. AKP’yi köşeye sıkıştıran ve fakat Kürd halkına zarar vermeyen yeni projeler üretilmelidir.

            AKP, Erdoğan ve danışmanlarının stratejileri baskı ve şiddet oldukça Kürdlerin hak arama halkası giderek genişlemektedir. Yıllar önce bir Kürd siyasetçi egemenlere seslenirken şunları demişti: “ Bugün bizim taleplerimizi çok görenler, korkarım bizden sonra gelecek nesillerin talepleri karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar.” Sanırım bugün bunları yaşıyoruz. Demek, AKP ve Erdoğan’ın güvenlik ve şiddete dayanan plan ve projeleri çözüm değilmiş.

Kürd hareketini ortaya çıkaran ilk kuşak yaşlandı. Tam çekilmezlerse bile yarın, öbür gün yerini yeni kuşağa bırakacağı kesin. TC yeni aktörlerin taleplerini gördükçe eski aktörleri çok arar ama bulamayacak. Yeni ölümler olmadan eski kuşak hayattayken devlet elini çabuk tutsa Türkler için de, Kürdler için de çok iyi olur. Çünkü Kürd hareketi gün geçtikçe büyüyor.

xxx

            Dindar Kürdler de Roboski (Uludere) olayından ve Suriye Kürdlerine yaklaşımdan sonra Kürd siyasi hareketine sempati ile baktıkları gerçeği görülmeli. Cengiz Çandar’ın değimi gibi Öcalan ile “birlikte yaşamaya” alışmaya başladıkları da bir gerçek.

            Kürdler bu saatten sonra bir birlerinin, inanç, lider, parti ve örgütlerini sorgulamak ya da karşı çıkmak ile bir sonuç elde edemeyeceklerini geç de olsa anlamış görünüyorlar. Geriye kalıyor cahş (korucu), suya, sabuna dokunmayan, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen ve kürsüden kıçlarını kaldırmayan Kürdlere de bu gerçeği bütün açıklığı ile inandırmak.

            Eğer AKP ve Başbakan mesajı algılayabilseler açlık grevinin sonlanması savaştan barışa doğru yeni bir sürecin başlaması demektir. Öcalan’ın çıkışına itirazsız uyulması, karşı görüşün dağdan çıkmaması; Türkiye için ateş kese sonrada barışa doğru adım olabilir.

         Unutulmamalı ki AKP, BDP, İmralı diyalogu açlık grevini en kritik zamanda bitirdi. Bu son yılların en hayırlı ve iyi gelişmesi küçük hesaplar ile bozulmamalı. Başta Başbakan ve hükümeti oluşturan siyasi irade kararlı olmalı. Erdoğan Gazze için sarf ettiği sözleri ülkesinde hak arayan Kürd vatandaşları için de sarf etme cesaretini gösterebilmelidir.

xxx

            Pakistan dönüşü Başbakan; “silah bırakan terörist gidebilir”; Beşir Atalay da “Hedef PKK’ya silah bıraktırmak” dedi. CHP ve Türk medyası tarafından olumlu karşılandı. Kürd tarafı ise aynı iyimserlikle bakmadı. Kürdler Başbakan’a “Terörist dediğiniz insanlar bir gün silahı bırakıp gitsinler diye mi 30 yılda 50 bin canı bedel olarak ödediler. Bu samimi bir çözüm değil. Kürd halkının eşit insani talepleri karşılanınca tabii silah bırakılır.”

            Sayın Leyla Zana “samimi olursa Başbakan’ın bu gücü var. Dilerse siyasi iradesini barışa yönlendirerek düğmeye basar ve kanın akmasını durdurabilir” dedi. Doğru, Erdoğan’ın bu yaklaşımı yalnız Türkiye Kürdleri üzerinde değil Irak, Suriye Kürd hareketleri üzerinde de önemli bir etki yaratarak nüfuz alanını genişletir. Değilse çetelere Türkiye’den lojistik ve silah desteği verilerek Suriye Kürdlerine saldırtmak sorunu daha fazla karmaşık hale getirir.

            Top Başbakan Erdoğan’da. Silahların susması, Kürd meselesinin olumlu bir ivme kazanması Başbakan’ın tutumuna bağlı. Mevcut duruma göre “güvenlik konsepti” çöktü. Bütün cephelerde Kürdlere karşı girişilen harekette gelinen nokta ortada. Bu yaklaşım Kürd, Türk halkına büyük bedeller ödetti. Güvenlik anlayışı yüz yıldır olduğu gibi sonuç vermedi.

xxx

            Bildiğimiz kadarıyla Başbakan açlık grevini kırmakta sonuç alamayınca İmralı kapısı için teklif AKP’den mi, yoksa BDP’den mi gitti tam belli olmasa da öneriye evet dedi. Demek ki diyalog ve konuşmak tek çözümdür. O yüzden tıkanan müzakereler başlamalıdır.

            Düne kadar Türkiye sorunu olan Kürd meselesi son gelişmeler ile Suriye ve Irak Küdlerini kapsayan bir “Kürdistan” meselesine dönüşmüştür. Hayatın gerçeği siyasi çözümü dayatıyor. Çare yeniden masadır. Son hamlede Kürdler kazandıysa da, henüz TC kaybetmedi.

            Bu arada yıllardır sessiz kalmaktan öte AKP iktidarı ile ırkçı kesime bile rahmet okutan Müslümanlar o gizemli perdeyi yırtmalı. Hükümetin bile gerisinde kalan Müslümanlar “ırkçı milliyetçi” tavırlarını gözden geçirmeli. Filistin’de ağlayanlar Roboski (Uludere) içinde ağlayabilselerdi kesin barış gelirdi. Değilse ırkçı tutum Kürd Müslümanların direniş halkasını genişletmesine katkı sunmasına hizmet eder. Kürd sorunu artık baskıyla sinmez.

            Yukarıda da ifade ettik;  artık Kürd meselesi Kürd meselesi olmaktan çıktı; Irak ve Suriye gelişmeleri ile “Kürdistan” meselesi oldu. Özellikle Uludere olayından sonra dindar ve yandaş medyanın “kaçakçıydılar” tutumu İslami adalet yaklaşımına gölge düşürdü.

Taraf yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal’ın dediği gibi: “Bir an önce, ‘terör’, ‘PKK ile aranıza mesafe koyun’, ‘Kürtçe seçmeli ders’, ‘TRT Şeş’, ‘Ana Dilde Savunma Hakkı’ gibi elmaşekerinden ibaret söylemleri bir kenara bırakın.”

         Kan dökülmesin diyenler Kürdlerin taleplerine, insan olmalarından kaynaklanan haklarının iadesi için çaba harcamalı. Mazlumder’in çabalarından ders çıkarılmalı. İslam’da kardeşliğin şartı eşitliktir. Kürdler de eşitlik istiyor. Kürdlerin 100 yıldır gasp edilen ana dilde eğitim, bölge ve yer isimleri gibi basit hakları dahi verilmiyor.

xxx

Sonuç olarak, açlık grevlerinden sonra geçen hafta kamuoyuna yansıyan dört haberden yola çıkarak çelişkilerle dolu nasıl bir hukuki süreci yaşadığımızı da anlamanızı isteyeceğim.

            Kötü birinci haber: Sosyolog Pınar Selek’in Mısır Çarşısı davası. 2. Ağır ceza Mahkemesi 2 kez nihai beraat kararını geri alarak dünya hukuk tarihinde bir ilke imza attık.

            2. Kötü Haber: Kar, çamur, yağmur, güneş demeden 400. kez Galatasaray Meydanı onları ağırlıyor. Meydan 27 Mayıs 1995’te ilk kez “çarik (beyaz tülbentliler) “ ile tanıştı. 3 cumhurbaşkanı, 10 hükümet, 6 başbakan, 16 adalet bakanı, 17 içişleri bakanı değişti amma ellerinde tuttukları fotoğraflar değişmedi. Gelmeyen adalet için o anneler hala adalet arıyor. Seslerini duyan bir tek yetkili, siyasetçi, bürokrat, hukukçu var mı diye soruyorlar.  

            Birinci iyi haber; BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “PKK 400 kilometre karelik alanın kontrolünü elinde tutuyor” sözlerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmaya takipsizlik kararı ile gerek yok dedi. Bu iyiye doğru bir adım olabilir.

            2. iyi gelişme de Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven’in “ ölen PKK’lıya ağlamayan insan değil” sözlerine getirilen soruşturmaya da takipsizlik kararı verilmesi.

Bana kalırsa barışın gelişmesinde baş aktör siyasiler olsa da İlk sırada adalet yer alıyor. Bütün kurumlardan önce adalet üzerlerine düşeni layıkıyla yapmazsa sorunlar bitmez.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums