Kalemin ilhamları

  • 12.05.2012 00:00

 Kendi sözünüzü dünyaya duyurma telaşına kapıldığınızda, size çığlık attıran meselenin insanlığa bakan yüzünden ziyade çığlığınızın tonuna takılıp kalabilirsiniz. İşte kalem erbabının düştüğü en incelikli tuzaklardan biri.

 

Kalem tutanın bu minvalde düştüğü sonsuz tuzak var. Kimi bunlara kendini hapseder, 'nefsi emmare'nin sınırlı terimleriyle beslenir. Kimi nefsinden ilham aldığı kadar, daha yüksek kademelerden de çekmeye başlar esinlerinin kaynağını.

Sanat tartışmalarına katkı niyetine yazdığım bir önceki yazılarda da bahsetmiştim. "Nefsin kuvvetlerinden yararlanmak nefsani olmak manasında olmayabilir" diyen Gulamrıza Avani, insanın sadece kendi nefis mertebesinde sınırlı kalmayacağını söyler: "İnsanın kalp ruh gibi nefisten daha üstün mertebeleri vardır."

Bazen yazmamı motive eden en büyük etmenlerden birinin adalet ihtiyacı olduğunu düşünürüm. Şeyleri yerli yerine koyma ihtiyacı. İnsanın asli doğasından kaynaklanıyor sanırım bu. Kendi adıma, kalemin iniş kalkışlarının olayları kayda geçirmek veya okuru şahit tutmak gibi bir gayesi de var tabii. Eğer bu niyet, hakikati talep ediyorsa, hakikati oluşturan hak hukuk hakkaniyet gibi yan açılımlara duyduğumuz fıtri çekim sayesinde oluyor biraz da.

'Adl' esmasının tezahürleriyle birlikte düşünecek olursak: Adalet talep etmek dahi bazen nefsimizden kaynaklanabiliyor. Her şeyin en doğrusunu bildiğimizden hareketle sağa sola istikamet vermeye kalkışmak, belli bir noktada kibre dönüşebiliyor. Hele kalem tutuyorsak. Yani nefsimizden almaya başlıyoruz ilhamı. Oysa biliyorum ki, adalet bir nefsin hakkaniyet talebinden ötedir; bize bahşedilmiştir.

Kalemi eline alıp kullanmanın çok başka gayeleri de var. Söz'ün size ait olmadığının şuuruyla bakıyorsanız hayata, onun bir emanet olarak ne şekilde, hangi üslupla, nasıl bir edeple taşıyacağınızın ve paylaşılacağınızın estetiğini de zamanla bulabilirsiniz. Çünkü bizim sözümüz sınırlıdır. Ve tam da sınırlı olduğu içindir ki, sözümüzden kelime terkipleri oluşturmaya ve sanat icra etmeye meylediyoruz!

Söz bize ait değilse, yazmak niye? Kalem kimin? Binbir ilahi ismin keşfi için geldiğimizi düşünüyorum bu dünyaya. Kalp ilmini arttırmak! Hakikatin payından bize düşen nuru tanıyabilmek! Eğer böyleyse, o halde yazmak, yani kendi sözünüzü belli bir terkip içinde paylaşmak bu anlamda bir amel oluyor. Sadece dünyanı değil ahiretini de şu anın sonsuzluğunda kucaklıyor, kavrıyor.

Bu insiyakla 'yazan' kişi, salt nefsinden aldığı ilhamla yazıyor değildir artık. Kalemi tutmanın bir tür ilahi şifre taşıdığını bilir. Kalem Suresi'ndeki ayeti kerimenin mealindeki gibi; Ümmül Kitap'taki bütün kitapları yazan O'nun Kalemi'dir. Satırlar halinde. Kalem'in yazdıklarından bizim kalemimize düşenler işte bu nedenle sadece nefisten kaynaklanan ilhama indirgenemez. Bir bakıma kendi kalemimizin iradesiyle O'nun Kelamı'nı yazma serüvenidir bizim payımıza düşen. Kaderimizi irademizle seçme serüveni de diyebilirim belki.

Gelgelelim eğer "nefis, hakikatleri üst mertebelerden almamış" ise, Avani'nin dediği gibi böyle bir sanatçının nefsi tamamen serbesttir, bağlandığı ölçüler yoktur. Bu durumdaki bir sanatçının Avani'ye göre ilhamının ilahi bir tarafı da yoktur.

Kalemi tutan elin, çizen kalemi tutanın O'nun 'eli' olduğunu düşünen biri ile yazdıklarının kendi benliğinin hükümlerinden kaynaklandığını düşünen birinin ilham mertebeleri de farklıdır bence. (Kaynağı bir de olsa.) İlkinin ilahi esinlerinin üst sınırı yoktur, tıpkı İlahi Kudret'in de icad ve yaratmasının üst sınırı olmadığı gibi.

Her birimiz, kendi hayat tecrübemizden biliriz ki şeyleri nefsimizin hükmettiği gibi yönlendiremiyoruz. O'nun, her şeye uygun olan sureti vermesi işte bu anlamda, insanın sanatçılığındaki (kaleminin ilhamındaki) sınırlılığı da biçimlendiriyor. Sınırlıyız evet. Ve bu demektir ki, sınırı olanın bir çerçevesi, tabi olduğu ölçüler, dayandığı bir biçem var. Sınırlı olduğumuz için bir biçimimiz vardır yani bizim de!

Yaratıcı, her şeyi ilk örneğinde yaratmıştır ama biz insanlar da "en güzel surette" yaratılmışızdır. Sen ve O değil, sadece O'dur diye fısıldar bize Kalem. Her şeyi işaret edebilir o halde bizim de kalemimiz, her şeyi temsil edebilir, ama her şeyi yazmaz. Bir bakıma yazmadan yazar.

Bir süredir devam eden tartışmalarda sanat veya sanatçı için yapılan her türlü tanımın bizi kendi dünyamıza hapsettiğine inanan biri olarak, ironik bir biçimde kendi kategorizasyonumu da yapmış oldum böylelikle: Tevhid sanatçısı ile nefsi emmare sanatçısı. Buyrun, bir de burdan yanın.

 

l.ipekci@zaman.com.tr  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums