Anayasal sürecin çıkmazları

  • 13.03.2012 00:00

 

Abant buluşmaları kapsamında beş yıl içinde katıldığım üçüncü anayasa toplantısıydı.

 

Aslında katıldığım da söylenemez, salondaki güçlü kamera spotlarının gözlerimde oluşturduğu rahatsızlık yüzünden toplantılara pek iştirak edemedim. Fakat tabiri caizse 'havayı kokladım.'

Geçtiğimiz hafta Tesev'in anayasa toplantısında dinleme fırsatı bulduğum Cemil Çiçek'i Abant'ta da dinledikten sonra, her ne kadar söyleminde daha gür ve net ifadelere rastlasam da, anayasa konusunda son dört yıllık beklentilerimin beni artık heyecanlandırmadığını fark ettim. Aynı şekilde diğer katılımcılar için de benzer bir izlenim edindim.

Biraz açayım. Nisan ayının başında, sivil toplumdan gelen ve uzlaşma komisyonunda müzakere edilmekte olduğunu varsaydığımız taslak metinlerden yola çıkılarak anayasa maddelerinin yazılmaya başlanacağı söyleniyor. Ama gazetelere, televizyonlara, toplumun gündemine ve halkın gündelik hayat meselelerine bakınca... Hiç de böyle bir hava sezmiyoruz doğrusu.

Medyayı da, ülkemizin sade insanlarını da anayasada yıllardır -özellikle Kürt meselesi bağlamında- çok tartıştığımız örneğin 66. maddenin metnini dert etmiş bir halde görmüyoruz. Dört yıl önce, Özbudun taslağı konuşulurken, toplumun farklı kesimlerinden heyecanlı öneriler gelirdi. Bugün ise daha ziyade cumhurbaşkanlığı seçimini, olası başbakan adaylarını, Erdoğan'ın sağlık durumunu, Ankara'daki çok konuşulan veya çok susulan kulisleri, hiç aklımızın ucundan geçmeyecek ilginçlikteki senaryoları konuşuyor herkes.

Böyle bakıldığında Abant'ta yine üç buçuk saat boyunca anadilde eğitimin gerekliliğini veya kökene vurgu yapmayan bir anayasal vatandaşlık tanımını halen 'aramızda' tartışmaya devam etmemiz bende 'anayasal an'lardan giderek uzaklaştığımız hissini uyandırdı. Gerçi burası sürprizler, son dakika şokları, bitmeyen müzekere ve pazarlıklar memleketi. Ama beni kötümserliğe iten başka şeyler de var:

Muhalefet partileri bu kez, bir önceki uzlaşmaz görünümleri yüzünden yine oy kaybetmeyi göze alamadıklarından, uzlaşma komisyonunu tıkayan taraf olmak istemiyorlar. Sivil anayasa yapılamasa bile bu süreçten AKP'nin yine her zaman olduğu gibi mağdur olup kazançlı çıkmasını, hatta oy oranını bu vesileyle artırmasını engellemek istiyorlar. Dolayısıyla verdikleri görüntü pozitif. AKP'nin hazırlayacağı bir anayasa taslağını 'medeni' ölçülerde tartışıp mutabakata varma ihtimallerinin yüksek olduğu yönünde. Ama bu sadece görüntüde kalabilir.

Hükümet de eski tecrübesinden ders çıkarmış gözüküyor. Bu yüzden, uzlaşma sağlanamazsa, "bu salt AKP anayasasıdır" diyerek veya "seçim yaklaşırken anayasayı bu Meclis yapamaz" diyerek sistemi gayri eşru ilan edecek olanların eline koz vermeyi göze alamıyor. Meclis'te gerekli oy sayısına ulaşıp hazırlanan anayasa metnini referanduma sunsa dahi, muhalefet partilerinin kendisini yalnız bırakmasını tolere etmesi kolay değil.

Muhalefet partileri son dakikada uzlaşmazlığa düşüp anayasa sürecini kilitlese dahi, AKP yine bu süreçten yara almadan kurtulabilir. "Görüyorsunuz bize anayasa yaptırmıyorlar" diyerek halkı da şahit tutabilir. Anayasa süreci tıkansa da tıkanmasa da, yani her iki durumda da hükümetin bunu oya tahvil etme şansı fazla.

Ama süreç bir kez daha tıkanırsa olan Türkiye'ye olacak yine. Anayasa müzakerelerinin yerini yine şehit haberlerine, operasyonlara bırakma ihtimali bir yana, Suriye veya İran gerginliğinden yeni kriz üretecek olanların da aportta beklediği bir vakıa. Kısacası: Herkesin görünürde kurtulmak istediği ama bıçak kemiğe dayandığında hararetle sarıldığı bu darbe anayasamızla yönetilmeye devam edebiliriz bilinmeyen bir süre daha.

Ölümü gösterip bizi sıtmaya razı edenler yüzünden "kaç madde değiştirsek kazançtır" diyerek, yine onar, yirmişer maddelik değişiklikler üzerinde mutabakat bulmak zorunda kalan siyasetçileri desteklemek dışında bir çaremiz kalmayacak. Bu da olabilir!

Darbe anayasasını peyder pey değiştirmek de elbette onu hiç değiştirmemekten iyidir. Ama bu şekilde her geçen saniye dağa çıkışları, sokak eylemlerini artıracak, iç savaşlardan, komşularla krizlerden nemalanan güçler daha da dirilecek. Ergenekon, Susurluk ve benzeri yapıların farklı sektörlerdeki sözcülerinin sesi daha gür çıkacak. Bir kez daha aynı senaryoların sahnelenmesinde figüranlar olarak bulacağız kendimizi. Bundan da korkarım.

Nitekim böyle bir süreci pişirmeye çalışanların hiç boş durmadığını gösteren şu haber de cabası: Şanlıurfa'da bir grup Aczmendi son zamanlarda sürekli kimlik kontrolü bahanesiyle polis tarafından durdurulduklarını ileri sürerek, kent merkezine gelmiş. Yaptıkları açıklamada ise kısaca şöyle demişler: "Bizlerin sabır sınırlarıyla oynamaya hakkınız yok. Bizler gibi gönüllü asayiş memuru olan Nur talebeleriyle uğraşmayın." 28 Şubat'a giden süreçteki 'ortam olgunlaştırma' günlerinden beri pek ortalıkta görünmüyorlardı oysa.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums