Alevin miracı

  • 16.06.2012 00:00

 Pervanenin mum ateşinde yanması trajik değildir. Çünkü bu bir kavuşma, bütünleşme ve hiçleşmedir. Bu mecazdan devam edelim o halde. Ateşte yanmak, ateş olmaktır aynı zamanda. 'Yok'luğunu Varlık'a iade etmek olarak düşünüldüğünde... Alevin özündeki o beyaz ateş, belki aşık olan her şeyi yakacaktır celaliyle.

 

Aşık olan, evet. Mevlana'nın dediği gibi, "her şey sevgiliyle buluşmak için çırpınır durur, her şey buluşma sarhoşudur." Bu sarhoşluğun ana malzemesi içimizdeki aşk ateşidir. Her atomda, her zerrede, her varlıkta mevcut olan.

Sanatta 'güzel'in kıstasları üzerinde düşünmeye çalıştığım bu on dördüncü yazımda, bizim için trajik olanın 'güzel' ile ilişkisindeki tezahürlere değinmeye çalışacağım. Başa döneyim tekrar. Pervanenin ateşte yanmasını bir mecaz olarak ele alırsak, trajik değildir demiştim. Peki nedir?

Pervane, içindeki aşk ateşiyle kendi yazgısına koşar, aleve kendi rızasıyla gider. Ama kendi iradesiyle -düşünerek filan- değildir onun bu cezbe hali, bizzat asli tabiatından gelen kavrulma arzusudur. Koçun kurban edilmesi de trajik değildir. İsmail'in (as) babası tarafından kesilmeye rıza göstermesinin sırlarından biri tam da burada değil midir: İsmail'in (as) bıçağa rıza göstermesi, hakkıyla kurban edilecek bir koyunun 'varoluş gerçeği'ni 'ilahi söze teslimiyet'in en uç noktasından bize işaret eder. Keyfiyetle ve hunharca kesilmiyorsa eğer tabii.

Bir başka deyişle, gönüllü teslimiyet hem İsmail, hem İbrahim (as) tarafından gerçekleştiğinde: İsmail, babasının keseceği koça bir mecaz olmuştur. Yani hakikatte bir koç gelmiştir onun yerine kurban edilmek üzere.

Kurban edilen hayvana dönersek. Bazı canlılara ve insana azık olmak için onun asli tabiatında kesilmeye rıza göstermek (İsmail olmak) var diyebiliriz. Neden her hayvanın kurban edilmesinin hak olmadığına ve kurban etmenin hakikatlerine dair bıçaksırtı ayrımlar gerekir bize. Hakkıyla anlayabilelim diye kurban metafiziğini.

Sözü şuraya getirmeye çalışıyorum. Doğayı her şeyin kaynağı olarak gören, tabiatı her şeyin ilk nedeni olarak kutsayan zihniyet, dalından koparılan tek bir meyve için merhamet duymaya başladığında ezeli hiyerarşi bozuluyor. Çünkü bu algıyla meyvenin varoluş gerçeğindeki hikmetleri görmez oluyoruz. Tıpkı kurban hakikatini göremediğimiz gibi.

Ve hayvanların ayakta kalma güdüsüyle birbirlerini yemesini veya fillerin ağaçları yerlerinden ederek mideye indirmelerini bir trajik unsur olarak görmeye başlıyoruz. Bu 'trajik görünenle' özdeşleşme eğilimimiz onlara insanmış gibi bakmamıza yol açıyor. Ve bahsettiğim ezeli hiyerarşi biraz daha bozuluyor. İnsanlaştırarak bakıyoruz her şeye. Bu yüzden de 'insancı' olarak diğer varlıklara karşı kibirleniyor, zulmediyoruz. Çürümeye terk ettiğimiz meyveleri sırf dalından koparmamak için yememek, meyveye zulümdür belki, görmüyoruz.

'GÜZEL'E HİZMET ETMEK

Kendimizi bir sanat eserinde -mesela bir çizgi filmde- kedi tarafından yenilen bir fareyle rahatlıkla özdeşleştirebiliyoruz (yani mazlumla). Evde karşımıza çıkan bir fareye kapan kurarken ise onun mazlumluğunu unutabiliyoruz. Çünkü o anda, biz de o fareyi yok ederek ayakta kalmaya çalıştığımız bir hayvani dürtüyle hareket ediyoruz. Öncelikle kendi içimizdeki hayvani mertebelere bakabilmemiz gerek galiba, trajik olanın mecazlarını görmeye çalışırken.

Pervanenin mum alevinde yanması -bir mecaz olarak- trajik değildir demiştim. Belki bize tam da bunu işaret etmek için yakmaktadır kendini. (Biz idrak etmesek de Mevlana'nın dediği gibi her şey buluşma sarhoşudur.) Şunu da işaret ediyor olabilir pervane bize: Sen yandıkça, ateş sende yakacak bir şey bırakmaz. Ya da belki ateş olmuşsundur zaten sen!

Pervanenin ateşe düştüğünde yanmaktan başka bir seçeneği yoktur. Trajik varoluşuna saplanmış insan ise ateşte yanmak -veya yanmamak adına- bir bedel ödemek zorunda görür kendini. Bir şeylerden vazgeçmeyi, bir şeyleri feda etmeyi, kurban etmeyi, ya da hiç değilse bir yüksek ilke uğruna yanmayı anlamlandırmak ister.

Çünkü bilmeden bilir ki, İbrahim olunabilirse eğer, İbrahim'i (as) yakmayan ateşi bulmak da gayet mümkündür, serinlik veren ateşi. Tersinden gidelim: Ateş ne zaman yitirir yakma özelliğini? İnsan, İbrahim olabildiğinde. Artık çok kabaca insanla hayvanı ayıran temsili bir ipucuna vardık: Kaderin iradi olarak, şuurlu biçimde seçilmesi ancak insana mahsus bir maharet. Seçerken kaderinin ne olduğunu bilmemenin tüm sırlarıyla.

Pervane ve ateş bu yazıda ne kadar metaforsa, hayatta da o kadar sahicidir belki. Sözgelimi ateşe gidip içine düşmeden dönen pervane de var, hiç gitmeyen pervane de. Işığa aşk ile gitmek hepsinin harcı değil belki! İnsanın ateşte yanmak veya yanmamak adına yaşadığı trajediye gelince. O da benzer bir durum arz ediyor galiba. Kimi insan eliyle dahi değmez ateşe. Kimi üzerinden geçer. Kimi kavrulur bir ömür boyu. Kimi yakmayan ateşi özler. Kimi de kendini yakarak feda eder protesto için. Kendine seçtiği trajedisi neyi gerektiriyorsa.

Sanatta 'güzel'in evrensel üslubunu oluşturmuş büyük tevhid sanatçılarının eserlerinde neredeyse hiç rastlamayız böyle trajik olanın izlerine. Onu 'yakan' ana dert, çelişkileriyle var olmaya çalışan insanın bu şahsi duyumlarını, kötü talihini, patolojisini, kötülüklerini vs. ifade etmek değildir. Onun derdi aşk ateşiyle yanmaktır. Yegane güzelleşme imkanı olarak!

Toparlayayım şimdilik: Trajik olanın getirdiği sonuçları yorumlamak, insan gerçeğine büyük ölçüde şüpheci ve bilimsel gözlüklerden bakıldığında anlamlı olabiliyor. Sosyolojinin, sosyal psikolojinin, siyasetin gözlüğünden. Ama sanat eseri, bütün bu parametreler olmadan da kendini var edebilir. Tevhid sanatçısı, eğer trajedinin imkan dahilinde olduğu bir durumu, (öncesini veya sonrasını) ele almayı yeğliyorsa, 'güzel'in hudutlarını yükseltiyor, yakacağı (yanacağı) ateşi ezelden ebede aynı anın içinde kızıştırıyor demektir.

Efendimiz'e (sas) Miraç'ta bazı ayetlerin hakikati gösterilmiş de olsa, zaman ve mekanın üzerine çıktığında önüne serilen hiçbir muhteşemlik onun dikkatini bozmadıysa ve "gözü kaymadı ve sınırı aşmadı" ise: İnsan trajedisinin nefsi aşağı çeken, şüpheyle kemiren çukurlarında evrensel değerlerini yüceltmeye çabalayan tevhid sanatçısının skalasını 'benlik lekeleri'yle oluşturması anlamsız demektir. Vakit kaybıdır. 'Güzel'e hizmet etmez. Kendi içindeki -ve her şeyin içindeki- aşk ateşini harlayıp -bir bakıma alevlere de miraç ettirmenin- üslubunu oluşturmaktadır o. (Devam edeceğim.)

 

l.ipekci@zaman.com.tr  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums